Hayaldi Gerçek Oldu, İşte Anarşi!

~ 03.10.2012, Mine KIRIKKANAT ~

1970’li yıllarda, Türkiyenin haksızdüzenini masum, hatta enayice bir şövalyelikle sorgulayan gençlere anarşist denirdi. Türkçe, henüz keşfetmemişti 1789 Fransız Devrimi’nin dünya literatürüne armağan ettiği terör ve terörist sözcüklerini.

Komünist ya da sosyalist olduklarını savunan, aslında idealist hümanizmadan ileri geçmeyen yollarda en fazla çapsız efelere dönüşen bu gençler, 1970lerden 1980lere anarşist diye kıyıldılar, biçildiler, hatta asıldılar.

Onlar nasıl komünizmi, sosyalizmi pek bilmiyorlarsa, onlara anarşist diyenlerin de anarşinin ne olduğundan haberi yoktu.

Güya devlet düzenini savunan kuramcılar bile anarşiyi karıştırıcılıkolarak anlıyorlardı. Ne dediklerini bilseler, devletçiliğin ta kendisi, hatta dik âlâsı komünizmi savunanları, bireyin her tür devlet vesayetinden kurtarılması gerektiğini ileri süren anarşizmideolojisiyle suçlayabilirler miydi?

***

Tarih mi eğleniyor Türk toplumuyla yoksa talihmi, karar veremiyorum, ama 1970lerde anarşist diye biçilen gençliğin tüm hayalleri 2000lerde gerçek oldu ve savundukları gecekonducular kentleri teslim aldı, dangıl dungul marabalar makam arabalarına kuruldu, çocukları iktidar.

Ve... Tarih ya da talihin çarkı öyle bir döndü ki, kırk yılda tam 360 derecelik bir daire çizdi ve dün solcuları anarşist diye ezen devlet, bizzat devlet eliyle anarşiye teslim edildi!

Nedir anarşi?

Devletin karşıt siyasal, ekonomik ve toplumsal güçler arasında uzlaştırma görevini yerine getiremediği bir toplumun durumudur. Bugün İslami şeriat düzeniyle laik Cumhuriyet düzeni arasında can çekişirken etnik terörle savaşan Türkiyenin halidir. Suriyede iç savaşı körüklerken içindeki isyanla baş edememek vaziyetidir.

Yoksulluk, gelir dağılımındaki muazzam farklılık, bireysel özgürlük yoksunluğu, insan hakları ihlalleri ve çocuk işçilerin sömürüsü başta, sigortasız işçi çalıştırmak gibi sosyal adaletsizlikleri gidermek yerine; dine dayalı yiyecek içecek (oruç, alkol vb.) kısıtlamalarını yaygınlaştırıp, dine dayalı giyecek yasaklarını kadınlara özgürlük diye sunan AKP iktidarında, MHPnin desteğiyle varılan nokta, demokrasi değil, anarşinin ta kendisidir. Çünkü AKP/MHP uzlaşması, devlet düzenini reddeden, hatta mahkemelerde Allahtan başkasına hesap vermem! diye bağıran şeriatçılarla, laik hukuk arasındaki uzlaşma olanaksızlığını açığa çıkarmıştır.

***

Anarşizm, bireyin her türlü devlet vesayetinden kurtarılması gerektiğini savunan ideolojidir, demiştik...

Hukuka üstünlük tanımayan, hatta yargıyı vesayet altına alan bir iktidar sürecinde, yasama organı özel yetkili mahkemeleri hem kaldırıyor, hem bırakıyor ve legalitenin illegaliteyle iç içe girdiği bir kaos yaratıyorsa, o devlet, anarşizme fiili anlamda teslim olmuş demektir.

Özel yaşam alanının daraldığı, bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı, sosyal ve demokratik hakların budandığı, ama cemaatçiliğin her türlü devlet vesayetinden kurtarıldığı bir toplum, anarşik değilse nedir?

***

Önceleri kabullenmekte zorlanıyordum, sonunda anladım: Türkiyenin böyle bir anarşi evresinden geçmesi, dibe vurması, irticanın, cehaletin ve tabii vahşetin değirmeninde birkaç kuşağını daha öğütmesi, artık kaçınılmaz. Hiçbir tepeden inme hareket, ne yazık ki önüne geçemiyor böyle bir hesaplaşmanın. Anarşi, kulluktan yurttaşlığa geçemeyen ve demokrasiyi cemaat cuntası, özgürlüğü de başta kadın, şeriat yasakçılığı diye belleyen zihniyetin faturası. Bu faturayı kesen de ödeyecek, kestiren de...

Türkiye İran olur, diye korkmayın. Olmaz diye korkun. İranda hiç anarşi yaşanmadı. Başından beri açık, net, ideolojik bütünlüğü olan bir şeriat cephesi vardı, devleti yıkmadı, şahı yıktı, rejimi değiştirdi.

Anarşi, devlet yıkar

Yerine ne kurulur, ne kurulmaz; kim gelir oturur ya da göçer gider, belli olmaz.

Anadolu topraklarında her örenyeri, anarşinin bitirdiği bir devlet değil midir?

 

‘G’ NOKTASI

Yanda okuduğunuz yazım, ilk kez 2008 yılı Şubat ayında yayımlandı. Küçük bir tatil kaçamağı yaptım, Röveşatayı boşa çıkarmak istemedim, sizlerin okumadığınız eski bir yazımı koyayım dedim, arşivlerimi taradım. Bir de ne göreyim? İnanın, yazdığım binlerce yazıdan çok azı eskimiş! Türkiyede ne hamam değişmiş, ne tas; hepsini yeniden yayımlayabilirim!

AKP, büyük olağan kongre salonunda terlerken bendeniz gazetelerin ulaşmadığı, telefon ve televizyonun erişmediği denizlerde serinliyordum. Kim bilir ne yeni yönler, yanlar, yollar muştulamıştır iktidar partisinin çoğul konuşan tekil şahsı, Sayın Başbakan.

Ama bir şey kaçırdığımı hiç sanmıyorum.

Çoğunluk olmak, haklı olmak, doğru çıkmak değildir.

Galileo, Dünya dönüyor! dediğinde azınlık bile değil, yalnızdı. Çoğunluktan fazlasını, herkesi buldu karşısında. Ama hiçbir çoğunluk durduramadı dünyanın dönüşünü.

Ve ben Türkiyenin devinimine bakarak eski yazılarımın hiç eskimemesinden ürküyorum, yalnızca.

 

On altı yaşında anarşist olmamak, korkaklıktır. Kırk yaşında anarşist kalmak, kafasızlıktır.

GEORGE BERNARD SHAW

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2100