ABD Ortaklarını Neden Değiştirdi?

~ 02.07.2012, Erol MANİSALI ~

ABD soğuk savaşın sona ermesinden önce Türkiyede Ortadoğu politikasını askerlere, bürokrasiye ve sermaye çevrelerine dayanarak yürütmüştür.

12 Eylül 1980 askeri darbesi arkasından Turgut Özalla birlikte, bu politika fazla değişmeden sürdü.

Özalcılık, dışa açılma ve liberalleşme ABDnin işine yarıyordu. Ancak, askerlerle işler istendiği gibi gitmiyordu;

- 1990, 1991 Körfez krizinde askerler Özala rağmen ABDnin Irak ve Kuveyt operasyonlarına karşı çıkmaya başladılar. Özalın gücü artık yeterli değildi.

- Ordu içinde bazı komutanlar ABD ve NATOnun planları dışında inisiyatif alıyorlardı.

- Erbakanın tasfiyesi sürecinde ABDnin politikasına uyum göstermişlerdi; ancak Ortadoğu politikasında eleştirel bakanlar vardı.

- 2000’e gelindiğinde kimi üst ordu komutanları açık açıkAsya büyükleri ile de ilişkiler geliştirilerek denge politikasına gitmek gerekirdemeye başladılar. (*)

Kısacası ABD artık TSKden memnun değildi; TSK, ABDnin yeni Ortadoğu politikasına gereken desteği vermiyordu.

- Eski yıllarda ABD ile yakın işbirliği yapan bürokrasi de eski etkisini kaybetmişti. Çünkü Özal döneminde başlayan süreçle birlikte özel sektörün ve uluslararası sermayenin öne çıkması bu sonucu doğurmuştu.

Kuvvetli destek gerekiyor

Oysa ABD ve bazı AB büyüklerinin, yeni Ortadoğu politikalarına güçlü destek verecek bir yönetime gereksinimleri vardı.

ABD olaya pratik bakar ve doğal olarak ulaşmak istediği hedefler için, en yararlı yerel ortakları bulmaya çalışır.

Başbakan Erdoğan, Haziran 2012de yaptığı bir açıklamada, Türkiyede NATOya karşı çıkanlar iktidar olamadılardiyerek, bunu dolaylı yoldan ifade etmiş oldu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş 15 Temmuz 2009da TGRTdeki bir programda; REFAHYOLun eski genel başkan yardımcısı rahmetli Bahri Zengin 7 Şubat 2009da ARTde Hulki Cevizoğlunun programında şunları ifade ettiler: Refah Partisi üst yönetiminde 1995-1997 yıllarında iki görüş tartışıldı; ABD ile işbirliği yapalım diyenler ile buna karşı çıkanlar farklı görüşlerini ortaya koymuşlardır”.

Şevket Kazan 2011 yılı içinde 5-6 televizyon programında benzer görüşleri ifade etti.

ABD ile işbirliğine taraftar olanlar 28 Şubat süreci ile yavaş yavaş etkinliklerini artırdılar.

CHP’nin ikilemi

Yaşam tarzı ve dünya görüşü olarak Batılı değerlere yakın CHPnin,ABDnin Ortadoğu politikası konusundaki tereddütleriparti içinde çelişkiler yarattı. Bu çelişki belki de kaçınılmazdı.

- ABD (ve Batının) Ortadoğu politikalarına destek vermek, Batılı değerlere uymamasına rağmen onun çıkarı ile örtüşüyordu.

- Öte yandan Ortadoğuya yaklaşmak ve onun bir parçası olmak, Türkiyenin Batılı değerlerden uzaklaşması sonucunu doğuruyordu. Oysa yeni kurulan AKP için böyle bir çelişki yoktu;

- Hem Batı ile işbirliği yapılabilir,

- Hem de Ortadoğunun İslami değerleri ile bütünleşebilirdi.

Fikriyatta, felsefi boyutta ve reel politikada, 200 yıldır süregelen çatışma, somut çıkarlara dayalı olarak, Batı ile ilk defa örtüşüyordu.

- İslami yapılanmayı savunanlar açısından, Batının Ortadoğu politikalarına uyum sağlamak”;

- Aynı zamanda Ortadoğunun İslami düzeni ile bütünleşmek;

AKP ve CHPnin bu konulardaki farklılığına rağmen her ikisi de, mevcut işleyen küresel sisteme uyum sağlamış partilerdir”.

1960’lı yılların sonunda TİP, 1990lı yıllarda Erbakan (ve Refah Partisi) küresel düzene parlamento içindeki partiler olarak karşı çıktıkları için tasfiye edilmişlerdir.

Bunlar benim, bir bilim insanı olarak nesnel tespitlerimdir; kendi görüşlerim kuşkusuz ayrı bir şeydir.

(*) Hayatım Avrupa dizisinin beşinci cildi içinde yüz sayfalık bir bölüm bu konuya ayrılmıştır.

Avrupanın Askerle Kavgası”, E. Manisalı, Cumhuriyet Kitapları, 2009

(Cumhuriyet)

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1451