Alev Coşkun'dan 'Modernleşme', 'Devrimler' ve 'Laiklik' Üzerine Alıntılar...

~ 31.08.2012, Ahmet CEMAL ~

Değerli araştırmacı Alev Coşkun, bir süre önce Özgürlük Mücadeleleri Tarihimiz - Devrimin İlk Karşıtları başlıklı bir kitap yayımladı. Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan bu çok önemli incelemesinde yazar, kendi deyişiyle Özgürlük mücadeleleri tarihimizi doğru öğrenmek isteyen herkese sesleniyor.

Okuduğumdan bu yana tavsiye ettiklerimin sayısını unuttuğum bu eserle yeni tanışan bir ressam arkadaşımın şu kısa saptaması, Alev Coşkunun seslenişinin doğruluğunun ve öneminin kanıtı sayılabilir: Meğer bütün bunlar, bize ne kadar yanlış öğretilmiş!”

Evet, öyle! Çünkü yakın tarihimizi doğru öğrenebilmenin en önemli yollarından biri, bundan altmış yıl önce Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla tıkanmıştı. O zamandan bu yana, özellikle gaflet ve dalalet ve hatta hıyanetiçinde bulunan bazı aydınların(!) da unutulmaz katkılarıyla, bu arada tarihimizi doğru yorumlamak’, ‘bazı tabuları yıkmak’, ‘artık geçmişimize eleştirel bakmakve tarihimizi temize çekmekgibi sloganlarla, kendimiz ve gelecek kuşaklar için giderek artan bir hızla yanlış tarihler inşa etmekteyiz.

Yelkenleri günlük yarar düşüncelerinin rüzgârıyla şişirilen bu yanlış ya da kirletilmiştarih gemisiyle doğru limanlara ve sahillere ulaşabilir miyiz diye sormayı ise elbette - aslında çoğunlukla zaten olmayan! - aklımızın köşesinden bile geçirmiyoruz.

Alev Coşkunun son kitabı, pek çok doğruya bilgi ve belgelerin yardımıyla ışık tutuyor. Hepsini buraya sığdırabilmek olanaksız. Ben, ilk örnek olarak yazarın, 1839 tarihli ve Tanzimatı başlattığı kabul edilen Gülhane Hattı Hümayununun girişinden yaptığı alıntıyı vermek istiyorum:

Yüce devletimizin, kuruluşundan beri Kuran ve şeriat ilkelerine uygunluğundan saltanat güçlü, halk da mutlu olmuştur. 150 yıldan beri ise bunun tersi yapıldığından zayıflık, yoksulluk ve çöküş baş göstermiştir. Oysa şeriat kurallarına uymayan devlet payidar olmaz.

Şimdi de Alev Coşkunun bu satırlara ilişkin yorumunu okuyalım: “…fermanın yukarıya alınan ilk paragrafı günün koşullarını ve Osmanlı devletinin ruhunu çok iyi özetler. - Osmanlının geri kalmışlığı şeriat hükümlerinden ayrılmaya bağlanıyordu. Oysa olay tamamen tersineydi. İktidarın laikleşmesi, teknik buluşların kabul edilmesi, din-devlet ilişkilerinin birbirinden ayrılarak aklın öne çıkarılması gerekiyordu...Tanzimat Fermanı, modernleşmeye/Batılılaşmaya uzanan yolda anayasa hukukumuzun temel taşlarından biridir ve küçümsenemeyecek getirileri de olmuştur. Ancak Batı modernleşmesinin Fransız İhtilalinden miras aldığı laiklik ilkesinin Osmanlı yönetici sınıfı tarafından kesinlikle benimsenmemesi, gelecekte bu belge ile amaçlanan noktalara varılmasını engelleyecektir.

Reisülküttap (dışişleri bakanı) Ahmet Atıf Efendi, Saray tarafından Fransa ile ilgili olarak Divana sunulmak üzere bir rapor hazırlamakla görevlendirildiğinde, raporuna şu satırları yazabilmiştir: Voltaire ve Rousseau gibi tanınmış zındıklar ve onlar gibi maddeciler, haşa peygamberlere ve büyük hükümdarlara sövüp sayıp bütün dinleri kaldırıp bir kenara atıp eşitlik ve cumhuriyetçiliğin lezzetli tadını ima eden pek çok eser yazıp yayımlamışlardır () Fransadaki fitne ve fesatı çıkaranlar şer amaçlarına ulaşabilmek için, sıradan halktan Allah korkusunu ve ahiret fikrini söküp almışlar ve böylece Fransa ahalisini bir hayvan seviyesine kadar indiren yolu açmışlardır...

Alıntıda sözü edilen fitne ve fesat, Fransız İhtilalidir; bu ihtilal ise, bütün insanların hür ve eşit haklara sahip olarak doğduğunu ilan eden İnsan Hakları Beyannamesine temel olan olgudur! Alev Coşkunun dediği gibi, Atıf Efendinin böyle bir belgeyi insanı hayvanlar derecesine indiren bir söylem olarak görmesi tam bircehalet örneğidir.

Peki biz, bugün bu cehaletten ne kadar uzaklaşabildik?

(Cumhuriyet)

Ahmet CEMAL | Tüm Yazıları
Hits: 1696