Kadının fendi popüler kültürü yener mi?

~ 05.09.2012, Rana ULAŞ ~

Popüler kültürün akla ilk getirdiği şey hızlı tüketmektir ki, hemen yenisi yerine konsun ve kapitalist çark dönsün dursun. Kısaca kendini, değişen yüzeysel dünyanın hızına uydur.

Popüler kültür, kapitalist sistemin dönmesini kolaylaştıran makina yağı gibi. Bu yüzden her alana yağ gibi akar, istenmeyen yere bile sızar.

Herkesin  kendi tercih ettiği yaşamı yaşadığı izlemini vererek, sistemin isteğine göre siz yönlendirir. Biz de istediğimiz deodantı seçtiğimizi sanıp özgürmüşüz yanılsamasına düşeriz. Bu arada kozmetik şirketleri ceplerini doldurur.

Popüler kültür, kitle iletişim araçlarını  kullanarak yönlendirir. Bunlar en etkili olanı da malum televizyondur. Reklamlardan tutunda, aklı uyuşturan yerli  diziler ve  gündüz kuşağı programlarının hepsi de popüler kültürün oyuncaklarıdır. İnsanı düşünmekten alıkoyan yalnızca haz peşinde koşmayı sağlayan biribirinden sığ hatta çoğu zaman gülünç programlardır bunlar.

Sistem, popüler kültür aracılığıyla, kadına peşinden koşması için bir imge yaratır sürekli. Tam yakaladım derken yeniden elinden kaçar bu imge. Daha güzel, daha başarılı, daha becerikli, en iyi anne ve en iyi eş olma imgesidir. Belki kadın, şu reklamlarda gördüğü deterjanı alırsa en beyaz çamaşırlarıyla en becerikli olabilir derken aynada gördüğü yaşlanmaya yüz tutmuş yüzü beğenmeyip en son çıkan kremi de alırsa sorunu çözebilir. İçerden çocukların bağırışması gelmese neredeyse yakalayacaktı o imgeyi.

Neyse başka bahara ama o bahar hiç gelmeyecek. Farkında olmak hayalkırıklığını önler. Desek de hepimizin düştüğü tuzak bu. Kadınlara kurulan tuzaklar daha fazla. Çünkü, sistem gibi popüler kültür de cinsiyetçidir. Kadın ev ve çocukla uğraşmak zorunda kaldığı  için daha çok tüketir. Aynı zamanda sisteme egemen olan ideolojinin  “erkek” olduğunu düşünürsek, erkeğin kadını  kendi  istediği biçime sokmak için popüler kültürü kullandığı açıktır. Bu yüzden de popüler kültürün ilk hedefi kadındır.

Popüler kültürün popüler programlarından biri de “izdivaç” evlendirme programlarıdır.  Evlendirme programları,  muhafazakarlaşan Türkiye’nin örneğidir. Çünkü tanışıp birbirilerinden hoşlanan çiftler henüz birbirlerini yeterince tanımadan evlenmeleri gerekmektedir. Neden? Çünkü programın formatı öyle. Flört etmek de ne? Günah ayıp...

Sorsak kimse sevmeden evlenmek istemez. Ancak bu tür programlarda ilk önce sorulan soru damat adayının ne kadar kazandığı ya da damat adayı yaşlıysa emekli olup olmadığıdır. Bu durum ne yazık ki kadının çaresizliğini gösterir. Sosyal devlet olmamanın acısını başta kadınlar sonra da yaşlı ve çocuklar çeker. Böyle kimselerde soluğu popüler kültürün araçlarında alır.

Popüler kültürün etkisi altındaki toplum yine bu popüler kültürün biçimlendirdiği kadını ideal diye algılar. Kadın değil adeta robottur idealize olan. Çoğu erkeğin kadından beklentisi de reklamlarda gördüğü güzel, seksi, başarılı, becerikli kadını aynı anda olabilmesidir. Oldu canım. İsterseniz bir de orta şekerli kahve söyleyelim de tam olsun.

Belki “güleriz ağlanacak halimize” durumundayız,  ama sisteme, egemen erkek ideolojisine ve  popüler kültüre, kadının yazgısı değişene kadar karşı durmalıyız.

(Yurt Gazetesi)

Rana ULAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1775