CMK DEĞİŞİKLİĞİ KAMUOYUNDAN NASIL KAÇIRILDI?

~ 06.01.2011, Av. İ. Güneş GÜRSELER ~

(CMK 102 ve 252/2 MADDELERİNE İLİŞKİN BİR HATIRLATMA)

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğü beş yıl ertelenen tutukluk süresine ilişkin 102 nci ve 252/2  nci maddelerinin 2011 yılı ile birlikte yürürlüğe girmesi bu konudaki tartışmaları da beş yıllık gecikme ile gündemimize soktu.

Bu yazımda  tutukluluk süresini tartışmayacağım.  Benim görüşüm, en fazla dört yıl olabileceği yolunda.

Asıl anlatmak istediğim;  Ceza Muhakemeleri Kanunu değişikliği sırasında

özel yetkili mahkemeler” ve “tutukluk süresi” düzenlemelerinin nasıl kamuoyundan kaçırılarak,  TBMM Adalet Komisyonunda ve Genel Kurul’da neredeyse tartışılmadan yasa metnine eklendiğidir.

Yaklaşık iki yıl    hukukçulara,  barolara, kamuoyuna tartıştırılan Hükümet Tasarısı Avrupa Birliği’ne yönelik   mesajlar içeriyor, beklentileri büyük ölçüde karşılıyordu. Hükümet, hem özel yetkili mahkemeleri hem de tutukluk süresini bu metne koymayarak kamuoyundan kaçırdı.

Şöyle ki;

-     HÜKÜMET’IN 2002 YILINDA KAMUOYUNDA  TARTIŞMAYA AÇTIĞI VE 2003 YILI SONUNDA TBMM’NE SUNDUĞU CMK TASARISINDA ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER DÜZENLENMEMİŞTİ,

-     AĞIR CEZALI İŞLERDE TUTUKLAMA SÜRESİ DE İKİ YIL İDİ VE UZATILMIYORDU.

-      TASARIDA 121 İNCİ MADDE OLARAK DÜZENLENEN TUTUKLUK SÜRELERİNE İLİŞKİN MADDE GEREKÇESİNDE AVRUPA BİRLİĞİ İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA “Madde, bütünü ile şüpheli ve sanık haklarını koruma amacına yöneliktir.” İFADESİ KULLANILMIŞTI.

-     TUTUKLULUK SÜRESİNİN UZATILMASI ADALET KOMİSYONUNDA 102. MADDE OLARAK DÜZENLENDİ, TBMM GENEL KURULUNDA GÖRÜŞMESİZ KABUL EDİLDİ.

-     HÜKÜMET TASARISINDA “özel yetkili mahkemeler”  DÜZENLENMEMİŞTİ. BU HÜKÜMLER DE ADALET KOMİSYONUNDA EKLENDİ.

-     ADALET KOMİSYONUNUN  KABUL ETTİĞİ  252 nci MADDEDE “iki kat  uygulama” HÜKMÜ YOKTU.

-     BU HÜKÜM TBMM GENEL KURULUNDA BEKİR BOZDAĞ, HAKKI KÖYLÜ VE ARKADAŞLARININ ÖNERGESİ İLE EKLENDİ.

Bu süreci  daha ayrıntılı ve belgeli anlatabiliriz:

 

CEZA MUHAKEMELERİ KANUNU TASARISI’NIN TUTUKLAMA SÜRELERİNİ DÜZENLEYEN 121 inci MADDE METNİ

 

“Tutuklama süresi

MADDE 121. – Cezasının üst sınırı beş yıl ve daha az hapis olan suçlarda şüpheli veya sanık, en çok altı ay süre ile tutuklu olarak tutulabilir. Ancak bu sürenin sonunda tutukluluk, bir defaya özgü olmak üzere ve dört ayı geçmemek koşulu ile, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir.

Cezasının üst sınırı beş yıldan fazla hapis olan suçlarda şüpheli veya sanık, en çok bir yıl süreyle tutuklu olarak tutulabilir. Bu süre sona erdiğinde tutukluluk, bir defaya mahsus olmak üzere ve altı ayı geçmemek koşulu ile, gerekçe gösterilerek uzatılabilir.

 

Ağır cezalı işlerde, şüpheli veya sanık, iki yıla kadar tutuklu olarak tutulabilir.

Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile avukatlarının görüşleri alındıktan sonra verilir.

Kabahatlerde şüpheli veya sanık en çok üç ay süreyle tutuklu olarak tutulabilir.”

 

 

121. MADDENİN HÜKÜMET TASARISINDAKİ GEREKÇESİ

 

“Madde 121.Tutuklamada geçen sürenin, makul olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesinde öngörülmüş bir temel ilkedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararlarında görüldüğü gibi, tutukluluğun bu makul süreyi aşması, tazminat ödenmesini gerektirmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararların, tüm Avrupa ülkelerince göz önünde tutularak, kanunlarında gerekli değişikliklerin yapıldığı bilinmektedir.

Bu hususlar göz önünde tutularak maddede;

1. Cezasının üst sınırı beş yıl ve daha az hapis olan suçlarda en fazla altı ay,

2. Cezasının üst sınırı beş yıldan fazla hapis olan suçlarda ise en çok bir yıl

tutukluluk süresi öngörülmüştür.

Bununla birlikte, etkin adalet sistemi ve sanık haklarına önem veren Tasarı, bu maddede, makul dengeyi korumuş ve beş yıldan fazla hapis cezası verilebilecek hâllerde tutukluluk süresinin altı aya kadar uzatılabileceğini kabul etmiştir. Cürmün cezasının beş yılı aşmaması hâlinde ise uzatma dört ay olabilecektir.

Ağır cezalı işlerde ise en fazla iki yıl tutuklama süresi öngörülmüştür.

Uzatma kararlarının verilmesinde Cumhuriyet savcısının ve savunmanın görüşlerinin alınması zorunluluğu getirilmiştir.

Kabahatler bakımından ise maddenin son fıkrasında en çok üç ay tutuklama süresi öngörülmüştür.

Madde, bütünü ile şüpheli ve sanık haklarını koruma amacına yöneliktir.”

 

Görüldüğü gibi Hükümet Tasarısı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate alarak düzenleme yaptığı iddiası ile  tutukluluk süresini   en fazla iki yıl olarak belirlemiştir.

TBMM ADALET KOMİSYONU TASARI’NIN 121 inci MADDESİNİ;

-     Birinci fıkradaki beş yıllık üst sınırı, uzatmanın bir defaya özgü olabileceğini  ve dört ayı geçemeyeceğine ilişkin  hükümler ile

-     İkinci fıkradaki üst sınırı  beş yıldan fazla hapis  olan suçlarda en fazla bir yıllık tutukluluk süresi ve bir defaya mahsusu altı ayı geçmeyen uzatmayı kaldırmış,

-     suçları ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve girmeyen olarak ikiye ayırmış,

-     birinci ve üçüncü fıkralardaki   süreleri korumuş,

-      Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler için; “Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek, uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. ” cümlesini ekleyerek 102 nci madde olarak kabul etmiştir.

ADALET KOMİSYONU’NUN BÖYLE BİR DEĞİŞİKLİĞE NEDEN GEREK GÖRDÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIK BİR GEREKÇESİ YOKTUR.

Komisyon raporunda gerekçe olarak sadece;

“Tasarının 21 inci maddesinin başlığı  “Tutuklulukta geçecek süre” olarak değiştirilmiş, tutuklama süresi soyut bir ceza süresine bağlı olmak yerine ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve girmeyen suçlar ayırımına göre yeniden düzenlenmiş, birinci ve ikinci fıkra birleştirilerek, son fıkra ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa uyum sağlamak amacıyla metinden çıkarılmış ve redaksiyon yapılarak 102 nci madde olarak kabul edilmiştir.”

Paragrafı yer almaktadır.

-      TBMM ADALET KOMİSYONU’NUN KABUL ETTİĞİ 102. MADDE METNİ

“Tutuklulukta geçecek süre

MADDE 102. – (1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok altı aydır. Ancak, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek dört ay daha uzatılabilir.

(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek, uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.

(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.”

102 NCİ MADDE TBMM GENEL KURULUNDA BU ŞEKLİ İLE ÜZERİNDE GÖRÜŞME  YAPILMADAN  KABUL EDİLMİŞTİR.

Daha sonra 6.12.2006 tarih 5560 sayılı Yasa ile birinci fıkradaki tutukluluk süresi bir yıla uzatma süresi de  altı aya çıkarılmıştır.

