Yabancıya 10 Yılda 109 Milyar Dolar...

~ 16.07.2012, Mustafa SÖNMEZ ~

Türkiye kapitalizmi yıllardır dış kaynakla, yani yabancı sermaye ile büyüyor. Yabancı sermaye geldikçe ekonomi genişliyor, yabancı kaynak girişi azalır ise küçülüyor, daralıyor, krize giriyor. Son küresel kriz konjonktüründe de bunu yaşadık. 2008 sonu ve 2009 ortalarına kadar yabancı kaynak çekilince ekonomi daraldı, krize girdi, 2009un ikinci yarısında yabancılar dönmeye başlayınca ekonomi üst üste iki yıl ortalama yüzde 9a yakın büyüdü. Bu yıl da yüzde 4 büyüme hedefi için gerekli yabancı kaynak girişinde, henüz pek bir sorun yok.

Yabancı kaynak girişinde sorun yoksa, başta iktidar ve o kaynağa ihtiyacı olanlar, kendilerini pek başarılı görüyor, hatta yabancı girişini bir başarı öyküsü olarak yansıtıyorlar. İyi de yabancı babasının hayrına gelmiyor. İster doğrudan yabancı sermaye biçiminde, ister borsaya ve devlet borçlanma kâğıtlarına gelen sıcak para, isterse banka kredileri olarak gelen türden olsun, yabancı sermaye sonuçta, buradan bir kâr-kazanç sağlamak üzere geliyor ve kazandıklarını da ülkede bırakmayıp kendi ana firmasına götürüyor. Peki ne götürüyor? Daha doğrusu ne kazanıyor Türkiyeden?

Bu sorunun yanıtı, her ay yayımlanan ödemeler dengesinde, Gelir dengesi alt başlığında var ve oradan her ay, giderek her yıl yabancıların kâr, faiz, maaş-prim olarak kaç milyon, milyar dolar götürdüklerini anlayabiliyoruz.

***

Mesela, AKP iktidarlarında, 2002-2011 dönemine bakınca anlıyoruz ki, bu 10 yılda Türkiyede çalışan sınıfın yarattığı değerden yabancılara 109 milyar dolar ödenmiş ve bu kaynak, ülkede kalmak, yeniden büyüme sağlamak yerine, yurtdışına, yabancı sermayenin ana firmasına, bankasına transfer edilmiş. Buna kısaca uğranılan kan kaybı da diyebilirsiniz

Görünen o ki, Türkiyeden, son 10 yılda yarısı kredi faizi olmak üzere, yabancı kaynak sahipleri, yatırımcılar, 109 milyar dolar ya da yılda ortalama 11 milyar dolar götürmüşler. Dışa kanayan değerin yarısını bankalardan sağlanan kredilerin karşılığı olan faiz gideri oluşturuyor. Biliyoruz ki, Türkiyenin dış borç stoku 318 milyar dolara ulaştı ve bunların üçte ikisi özel sektörün borçları, ağırlıkla da özel bankalardan sağlanmış borç. Kısa vadeli oranı yüzde 40a doğru yaklaşıyor. Bu da faiz yükünün artması demek. Nitekim, son 10 yılda 59 milyar dolar, kredi faizi olarak yabancı finansörlere ödenmiş.

İkinci götürücü, borsaya ve devletin borçlanma kâğıtlarına gelen sıcak para diye adlandırdığımız spekülatör, kısa vade sermaye yatırımcıları. Ödemeler dengesinden anlaşılıyor ki, sıcak para, son 10 yılda 31.3 milyar dolar transfer etmiş. Yani borsada hâkimiyet sağlayacak kadar kâğıda yatırım yapan buradan elde ettiği kârları, ayrıca devletin borçlanma kâğıtlarından elde ettiği faizi transfer etmiş. Başka bir deyişle, son 10 yılda kanayan sermayenin yüzde 53ü kredi faizi, yüzde 29i de sıcak para payı olarak götürülmüş”…

***

Gelelim, doğrudan yabancı sermayeye 2011 yılında 77 milyar dolara ulaşan cari açığı finanse etmek için ağırlıkla banka kredisi ve sıcak para kullanılırken, çok arzulanan doğrudan yabancı sermaye girişi istenen büyüklükte olmadı. Yabancı kaynak türleri içinde,doğrudan yabancı sermayeyani sanayiye, hizmet sektörüne gelen, elini taşın altına sokan yabancı kaynak girişi tercih edilir. Çünkü diğerleri, sadece kaynak getirir ama riski fazla paylaşmaz, daha baştan adı konmuş faizini alır ve canı isterse anaparasını da alır gider. Finanse ettiği yatırımın para kazanıp kazanmaması onu ilgilendirmez. Parasını kiraya vermiştir ve proje kâr etsin etmesin, kirasını (faizini) alır gider. Risk almaz, üretim yapmaz, istihdamı yoktur. Oysa doğrudan yabancı sermaye, faizcilerden farklı olarak, önce katma değer üretip büyüme sağlayıp kâr elde etmek zorundadır.

Doğrudan yabancı sermayenin yükseldiği, azaldığı dönemler var. AKP iktidarı dönemine baktığımızda, arttığı dönemler, bol kepçe özelleştirmelerin olduğu zamanlarda yabancı sermayenin gelip şirket-banka alarak yatırımlarını artırdığını görüyoruz. Telekoma, Tekel işletmelerine, Petkime gelen yabancı sermaye buna örnektir. 2006-2008 döneminde ortalama 16-17 milyar doları bulan doğrudan yabancı sermaye, izleyen 3 yılda ortalama 8 milyar dolara düşmüştür. Ancak, önemli olan yabancı sermayenin kâr transferleridir. Yabancılar, elde ettikleri kârın istedikleri kısmını, patent, know-how gibi teknoloji karşılıklarını ana firmalarına aktarmaktadırlar. 2006 öncesinde yılda 1 milyar doların altındaki yabancı sermaye kâr transferleri, izleyen yıllarda yıllık 3 milyar dolara yaklaşmıştır.

Doğrudan yabancı sermayenin kâr transferleri, aynı yılın doğrudan yabancı sermaye girişlerine dönem dönem çok yaklaşırken, bazı dönemlerde azalmış, ancak AKP iktidarı olan 2002-2011 yıllarında ortalama yüzde 21i bulmuştur. Başka bir ifadeyle, giren her 100 dolarlık yabancı sermayeye karşılık 21 dolar kâr olarak dışarı çıkarılmıştır. Bunun hiç de küçümsenecek bir oran olmadığı bilinmelidir.

YABANCI YATIRIMCILARIN TRANSFERLERİ, Milyon $

2002-2011 2008-2011 %

Transferler 109.140 51.949 100

Kredi Faizi 58.610 26.550 53,7

Sıcak Para Kazancı 31.337 13.048 28,7

Kâr Transferi 18.252 11.719 16,7

Maaş-Prim 941 632 0,9

Kaynak: TCMB, Ödemeler dengesi veri tabanı

(Cumhuriyet)

Mustafa SÖNMEZ | Tüm Yazıları
Hits: 1659