Silivri'nin 10 günü

~ 08.08.2012, Nail GÜRELİ ~

Geçen cuma günü yine Silivri’deydik. Mustafa Balbay’ın hesabına göre, bu gelişlerimiz bir düzineyi geçmiş. Hesap deyince hemen anımsayalım; Balbay hücrede 521. günü doldurdu. Tutukluluğu ise 3 yılı geçiyor, Tuncay Özkan da, Doğu Perinçek de öyle, yıllanmış tutuklulardan, yargısız infaz yiyenlerden. Rekor Ergun Poyraz‘da.
Duruşmaya şöyle bir baktık; değişen bir şey yok, sanki çözülmesi istenmeyen bir yumakla oynayarak iyice dolaştırmak, kördüğüm yapmak isteniyor gibi. Vakit geçirmek için her olanak kullanılıyor; tutanaklar incelendiğinde bunlar açıkça görülüyor.
Bizim gelmediğimiz günlerde, örneğin son 10 gün içinde duruşmaların nasıl geçtiğini merak ettik. Avukatlar aracılığıyla Balbay ve Özkan ikilisinden tek pusulayla, Ulusal Kanal’ın önceki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü’den de ayrı bir pusulayla son 10 günün kısa bir dökümünü istedik. Avukatlar aracılığıyla gelen özet yanıtları, yerimizin darlığı nedeniyle, bir de biz özetliyoruz.
Önce, Balbay- Özkan için, Balbay’dan gelen pusuladan, değişik duruşmalara ilişkin bazı cümleler:
* “Ecevit’in sağlık durumu yeniden masaya yatırıldı. Dava dosyasında hiç adı olmayan bir tanık, tedavisinin yapılış şekliyle ilgili belirsizlik olduğunu iddia etti.”
* “Özdemir Sabancı cinayetini Ergenekon’a bağlamak niyetiyle bir gizli tanık dinlendi. Tanık, somut bir şey söylemeden hep olasılıkları anlattı.”
* “Türk Metal Sendikası’nın faaliyetleri konuşuldu. Daha önce sendikacılık yapmış bir tanığa Türk Metal Sendikası’nın kayıt dışı harcama yapıp yapmadığı soruldu.”
* “Bir şehit eşi dinlendi. Yıldız Namdar hemşireye şehit mitinglerinin nasıl yapıldığı soruldu. Bu mitingleri de Ergenekon’a bağlamak için çaba harcandı.”
* “Yeraltı dünyasının tanınmış isimleri dinlenildi. Onlardan medya-Ergenekon bağlantısı üretmeye çalışıldı. Hiçbiri böyle bir bağlantıdan söz etmediği gibi, Ergenekon adlı bir örgütün varlığını bilmediklerini, var olduğuna inanmadıklarını söylediler.”
Turhan Özlü dostumuzun ilginç gözlemleri ve tespitleri haftaya kaldı.
Gün sayarak başladık yazıya, Uludere’yle devam edelim; 217 gün geçti, 34 sivilin ölümüne neden olan bombardıman emrini kimin verdiği ve onayladığı hâlâ açıklan(a)madı.
Kılıçdaroğlu, peşini bırakmayacaklarını söyledi. Göreceğiz bakalım.

Bir şiir
Dizelerimiz İzzet Harun Akçay’dan (Berfin Bahar, temmuz sayısı):
“Seslensen duyarım, el etsen gelirim/ Gözlerim yoruldu, sesim kısıldı/ Neredesin?/ Dağlara mı darıldın, yorgun musun/ Çiçeklerin toplandı, kurumasın/ Çabuk ol, gelmelisin!”

(01.08.2012)


Silivri’nin 10 günü (2) (08.08.2012)

Silivri davalarının uzaması ya da uzatılması sorununa değinmiş ve bizim gördüğümüzün yanı sıra Mustafa Balbay’ın gözlemlerinden bir özet sunmuştuk geçen hafta. Ulusal Kanal’ın önceki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü’ye yerimiz kalmamıştı. Özlü’nün ilginç gözlem ve tespitlerini şimdi paylaşalım:
“Bugün siz de yaşadınız. Bu salonda günlerdir, sabahtan geliyoruz. Tanıkları ya da gizli tanıkları dinliyoruz. Bazılarının ifadesi birkaç gün sürüyor.
Şu anda 70 kadar henüz ifadesi alınmamış tanık var. Her hafta yeni tanıklarla ilgili mahkeme karar alıyor. Sayı her an artabilir.
Sırf bu tanıkların ifadelerinin aylarca, hatta bir yıldan aşağı bitmeyeceği söyleniyor.
Anlaşılıyor ki, bu dava bitmemek üzere kurgulanmış. Tanık konusu da gerçeğin ortaya çıkması için değil, ‘dava sürüyor’ görüntüsü için kullanılıyor.
Birleşen 18 iddianame var. Yıllarca ayrı ayrı yürütülen davalar, ayrı ayrı hazırlana iddianameler!
Niçin birleştirildi?
Çünkü artık o tek tek davaların bir zemini kalmamıştı. Birleştirip birbirine karıştırarak içinden çıkılmaz hale getirdiler.
Davayı evrensel hukuk ölçüleriyle değerlendirirsek, asla anlayamayız. Olan bitenin hukukla ilgisi yok. Burada Türk hukuku yok. Cumhuriyet hukuku yok. (...) bu kadar yazabildim.
Aslında olan bitenin özeti de budur.”
Balbay’ın mektubunda olduğu gibi, Turhan Özlü dostumuzun da şahsımıza yönelik sözlerini, teşekkürlerimizle, kendimize saklıyoruz.
Balbay da, Özlü de “ayaküstü” diyebileceğimiz bir ortamda, Silivri’ye teşhisi yetkin biçimde ortaya koymuş oluyorlar.
“Gizli tanık” olayına biz de tanık olduk. Gördüğümüz kadarıyla, kantarın topu kaçmış durumda. Bunları kim, nerede, nasıl bulur, neden savcıya, mahkemeye gönderir? Polisin gizli tanık işinde rolü nedir?
Bunların sorgulanmasında yarar var.
Ayrıca gizli tanığın korunmasını öngören yasanın uygulanmasında mahkeme başkanının tavrı, tarafsızlığı, kişiliği, meslek deneyimi önem taşıyor.
Bütün bunları yargının saygınlığını, adalete güveni önemsediğimiz için söylüyoruz. Duygudaşlık (empati) kurduğumuzda bazı yargıçların durumuna üzüldüğümüzü de belirtmeliyiz.

Bir not (tarihe)
Uludere’de 34 sivilin ölümüne neden olan bombardımana kimin emir verdiği ve onayladığı aradan 224 gün geçtiği halde, hâlâ açıklan(a)madı. Kim? Kim? Kim?

Bir şiir
Nuri Dağdelen’in bir şiirinden birkaç dize:
“Sen miydin o, gölgede boy atan menekşe/ bir caz müziği gibisin hüzünlerde/ Anılarda kirpiklerine tutunduğum çocuk/ kokusunda özgür tay gölgeleri/ Güne indim bulutlardan/ ipil yağmurlar kayıyor saçlarımdan”.

(Milliyet)

Nail GÜRELİ | Tüm Yazıları
Hits: 1226