Özel yetkili mahkemeler”İN DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİNİN YERİNİ ALACAK ŞEKİLDE DÜZENLENMESİNDE DE AYNI YÖNTEM İZLENMİŞTİR.

KAMUOYUNA SUNULAN HÜKÜMET TASARISINDA “özel yetkili mahkemeler” DÜZENLEMESİ YER ALMAZKEN, ADALET  KOMİSYONUNDA AYRINTILI BİR GEREKÇE GÖSTERİLMEDEN, SADECE DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİNİN  KALDIRILMASINA ATIF YAPILARAK METNE EKLENMİŞTİR.   (Tutanak Dergisi Cilt 66 sayfa :182) MUHALEFETİN KARŞI ÇIKMASI YASALAŞMAYI ENGELLEYEMEMİŞ, SESSİZ SEDASIZ DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİNİN YERİNİ ÖZEL YETKİLİ AĞIR CEZA MAHKEMELERİ ALMIŞTIR. (Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç’ın bu konudaki konuşmasını TBMM tutanaklarında yer aldığı şekli ile ekte sunuyorum.)

252 NCİ MADDEDEKİ TUTUKLULUK SÜRESİNİN İKİ KAT UYGULANACAĞINA İLİŞKİN DÜZENLEMENİN YASALAŞMA ŞEKLİ DAHA DA İLGİNÇ OLMUŞTUR.

HÜKÜMET TASARISI VE ADALET KOMİSYONU’NUN KABUL ETTİĞİ METİNDE 252 NCİ MADDEDEKİ TUTUKLULUK SÜRESİNİN İKİ KAT UYGULANACAĞI DÜZENLEMESİ YER ALMAMIŞKEN  GENEL KURULDA VERİLEN BİR ÖNERGE İLE BU FIKRA EKLENMİŞTİR.

BU İŞLEMİ TBMM TUTANAKLARINDAN AKTARABİLİRİZ:

“BAŞKAN – 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul edilen önergeyle değiştirilen 252 nci maddesine aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.

Eyüp Fatsa Cüneyit Karabıyık Mehmet Asım Kulak

Ordu Van Bartın

Nihat Eri Mücahit Daloğlu Bekir Bozdağ

Mardin Erzurum Yozgat

Hakkı Köylü

Kastamonu

(2) 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe mi okunsun söz mü istiyorsunuz?

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Örgütlü suçlarda duruşmanın kısa sürede bitirilememesi sebebiyle düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bu önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştİR.”

Görüldüğü gibi ne olduğu anlaşılmayan bir cümlelik gerekçeye sahip  bir fıkra tartışılmadan maddeye eklenip yasalaşmıştır.

Ayrıca, gösterilen  gerekçe de yerinde değil ve nasıl alelacele önerge verildiğini ortaya koyuyor. Gerekçe olarak  örgütlü suçlar gösterilmiş,  ancak bu maddelerdeki  suçların hepsi örgütlü suç değil ve bazılarının alt/üst sınırlarının son olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kabul ettiği on yılla da ilgisi yok. Örneğin; Türk Ceza Kanunu 327, 329, 334, 336, 339 uncu maddeleri.

Bütün bunları 4.1.2011 de Avrasya TV de anlatmaya çalıştım. Sayın Sedat Ergin de Hürriyet Gazetesindeki köşesinde  5.1.2011 tarihinde “CMK değişikliklerini nasıl atladık” başlıklı yazısında belirtti. Aynı günün akşamı Sayın Emre Kongar da “Yorum Farkı” programında Sedat Ergin’in yazısına atıf yaptı.

