Cumhuriyetçi muhalefet ve Kürt sorunu

~ 11.11.2012, Merdan YANARDAĞ ~

Dünyada ve bölgedeki gelişmeler, AKP’yi iktidara taşıyan iç ve dış dinamikler arasındaki ortaklığı/ örtüşmeyi ortadan kaldıracak hızlı bir seyir izliyor. İç ve dış dinamikler arasındaki uyumun bozulmaya başlamasının yarattığı ilk sonuç, AKP-Cemaat koalisyonunun sarsılması şeklinde kendisini ortaya koyuyor.

Buna karşılık söz konusu değişimi yeterince okuyamayan, bu nedenle Suriye politikasında kesin bir yenilgiye uğrayan AKP, kendi programı ve ideolojik hedefleri ile emperyalizmin bölgesel ve küresel siyasetleri arasındaki uyumun sağladığı iktidar olanağını yitirmek istemiyor.

AKP Hükümeti’ni kuşatan ve iktidarı sarsan iki olgu/dinamik daha var. Bunlardan biri yükselen Cumhuriyetçi ve seküler muhalefet, diğeri de Kürt hareketidir. Yeni olan, giderek halkçı bir karakter kazanan ve sol muhalefetin bir bölümünü de içeren Cumhuriyetçi muhalefettir. Cumhuriyetçi hareket henüz belirgin bir siyasal önderlikten yoksun olsa da hızla büyümektedir.

Geçen Pazar yayımlanan (4 Kasım 2012) yazımda bu olguya işaret etmiş ve AKP iktidarına son verecek gücün, aynı değerlere bağlı olan bu iki muhalefet odağı arasındaki işbirliğiyle oluşucağı tezini ileri sürmüştüm.

Değerli dostum, akademisyen Ergin Yıldızoğlu da, Cumhuriyet Gazetesi’nde geçen çarşamba (7 Kasım 2012) günü yayımlanan önemli yazısında bu üç dinamiği ve/veya olguyu değerlendirdi. Yıldızoğlu, “Üç Basınç Arasında AKP” başlıklı makalesinde şunları yazdı:

“AKP hükümeti bugün üç basınç arasına sıkışmış görünüyor. Batı’da bugüne kadar AKP’ye neredeyse koşulsuz destek veren yazar, analistler giderek ‘Seçilmiş sultan mı’, ‘despot mu’, ‘yükselen İslamcı diktatörlük’ gibi sorularla ve kavramlarla konuşmaya başladılar. İçerde, (…) ‘Cumhuriyetçi muhalefet’ ve ‘Kürt muhalefeti’ giderek kitlesel bir biçimde sokaklarda, medya sayfalarında, ekranlarında yükseliyor.”

Türkiye’nin kaderini değiştirecek ve gerici karşıdevrimi yenilgiye uğratacak dinamik, Cumhuriyetçi güçlerle, laik ve aydınlanmacı Kürt muhalefetinin ortaklaştırılmasıyla oluşacaktır. Cumhuriyeti yeniden kurmak ve daha ileriye taşımak ta, Kürt sorununu onurlu ve barışçıl bir çözüme ulaştırmak ta bu işbirliğinden geçmektedir. Ne söylemek istediğimin daha iyi anlaşılması için bu yazımda biraz daha ayrıntılı şekilde Kürt sorunu üzerinde durmak istiyorum.


***
AKP iktidarının "şark kurnazlığı" yaparak ortaya attığı anlaşılan "Kürt Açılımı" tam anlamıyla çökmüş durumda. Bu siyaset, somut düzenlemelere değil, salt retoriğe dayandığı için beklenenden de önce iflas etti.

PKK yöneticilerinin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, içine girilen yeni dönemde silahlı çatışmaların nitelik bakımından derinleşeceğini tahmin etmek zor değil. Nitekim olaylar da bu yönde gelişiyor. Ancak bu dönemin ayırt edici özelliği silahlı eylemlerin yükselmesi olmayacak. Bugünden de güçlü şekilde işaretlerini gördüğümüz gibi, Kürt muhalefeti, yeni dönemde sivil ve kitlesel eylemleri öne çıkaran bir mücadele çizgisi izleyecek.

