Celal Bayar Üniversitesi Rektör ve Öğrenciler

~ 27.12.2010, Av. Noyan ÖZKAN ~

Sn.Rektör  Prof.Dr.Mehmet Pakdemirli

 

Celal Bayar Üniversitesi

 

Manisa

Bugün web sitelerinde yayınlanan aşağıdaki haberi hayret ve üzüntü ile okudum.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir süre önce Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Rektörlüğü´ne atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’ye “Hayırlı olsun” ziyaretinde bulundu.
ÖĞRENCİ YURDUNDAN PROTESTO Bu arada ziyaret öncesinde rektörlük binası arkasındaki erkek öğrenci yurdundaki kalan Türkiye Gençlik Birliği üyesi olduklarını belirten bazı öğrenciler AK Parti hükümetini protesto etmek isteyince, Rektör Prof. Dr. Pakdemirli ile aralarında sözlü tartışma yaşandı. Grup adına Rektör Prof. Dr. Pakdemirli´ye açıklamada bulunan Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir, “Siz Atatürk´ün Nutku´nun son kuplesini okuyun. `Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafa edecek güç gençliktir’ der. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, `Ben size bu görevi vermedim?’ Ama diyorum ki, `Bu görevi sizden değil, Atatürk´ten aldık” dedi. Bunun üzearine Özdemir´e müdahale eden Rektör Pakdemirli, “Sizler Atatürk´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız. Kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim ve hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız. Eğer atarsanız emniyet görevlileri kimliklerinizi toplayacak” diye karşılık verdi.

http://www.milliyet.com.tr/protestocu-ogrenciler-ile-rektor-arasinda-tartisma-cikti/siyaset/sondakika/24.12.2010/1330344/default.htm

Sn.Rektörün,’’ şiddet içermeyen doğrudan barışçı demokratik  protesto hakkını’’ kullanmak isteyen üniversite öğrencilerini ‘’okuldan atmak ve polise teslim etmek’’ tehdidini içeren sözleri evrensel temel hak ve özgürlük ilkelerine ve özellikle üniversitelerin özekliğine aykırı olup  yeni geldiği  rektörlük  makamına yakışmamıştır.

 

Bu elim ve ibret verici olay nedeniyle Sn. Rektör Pakdemirli’nin aşağıya çıkardığım ‘’düşünce özgürlüğü ile ilgili gerek evrensel hukuk ve gerekse ulusal hukuklarda ayrıntılı düzenlemeleri’’ okumasını ve değerlendirmesini   uygun buldum.

 

 

 

 

Bu bağlamda;

10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgisinin 19. maddesi,

Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları sözkonusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak, almak ve yaymak özgürlüğünü” kapsar,

16 Aralık 1966 tarihli Birleşmiş Milletler, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 19. maddesi;

1- Herkesin, söz özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak gerek sözlü, yazılı  ya da basılı veya sanat eseri şeklinde, gerekse seçilen diğer herhangi bir yoldan, ülke sınırları sözkonusu olmaksızın, her türlü haber ve düşünceyi araştırma, alma ve verme özgürlüğünü içerir.

4 Aralık 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrası;

“Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları sözkonusu olmaksızın  haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.”

hükümlerini öngördüğü gibi,

21 Kasım 1990 tarihli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı’nda;

“İnsan hakları ve temel hürriyetler, tüm insanların doğumlarıyla birlikte iktisap ettikleri vazgeçilmez haklardır ve kanunlarla garanti altına alınmışladır. Bunların korunması ve geliştirilmesi devletin başka gelen görevidir. Bunlara saygı, zorba bir devlete karşı asıl güvenceyi oluşturur. Bunlara uyulması ve tam olarak uygulanması hürriyetin, adaletin ve barışın temelidir.”

“…Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü yatar. Demokrasi, ifade hürriyetinin, toplumun her kesimine karşı hoşgörünün ve herkes için fırsat eşitliğinin en iyi güvencesidir.”

13 Ekim 2004 tarihli Avrupa İçin Bir Anayasa Oluşturan Antlaşma’nın II-71. maddesinin 1. fıkrasında;

“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, bir görüş sahibi olma ve haberlerle fikirleri, kamu yetkililerinin herhangi bir müdahalesiyle karşılaşmadan ve sınırlardan bağımsız olarak alma ve bildirme özgürlüklerini de içine alır.”

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25. maddesi;

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”

“Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”

26. Maddesi,

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fikra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”

hükümlerini getirmektedir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19.maddesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19.maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddesi ile uluslararası düzeyde ve Anayasamızın 25 ve 26.maddeleri ile de ulusal düzeyde koruma altında olan düşünce ve düşündüklerini ifade etme ve yayma hakkı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘’ Handyside v. United Kingdom (5493/72) kararında’’  işaret ettiği gibi, sadece ‘hoşa giden’ düşünceler için değil ‘Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden ya da rahatsız edengörüşler için de geçerlidir.

Diğer taraftan ifade özgürlüğünün işlevlerinden birisi ‘tartışmaya yol açması’ olup ‘konuşmanın huzursuzluğa yol açması ve hatta insanları kızdırması bu işlevin doğal sonucu ve hatta gereğidir.. O önyargılara ve daha önce oluşmuş kanaatlara saldırabilir ve düşünceyi kabul ettirmek için alışılmadık önemli etkiler doğurabilir. Bu nedenle ve sınırsız olmamakla birlikte, ifade özgürlüğü sadece kamusal rahatsızlığın, kızgınlığın ve huzursuzluğun ötesinde ciddi ve somut bir zararın var olduğunun açık ve mevcut tehlikesi gösterilmedikçe, sansür edilemez ve cezalandırılamaz.

Yukarıda sunulan evrensel ve anayasal ilkelerin ışığı altında öğrenci gösterilerinde ‘’doğrudan-şiddet içermeyen-barışçı eylemlere’’ müdahale edilmemesini,   öğrencilerin kampus içinde düşüncelerini  açıklamaya  yönelik eylemlerinin korunması ve geliştirilmesini, sonuç olarak hepimizi üzen ve bıktıran temel hak ve özgürlükleri ihlal eden otoriter ve baskıcı yöntemlerin bırakılmasını ve  öğrencilerden özür dilenmesini, dilekçeme cevap verilmesini saygılarımla dilerim.

(24.12.2010)

Av. Noyan ÖZKAN | Tüm Yazıları
Hits: 2524