İktidarın düşük yapan demokrasisi

~ 11.06.2012, Akın OLGUN ~

Kadın bedenine siyasi hüküm geçirmek için topyekûn hareketlenen iktidar, tırnaklarını hedefine koyduklarının yüzüne geçirmekten büyük haz alıyor.

Kürtaja dair “şaşalı” bir çıkış yapan Başbakan’ın kürtajı Uludere katliamına benzeterek kelimelere takla attırmasına ulu bir söz muamelesi yapan ‘Bizim City’nin adamları da, bir anda kadınları hatırlayıverdiler.

Kadın konusunda akılları ve vicdanları sürekli düşük yapan siyasetin erk-ekleri el attıkları her yeri yağmalamaktan yine çekinmiyorlar. Kürtaj ve cinayet sözünü yan yana koyarak toplumun bilinçaltına suç yükleyen devletin kontra aklı bu işi çok iyi biliyor doğrusu.

Kürtajı savunanların katil oldukları ve aslında başı açık hafif meşrep işler içinde bulundukları vurgusuyla bir namussuzluk göndermesi alttan alta işleniyor. Kadın cinayetlerindeki artış boşuna değil. Sürekli memleket için çocuk doğurması istenen kadına araç gereç muamelesi yapan siyasi iktidarın erkekleri ve o erkeklerin vitrinini süsleyen kadın milletvekillerinin muhafazakâr çemkirmeleri, bakan olmuş, milletvekili olmuş ama kadın olamamış halleriyle öylece duruyor.

AKP’nin kadın milletvekilleri ise kadın meselesine ne kadar duyarsız ve entelektüel anlamda boş olduklarını her defasında ele veriyorlar. Parti için kota-lanmış bir gösteriden ibaret kadınlar.

Devlet kadını pozları, onları erkekleştirmiş durumda. Karşı cinslerine ne kadar benzeşirse o kadar güç sahibi olunabileceği çıkarımı durumu özetliyor. Yüz hatları gerilen, el hareketleri sertleşen, yürüyüşünü kaçar gibi hızlandıran AKP’nin kadın milletvekilleri bu yüzden erkeklerin arasında gözle seçilemiyorlar.

Başbakan’ın kürtaj açıklamasına ve arkasından nüfusumuz yaşlanacak çocuk doğurmaları gerekiyor tarzındaki feodal çıkışlarına hiçbir mimik göstermeden sadece bakıyor olmaları bu yüzden.

Erkeğin kadın üzerinde söz sahibi olmasını yasallaştırarak kadın sorununa bakışlarını ortaya koyan iktidar, biraz da gücünü entelektüel ihanetten alıyor. Entelektüel onurunu kaybetmiş bir toplum kendisine sunulan her şeyi sorgusuz, sualsiz midesine indiriyor.

Kadın örgütlerinin tüm tepkilerinin hasıraltı edilerek görmezden gelinmesi, astığı astık, kestiği kestik bir deliliğin demokrasi diyerek yutturulmasına en iyi örnektir. Artık demokrasi iktidar için bir laf kalabalığıdır.

Kadın cinayetlerinin artışından dolayı bir rahatsızlık yoktur ortada. Her kadın cinayetinin bir Uludere olduğunu söyleyen kimse de yoktur. Uludere’yi yapan ile kadınları öldüren anlayışın ortaklaştığı yer aynıdır, yani kusurlu olan, öldürülendir. Özür’e gerek yoktur operasyonel ve erkeksi kusurlardır.

Başbakan’ın İslamcı feodaliteden beslenen her çıkışına ne kadar da modern bir kılıf geçirilmeye çalışılırsa çalışılsın olmuyor. Sırıtıyor… 

Tüm bu çıkışlarının altında 2023 hedefinde topluma biçilen rolün önemi olduğu muhakkak. Muhafazakâr bir nesil ve bu neslin iktidarı besleyecek olan tercihleri. Cumhuriyetin topluma dayattığı ve bugün iflas etmiş olan tek tip laik nesil anlayışı, şimdi AKP’nin eliyle tutucu tek tip nesil anlayışına dönüşüyor. Toplumu yeniden tasarımlamak için cetveli eline alanlar Türkiye’ye korkunç bir kötülüğü örgütlüyorlar.

Bu tasarım kendisine benzemeyeni ezmek için kolları sıvayacak ve her şey muhafazakâr duyarlılığın kırmızıçizgilerine takılarak linç edilecek. Şehir tiyatroları için yapılan tartışmalarda bunu açık olarak gördük.

Polisin, zabıtanın, özel güvenlik birimlerinin birer şeriat uygulayıcıları haline geleceğine dair örnekler suskun basına arada sırada olsa da yansıyor. Parkta bira içen gençlerin karakola çekilerek işkence yapılması gibi. Öpüşen, el ele tutuşan insanların yaşamına müdahale eden ahlak polislerinin işgüzarlık olarak lanse edilen bilinçli tavırları gibi. Eşcinsellerin hastalıklı olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen Kadın ve Aileden sorumlu eski Devlet Bakanı Aliye Kavaf’ın çıkışı gibi. Travestilere uygulanan resmi ve gayri resmi zorbalık gibi. Dizilerde çok öpüşüyorlar, içiyorlar, sevişiyorlar tarzı şikâyetlerden kendisine iş çıkararak cezalar yağdıran RTÜK’ün tavrı gibi.

Bir zaman sonra komşusunu röntgenleyerek kolluk güçlerine ihbar yağdıracak namus bekçilerinin durumdan muhafazakâr sorumluluk üretecekleri, herkesin birbirini dikizleyerek ayar vermeye kalkacağı ve gittikçe içe kapanan ve bir yalanı yaşayan toplum haline geleceğimize dair hissedilen korku kehanet olmayacak.

Kürtajın psikolojik etkileri ve buna karşı verilmesi gereken psikolojik desteği konuşmuyor iktidar. Kürtaj yaptıran bir kadının bu seçiminin altında yatan sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunları masaya yatırmıyor.  İlk kaygıları toplumsal tasarımlarına dair, ikinci el kaygıları ise ucuz iş gücü.

Kadın bedeni üzerinden yürütülen bu ilkel erkek siyaseti, sorunun gerçek sahiplerini dinlemeyi reddederek hükmünü veriyor.

Adına demokrasi denen sistemimiz ne kadar da tıkır tıkır işliyor.

Başbakan’ın tepeden inşa ettiği muhafazakar “devrimleri” alkışlamaktan kıpkırmızı olan ellerini soğutmaya çalışanların itilmişlikleriyle, baş başa kalışlarının itirazları da bir kenarın notu olarak kalıyor.

(Birgün)

Akın OLGUN | Tüm Yazıları
Hits: 1377