Aşk duygusu mu, aşk güdüsü mü?

~ 19.07.2012, Rana ULAŞ ~

Yaşınız kaç olursa olsun, cinsiyetiniz, ırkınız, dininiz ya da milliyetiniz " aşk" ayrım yapmaz.  Habersizce kapınızı çalar, tanrı misafiri gibi. İsteseniz de  istemeseniz de buyur edersiniz bir soluklasın diye. Ama onun gitmeye niyeti yoktur. Saplanıp kalır yüreğinizin orta yerine.

Aşk acısının vurduğu yüreklere bir de ben vurayım istemem elbette. Aşk, üzerine yüzyıllardır konuşulmuş ve konuşulmaya da devam edecek gibi görünüyor. Günümüzde konuşulmakla kalmayıp aşk üzerine araştırmalar da yapılıyor. Biraz bunlara değinip aşk üzerine birkaç çift söz edelim istiyorum.

“Aşk nedir?” diye sorsak her kafadan bir ses çıkar. Kimi için bir hasatlık, kimi için dünyanın muhteşem duygusu. Kim nasıl yaşadıysa aşkını, öyle duyumsar aşkı.

“Aşk” ne olursa olsun, bedenimizde fiziksel ve kimyasal etkilerini gösterir.  Âşık kişilerde kalbin daha hızlı atması, yüzün kızarması  ve ellerin terlemesi gibi tepkiler  gözleniyor. Bunların nedeni de bedende salgılanan dopamin, noradrenalin ve feniletilamin hormonları.

Aşk bir duygu mudur  yoksa bir güdü müdür?  Ya da önce âşık olup sonra bu hormonlar mı harekete geçer yoksa, hormonlar “hadi âşık ol” mu der? Tavuk yumurta olayına döndü.
 
Rutgers Üniversitesi'nde antropolog  olan Helen Fisher, yıllardır aşk konusunda araştırma yapan bilim kadınlarından. Fisher’e göre, dopamin ve noradrenalin hormonlarının birlikte salgılanmasıyla “aşk iksir”i oluşur. Böylece coşku, enerji, uykusuzluk, iştahın kapanması, dikkatin tek bir şeye yönelmesi gibi sonuçlar ortaya çıkar.

Fisher, aşkın bir duygudan çok, bir güdü olduğunu iddia ediyor. Öyle ki seks güdüsünden daha güçlü olduğunu da ekliyor. Kimse seks için kendini öldürmez ama aşk için işlenen cinayetler, intiharlar aşk tarihi boyunca yaşanmıştır.

Âşıkların, âşık oldukları  kişilerin fotoğrafına  bakarken, beyinlerinde   görüntüleme çalışmaları yapılmış. Fisher, bu çalışmalarda dopamin reseptöründen zengin beyin bölgelerinde kanlanma artışının olduğunu saptamış.

Eşinizin ya da sevgilinizin size olan aşkından şüpheniz varsa, resminizi alıp sevdiceğinizi beyin görüntüleme merkezine gidin. Artık cep kontrolüne gerek yok. Böyle bir cihaz satılsa, güzel slogan olurmuş. Şaka bir yana, aşkın şakası yok.

Fisher’e göre, aşk gibi iki beyinsel sistem daha var. Bu da çiftleşme ve çoğalmadan evrimleşmiş.  Biri seks güdüsü, cinsel tatmin arzusu. Öteki  beyinsel sistem de “bağlılık”tır. Uzun süreli bir ilişkinin getirdiği huzur ve güvenlik duygusu tartışılmaz. (daha çok kadınlara göre tabi ki)

Helen Fisher, seks güdüsünün,  farklı  eşler aramak için geliştiğini düşünüyor.  Aşkın, çiftleşme enerjimizi tek bir eşe odaklayarak, çiftleşme süresi ve enerjisinden tasarruf etmek için geliştiğini ekliyor. Öteki beyin sistemi olan "bağlılığın" da, çocuklarınızı büyütebileceğiniz süre boyunca, eşinize tahammül edebilmeniz için gelişmiş olabileceğini belirtiyor.

Günümüzde, bağlılık beyin sisteminin gittikçe zayıfladığı, boşanma oranlarından belli oluyor olmasına da, aşk ve seks beyin sistemleri ne durumda acaba?

Bu konu burada bitmez. Devam edeceğiz..

Dopamin: Doğal bir uyarıcıdır. Aslında ventral tegmentum bölgesi, beynin ödül sistemidir. Kavramsal düşünme sürecinin çok altındadır. Duygularınızın altındadır. Beynin sürüngensi adını verdiğimiz bölümünün bir parçasıdır ve bu bölgenin istekle, motivasyonla, konsantrasyonla ve arzuyla ilgisi vardır.

(Yurt Gazetesi)

Rana ULAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 5776