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye'ye bölgede biçilen yeni rol, AKP'yi iktidara taşıyan en önemli politik etkenler arasındaydı. Bu rol, Kürt sorununun emperyalizmin denetimi dışında yerli bir çözümünü değil, Amerikancı-Barzanici bir çözümü gerektiriyordu.


***
Abdullah Öcalan, 2010-11 yıllarında avukatlarıyla yaptığı ve nedense üzerinde hiç durulmayan görüşmelerde çok çarpıcı değerlendirmeler yapıyor. Öcalan, 2000-2001 yıllarında Bülent Ecevit Hükümeti ve Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde çözüm için bir irade oluştuğunu ve kendisiyle bu konunun görüşüldüğünü belirterek, "Bu dönem boyunca hem biz hem muhataplarımız tasfiye edilmek istendi" diyor. (Görüşme Notları, 31 Mart 2010)

Burada Öcalan'ın "hem biz hem muhataplarımız tasfiye edilmeye çalışıldı" tespiti dikkat çekiyor. Öcalan, çözüm konusunda samimi olduğunu söylediği Ecevit'in sağlık durumu gerekçe gösterilerek tasfiye edilmek istendiğini, ardından Irak'ın işgaline karşı çıkan DSP'nin parçalandığı ve hükümeti düşürdüğünü belirterek şöyle devam ediyor: "Öte yandan orduda da bu Kıvrıkoğlu ekibini tasfiye ettiler. Ecevit ve Kıvrıkoğlu'na yapılan aslında bir darbedir. Hatta o dönem Kıvrıkoğlu adına benimle görüşenler şimdi Ergenekon'dan yargılanıyorlar! Siyaset arenasında AKP, orduda da (Hilmi) Özkök ve ekibi ön plana çıkarıldı." (Görüşme Notları, 18 Haziran 2010)

Öcalan'ın bu değerlendirmesi büyük önem taşıyor. Özellikle İslamcı ve muhafazakâr kesimler ile liberallerin Ergenekon soruşturması hakkındaki iddialarını çökertecek bir açıklama bu... Çünkü Öcalan'ın bu açıklaması, bazı çevrelerin ileri sürdüklerinin tam tersine, Ergenekon davasının doğrudan bir NATO ve dolayısıyla Kontrgerilla operasyonu olduğunu ortaya koyuyor.

Öcalan şöyle devam ediyor: "Hem (Albay) Atilla Uğur hem (MİT Müsteşarı) Emre Taner bana şöyle dediler: 'Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile değil sizinle çözelim.' Bana konuşmaları olumlu geldi. Ama onların durumu şimdi ortada... Benim sorguma katılan paşa cezaevinde yatıyor ve neden tutuklandığını bilmiyor." (Görüşme Notları, 11 Ekim 2008)

Öcalan'ın, kendisiyle görüştükten sonra Ergenekon davasından tutuklandığını açıkladığı askerlerin aynı zamanda Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını da savunduğunu, dahası Çin ve Rusya ile ittifak oluşturarak Batı'yı dengeleme tezini ortaya atıklarını hatırladığımızda, büyük fotoğraf net şekilde ortaya çıkıyor.

Öcalan, daha da ileriye gidiyor ve açıkça “özeleştiri” yapıyor: “Önemli bir değerlendirme daha yapacağım. Bu değerlendirme tarihi ve aslında biraz da özeleştirel bir değerlendirme olacak. Bugüne kadar Ergenekon yargılamalarıyla birlikte devletteki Gladyo’nun Jitemvari yapıların tasfiye edildiği söyleniyordu. Biz de biraz böyle düşünüyorduk. Aslında olanlar tam da böyle değildir. Bu konu üzerine sürekli düşünüyorum. Geçenlerde buradaki arkadaşlarla da tartıştım. Nasıl fark etmemişiz bugüne kadar? Bu nedenle özeleştiri diyorum.” (Görüşme Notları, 11 Ocak 1011)

Ortadoğulu liderlerin kolay kolay “özeleştiri” yapmayacağını anımsarsak eğer bu sözlerin önemi daha da iyi anlaşılır. Hem Cumhuriyetçi ve sol muhalefetin hem de Kürt siyasal hareketininkarşılıklı olarak ilişkilerini gözden geçirmelerinde sanırım yarar var.

(Yurt Gazetesi)

Merdan YANARDAĞ | Tüm Yazıları
Hits: 1683