İpek Yolu Değil, Petrol Yolu.

~ 25.06.2012, Erol MANİSALI ~

Soğuk savaş döneminde küçük ve güçsüz devletler, uydu ya da yarı uydu konumundaydılar.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yalta Konferansı ile başlayan süreçte Türkiye, Batı Blokunun bir parçası oldu. Küresel iki büyük çarkın gereklerine uydu ya da uyduruldu.

Ancak Batı içindeki bir Yunanistan ya da bir Kanada gibi değildi. Türkiyenin üç önemli farkı ve dezavantajı bulunuyordu ve halen de bulunmaktadır.

- Batı (ve bloku) tarafından, hepötekiolarak algılandı. Müslüman ve Asyalı kimliği Türkiyeyi, Hıristiyan Batıdünyasından ayırıyordu.

Değerli Alman bilim insanı Prof. Dr. Fritz Neumarkın dediği gibi, Avrupa 400 yıl boyunca Türklerle savaşmış ve çekişmişti”. Türkiyeyi kendindenmiş gibi kabullenmesi imkânsızdı. (*)

- Türkiyenin ikinci önemli özelliği (ve farkı) ise dünya enerji kaynaklarının %65ini kapsayan Ortadoğunun tam göbeğinde bulunmasıydı. Büyük devletlerin gözü Ortadoğudaydı; onların küresel güç kavgalarında Türkiye de nasibini alacak ve bedelini ödeyecekti. Aynen 30 yıldır yaşamakta olduğumuz terör sorununda görüldüğü gibi.

- Türkiyenin bir başka farkı da Kurtuluş Savaşını Avrupaya (ve Batıya) karşı kazanmış olmasıydı. Atatürkün önderliğindeki bağımsızlık ve özgürlük savaşı, Avrupanın hesaplarını bozan Lozan zaferi ile sonuçlanmıştı. Türkiye dünyada, sömürgecilere karşı savaşan ülkeler ve toplumlar açısından bir örnek oluşturuyordu. Pek çok dünya ulusu Atatürkü ve Türkiyeyi örnek almaya başladılar. Hem de Cezayirden Kübaya kadar uzanan geniş bir alanda.

Türkiye bir anlamda küresel güçler açısından tehlikeli bir örnekti. Hem de Ortadoğu gibi en stratejik bölgede bulunuyordu.

Küresel ve yerel dinamikler

Küresel dinamiklerin Türkiye için taşıdıkları soru işaretleri yanında, iç dinamiklerde de gelişen çelişkiler, Türkiyeyi bugünkü zemine taşıdı.

Ülke Batının gözünde, Batılı olmaya çalışan Doğulu bir (öteki) olarak algılanıyor

- Türkiye ABnin dışında tutularak denetim altına alındı. Türkiye-Avrupa ilişkilerinin son 50 yıllık yakın geçmişi incelendiğinde, bu gerçek açık olarak görülür. Hayatım Avrupaadını taşıyan beş ciltlik çalışmamda bu gerçeği bütün ayrıntıları ile ortaya koydum.

- Türk şirketleri bir yandan Kürdistanda (Kuzey Irak) para kazanıyorlar; diğer taraftan o bölgeden (ülkeden) gelen silahlı güçler (teröristler), Türk ordusuna saldırıyor.

- Suriyede dün ortak hükümet (kabine) toplantısı yaptığımız yönetimi bugün savaşın eşiğine gelmiş bulunuyoruz.

- ABD ve AB çevreleri Ankara bizim için çok önemli, işbirliğimiz artıyordiyorlar. Öte yandan Ankara, Avrupa ve Batıya değil, Ortadoğu Arap dünyasına her anlamda yakınlaşıyor.

- Batı Türkiyede kendi uyguladığı demokrasi yerine, ılımlı islam cumhuriyeti modelini uygulatmak istiyor.

Büyük resim

Bir türlü önlenemeyen terörist saldırıların, bu büyük resim içinde değerlendirilip önlemlerin alınması gerekir.

- Türkiye petrol ve doğalgaz kaynakları ve yolları üzerinde bulunduğu için küresel güçler tarafından yeniden dizayn edilmektedir.

- Kürt meselesi ve Kürdistan çabaları bu büyük resmin ayrılmaz bir parçası haline getirilmiştir.

- Terör bu gelişmelerde, bir araçolarak kullanılmaktadır.

- Türkiye açısından terörün ortadan kaldırılabilmesi için siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel faktörler bir bütünlük içinde kullanılmak zorundadır.

Küçük dişlilerle uğraşmak terörü bitirmez, daha da yaygınlaştırır. Onu çözmek için olayı küresel boyutta algılamak gerekir.

Çünkü sorun yerel değil, küreseldir.

(*) Denktaşın Öbür Yüzü, Kırmızı Kedi, sayfa 27, 2011

(Cumhuriyet)

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1386