Akrep gibisin!

~ 18.10.2012, Kadir SEV ~

Eğer AKP, kamuoyunu oyalamak gibi bir amaç gütmüyorsa, bu Yasama yılının gündemindeki en önemli konunun “darbe Anayasa’sında” yapılacak değişiklikler olacağı anlaşılıyor.

Bu Anayasa’nın ne kadar darbe anayasası kimliği taşıdığını düşündünüz mü? 1982 yılından bugüne, kaç maddesi değiştirilmiş? Kaç maddesine hiç dokunulmamış? İsterseniz maddeler üzerinde ana çizgileriyle kısa bir gezinti yaparak darbe izlerini saptamaya ve Anayasanın değiştirilecek kurallarını belirlemeye çalışalım.

Değiştirilen maddelerde değiştirilmemiş kurallar da olmakla birlikte, siyasi iradenin elinden geçtiği için bu maddelerde darbe izi aranmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle yazımı hiç dokunulmamış maddelerle sınırlandırıyorum.

Aslında son 10 yılda AKP’nin çıkardığı Yasa ve KHK’lerle getirilen düzenlemelerin dökümü yapılıp, yürürlükteki Anayasanın kurallarıyla karşılaştırılırsa hangi kurallarının ve ne yönde değiştirileceği kolaylıkla ortaya çıkar. Anayasa elbette, AKP’nin çıkardığı yasalara uyum sağlayacak bir özelliğe büründürülecektir.

Anayasa, geçici maddeler dışında 177 maddeden oluşmaktadır. Anayasanın 89 maddesinde değişiklikler yapılmıştır. Bunların 46’sı AKP dönemine rastlamaktadır. 88 maddesine ise hiç dokunulmamıştır.

Bu kısa açıklamadan sonra Anayasa’nın hiç değiştirilmemiş maddeleri üzerindeki gezintiye başlayabiliriz. Sabrınızı çok da zorlamamaya çalışacağım.
Anayasanın; Devletin şekli cumhuriyettir kuralı, nitelikleri, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinin Ankara olduğunu öngören maddeleri dilerim darbeciler yazdı diye değiştirilmez.

Ama Anayasanın 5. maddesinde değişiklik beklenmelidir. Çünkü Devletin görevleri şu sözcüklerle tanımlanmaktadır; “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

Anayasanın 7. maddesindeki şu kural değiştirilebilir; “Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.” Bu madde görüldüğü üzere, Ülkenin sermaye sınıfınca yönetildiği gerçeğini dikkate almamaktadır.

Anayasanın 174. maddesinde, Anayasanın hiçbir kuralının laiklik ilkesine aykırı sonuçlar doğuracak bir anlayışla yorumlanamayacağı öngörülmekte; aralarında Eğitim Birliği Yasası ile Tekke Zaviyeler ile Türbelerin kapatılmasının, bazı giysilerin yasaklanmasının da öngörüldüğü devrim yasalarının değiştirilemeyeceği gibi kurallar yer almaktadır. Bu maddeler değiştirilmezse Anayasa ile toplumsal yaşam arasında uyumsuzluk olacağı kesindir.
Din ve vicdan özgürlüğünün düzenlendiği 24. maddenin günümüz koşullarında yeri kalmamıştır. Din eğitiminin zorunlu olduğu kuralı Anayasa metnine işlenebilir.

Anayasanın 138, 139, 140 ve 141. maddelerinde mahkemelerin bağımsızlığı, yargıç ve savcılık güvencesi, duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması gibi kurallar yer almaktadır. AKP çıkardığı yasa ve KHK’lerle yargıyı İktidarın güç ve etki alanında olacak bir anlayışla yeniden tanımlamıştır. Bu tanıma uymayan kuralların değiştirilmesi gerekecektir.

64. maddesindeki şu kuralların da yeni Anayasa’da yer bulamayacağı açıktır; “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.”

Anayasanın 43. maddesinde: “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” sözleriyle anlatılan bir kural yer almaktadır. Bu darbe izinin Anayasadan çıkarılmasından doğal bir şey olamaz.

44. maddede; “(Devlet…) topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır” denilmektedir. Bugüne değin uygulaması görülmemiş bu kurala yeni Anayasa’da yer verilmeyeceğine kesin gözüyle bakılmalıdır.

50. maddede yazılı olan şu kuralın da kalması beklenemez; “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz…Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar…Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.”

60. maddede “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” denilmektedir. Bu Maddenin başına “Parası olan herkes…” sözcüklerinin eklenmesi yeterli olacaktır.

56. maddede sağlık hizmetleri ve çevrenin korunmasına ilişkin olarak; “herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” gibi kurallar konulmuştur. Sağlıklı ve dengeli bir çevre kavramı ya yeniden tanımlanacak ya da Anayasadan bütünüyle çıkarılacaktır.

63. maddede, Devletin tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamakla görevli olduğu yazılıdır. Yeni Cumhuriyette bu tür fantezilerin yeri yoktur.

70. maddede; “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” denilmektedir. Kamu hizmetlerine alınmak için yandaş olmak zorunluluğunun genel kural olarak yerleştirildiği bir ortamda bu düzenlemeye yer verilmeyeceği açıktır.

Anayasanın 168. ve 169. maddelerindeki; doğal zenginlikler ve kaynakların korunması ile ormanların ve orman köylülerinin korunması ve geliştirilmesine ilişkin kurallara “sürdürülebilirlik”, “alternatif finans kaynakları bulunarak” gibi sözcüklerle bezendirilerek yer verilmesi beklenmelidir.

AKP’nin Anayasa değişikliğini gündeme taşımakla neyi hedeflediği çok açıktır. AKP’nin hedeflediklerinden, heyecan değil, korku duymalı, direnç göstermeliyiz. Ne yazık ki, heyecan duyuluyor ve aralarında üniversitelerin de olduğu birçok kurum ve kuruluş ciddiye alıyor ve görüş bildiriyor.

Nazım bu durumu şu dizeyle çok güzel anlatmış; “Akrep gibisin kardeşim / korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.”

(SolHaber)

Kadir SEV | Tüm Yazıları
Hits: 1333