Aslında atlayan yok, atlatılanlar var;  başta AB olmak üzere hepimiz. 6.1.2011

Genel Kurul Tutanağı
22. Dönem 3. Yasama Yılı
27. Birleşim 04/Aralık /2004 Cumartesi


-BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşan arkadaşım tasarının hazırlanmasında çeşitli çevrelerin katkısı olduğunu söyledi. Bunların, tasarının hazırlanmasında katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, şu anda görüştüğümüz tasarı hükümet tasarısı mı acaba? (AK Parti sıralarından “herhalde” sesi)

Tabiî, herhalde, mutlaka hükümet tasarısı da…

Hükümetten gelen ilk tasarı altkomisyona gönderildi, altkomisyonda 12 gün görüşüldü ve pek çok maddesi altüst oldu; o haliyle komisyona geldi, komisyonda da 335 madde 5 günde görüşüldü, pek çok değişiklik de komisyonda yapıldı; yani, tasarının ilk gelen haliyle, şimdi görüştüğümüz hali arasında pek çok konuda birlik yok. Tasarının ilk halindeki maddeleri ile şu anki maddeler birbirini tutmuyor; şu anki maddeler ile ilk halindeki maddeleri -gerekçesine bakacak olursak- birbirini karşılamıyor. Biz, komisyon çalışmaları bittikten sonra, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, biz bu tasarıyı büyük ölçüde değiştirdik, bu halinden sonra akademi çevrelerine, üniversitelere, cumhuriyet savcılarımıza, hâkimlere, barolara yeniden gönderelim, süre kısa da olsa değerlendirmelerini alalım, ondan sonra Meclise sevk edelim dedik; ancak, “hayır, önümüzde kısa bir AB takvimi var, bu yüzden bu kısa süre içerisinde mutlaka bunu geçirmeliyiz” denildi. Dün, Ersönmez Yarbay arkadaşımız yakınıyordu “bu kanun bize dün geldi” diyordu; bir gün oldu gerçekten. Bu kanun, 335 maddelik bir temel kanun, milletvekili odalarına, bu kanunun görüşmelerine başlanılmasından bir gün önce gönderildi. Yani, bunu, milletvekili arkadaşlarımızın okuyup incelemesi veya kendi uzmanlık alanı değilse bile, kendi yakın çevresine, danışmanlarına inceleterek değerlendirmesi mümkün müydü; mümkün değildi. Şu anda ne yapıyoruz, gecenin bu saatinde

70

saat 20.30, belki 24.00′e kadar, belki daha geç saatlere kadar çalışacağız- bu sıkışık takvim içinde, böylesi çok önemli bir kanunu geçirmeye çalışacağız.

Geçmişte, Ceza Kanununu çıkarırken çok aceleye geldi demiştik; ama, Ceza Muhakemesi Kanununun yapılış tarzı ile Ceza Kanununu karşılaştırdığımızda, Ceza Kanununa, gerçekten çok geniş zaman ayırmışız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu tasarının 250, 251 ve 252 nci maddelerinin bölüm başlığı “Bazı suçlara ilişkin muhakeme”. Yani, bazı suçlara ilişkin muhakeme derken, genel muhakemeden ayrılıyoruz denilmek isteniyor. Genel muhakemeden hangi konularda ayrılıyormuşuz; devletin güvenliğine karşı suçlar… Yani, iş yine geldi, bireyin hukuku mu devletin hukuku mu?..

Değerli arkadaşlar, biz, daha bu sene, 2004 yılı içinde çok önemli değişiklikler yaptık, Anayasamızın 143 üncü maddesini değiştirdik. Anayasamızın 143 üncü maddesinde, devlet güvenlik mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hükümler vardı. Hep beraber, gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin demokratikleşmesi için, çağdaş hukuk ilkelerine ulaşması için bunun değişmesi gerekiyor dedik, elbirliğiyle değiştirdik. Anayasaya dayanılarak çıkarılmış bulunan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin kanunu da iptal ettik; çünkü, Anayasadan 143 üncü maddeyi çıkarınca, onun bir dayanağı kalmamıştı.

Şimdi, tüm bu düzenlemelerden sonra, bu getirdiğimiz bu düzenlemelerle, acaba, biz kimi kandırmaya çalışıyoruz?! Yani, kendi halkımızı, kendi insanımızı mı kandırıyoruz, AB’yi mi kandırıyoruz?! Yani “efendim, o düzenlemeleri AB istedi diye yapmıştık; ama, Türkiye’nin şartları şimdi bunu gerektiriyor, sırf onların dediği olsun diye DGM’leri Anayasadan çıkardık, DGM’lerle ilgili kanunu da iptal ettik; ancak, bizim devlet güvenlik mahkemelerine benzer mahkemelere ihtiyacımız var” mı diyorsunuz? Bunu ağzımızda gevelemeyelim, öyle bir şey ise, gelin, açık açık söyleyin “devlet güvenlik mahkemelerini yeniden kuruyoruz” deyin, “doğal yargıç ilkesinden ayrılıyoruz” deyin. Çünkü, normal mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri ile kurulacak bu mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri farklı. Doğal mahkemelerdeki gözaltı süreleri ile bu mahkemelerdeki gözaltı süreleri iki katı kadar farklı. Bunları niye getiriyoruz?.. Üstü kapalı madde yapmayalım, üstü kapalı tasarı getirmeyelim. Adı neyse koyalım; adı, devlet güvenlik mahkemesi ise, onu koyalım. Onları, bir taraftan Anayasadan çıkarıyoruz, kanunlardan çıkarıyoruz, bir taraftan da yeni düzenlemeler getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, devletin güvenliği bunu gerektiriyor olabilir, bazı suçlara birtakım mahkemelerin bakması gerekebilir. Örneğin, çocukların davalarına çocuk mahkemeleri bakıyor, aile davalarına aile mahkemeleri bakıyor. Bunlarla da ilgili belki bir ihtisas mahkemesi olabilir; ama, özel mahkeme olmaz, doğal yargıç ilkesinden ayrılmak olmaz. Denilebilir ki: Şu, şu davalara, o ildeki 1 nolu ağır ceza mahkemesi bakar; ama, oradaki hâkimin, savcının yetkisi de aynı olur, değişmez. Oradaki gözetim süreleri, oradaki ceza usul uygulamaları birbirinden farklılık göstermez.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de, Türkiye’nin gerçeklerine aykırı görüyoruz; çünkü, Türkiye’de, devlet güvenlik mahkemesi uygulamalarından insanlarımız çok çekti. Ben, yirmi sene avukatlık yaptım. O mahkemelerde, hangi koşullarda yargılama yapıldığını çok iyi gördüm. Çok büyük acılara şahit oldum. Bu acılara şahit olduktan sonra, o özel uygulamalara şahit olduktan sonra, buna benzer yeni bir düzenlemeyi, gerçekten…

Efendim, biz, Türkiye’nin ufkunu açacağız, Türkiye’yi yeni ufuklara taşıyacağız, Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getireceğiz diyoruz. Gerçekten, kamuoyu da, şimdiye kadar, Adalet ve Kalkınma Partililer her ne kadar muhafazakârız deseler de, uygulamaları ilerici, demokratik düzenlemeler getiriyorlar diyor. Ama, bu yapılan düzenlemeler ile uygulaması birbirine uymuyor. Bir taraftan kaldırıyoruz, başka bir taraftan yeniden getiriyoruz; yani, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtildiği şekilde, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkemede, doğal hâkimlerce yargılanma hakkı vardır. Lütfen, ceza usulündeki doğal ilkelerden, doğal yargılama ilkesinden vazgeçmeyelim. Henüz zaman geçmiş değil.

250 nci madde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda 2 madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Türkiyemizi, insanlarımızın layık olduğu hukuk sistemiyle karşı karşıya getiririz ve şunu da göstermiş oluruz: Biz, bu yasal düzenlemeleri, her ne kadar AB için yapıyorsak da -çünkü, AB’yi biz de önemsiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, AB’ye girmeyi çok önemsiyoruz- AB’ye gireceğiz diye pek çok yasal düzenleme yapıyorsak da, bu yasal düzenlemeleri hem AB’ye gireceğiz diye hem de insanlarımızın çıkarı gerektirdiği için yapıyoruz. Sadece AB’yi hedef alarak yapıyorsak, kendi insanlarımızı düşünmüyorsak, yanlış yapıyoruz. Bunun kıstası da, şu anda önümüzde. Daha bu sene Anayasayı değiştirdik DGM’lerle ilgili; daha bu sene, devlet güvenlik mahkemelerini tümüyle ortadan kaldırdık.

Aynı uygulamaları devam ettirmeyelim diye düşünüyorum, görüşümü bu şekilde belirtiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.

Her üç maddeye de olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, kürsü sizin.

Av. İ. Güneş GÜRSELER | Tüm Yazıları
Hits: 3237