Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın mı?

~ 11.06.2012, Orhan Kemal CENGİZ ~

Köklü bir hukuk reformuna muhtacız. Mevcut mekanizmalar hem sanık haklarını çiğniyor hem 'hakikate' ulaşmamızı engelliyor.

Eğer derdimiz, iddia edildiği gibi ‘uzmanlık’ mahkemeleri kurmaktı ise, bizim ‘Kadın Güvenliği’, ‘İşkence ve Kötü Muameleyle Mücadele’, ‘Ayrımcılıkla Mücadele’ vb. mahkemelerimiz de olurdu. Bu alanlarla uğraşmak da epey bir uzmanlık gerektiriyor. Ama sadece Devlet Güvenlik Mahkemelerimiz oldu bizim...
Devletin bekasını korumak için kurulan bu mahkemeler çok fazla eleştiriye uğrayınca ve kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde çok sayıda mahkûmiyete yol açınca, bünyelerinden askeri hâkim çıkartıldı ve isimleri Özel Yetkili Mahkemeler olarak değiştirildi. Delillerin değerlendirilmesi, ispat kuralları ve tutuklama gibi tedbirlerin uygulanması bakımından oldukça hoyrat davranan bu mahkemeler Solcuların, Kürtlerin ve İslamcı örgütlerin üzerinden bir silindir gibi geçti. Bu mahkemelerde ‘ispat yükü’ neredeyse tersine çevirildi diyebiliriz: ‘Masum olduğunuzu ispatlayıncaya kadar suçlu olduğunuzun’ var sayıldığı yargılamalar yapıldı bu mahkemelerde... 

Ergenekon’dan sonra
Ergenekon davaları başlayıncaya kadar bu mahkemelere ilişkin olarak yapılan şikâyetler hiçbir şekilde bizim ‘merkez medyanın’ dikkatini çekmedi. Halbuki Ergenekon davaları bu mahkemelerin eski sicilini düşünecek olursak eğer, oldukça ‘lüks’ sayılabilecek standartlarda açıldı. Ergenekon sanıklarından hiçbirinin ifadesinin ‘işkence altında’ alındığına dair bir iddiası olmadı örneğin...Yine keza Ergenekon duruşmaları, bu mahkemeler için rekor denebilecek bir sıklıkta yapıldı. Ama dediğim gibi, Ergenekon davalarının başlaması, eskiden bu mahkemelerden gelen şikâyetlere kulak tıkayan hatırısayılır bir kitleyi oldukça ‘müteyakkız’ ve ‘hassas’ bir hale getirdi.
En son MİT müsteşarının Özel Yetkili Mahkemelerin hedefine girmesiyle birlikte Başbakanımız da bu mahkemelerden rahatsız oldu ve konuya ilişkin bir yargı paketi çıkarılması noktasına kadar geldik. Geldiğimiz nokta, bir ‘hukuk reformuna’ falan işaret etmiyor malesef. Başbakan, artık kendi hükümetine yönelik ‘derin devlet’ tehdidinin ortadan kalktığını düşündüğü bir noktada, cemaatin çok etkin olduğunu düşündüğü bu mahkemeleri budamaya karar veriyor.
Hepsi bu...
Halbuki bizim çok köklü, çok iyi düşünülmüş bir hukuk reformuna ihtiyacımız var. Mevcut hukuk mekanizmaları sadece sanık haklarını çiğnemiyor ama aynı zamanda ihtiyaç duyduğumuz ‘hakikate’ ulaşmamıza da engel oluyor. Açılan bu kadar çok davadan sonra, hâlâ Özel Harp Dairesi’ne ilişkin hiçbir soruşturmanın olmaması; JİTEM’e ilişkin olarak küçücük bir dava açılması; Hrant Dink cinayetinin ve gayrimüslimlere yönelik saldırıların aydınlatılamaması; yakılan binlerce köy nedeniyle hiçbir sanığın yargı önüne çıkmamış olması ve sayısız pek çok diğer problem, sanık haklarını hiçe sayan hoyratlığın, aslında aynı zamanda geçmişte işlenen büyük suçların da doğru dürüst soruşturulmasına engel olduğunu gösteriyor. Bütün bu sistem içerisinde iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışan bazı savcı ve hâkimlerin gayretlerini gözardı etmek istemiyorum ama durum üç aşağı beş yukarı bu şekilde... 

Gladio nasıl yargılandı?
Türkiye’de her konuda olduğu gibi, bu konuda da iki uç arasında savruluyoruz. Ya eskisi gibi Özel Mahkemelerimiz olacak veya ‘siyaseten doğrucu’ bir tavırla sadece bunların karşısında durup, ortadan kaldırılmasını talep edeceğiz. Halbuki organize suçlar ve Ergenekon gibi yapıların, basit bir cinayet davası gibi soruşturulması da mümkün değil. Delillerin toplanması, tanıkların korunması, iletişimin takibi vb. pek çok konuda bu tür davalarda ‘normal usulden’ daha farklı hükümler getirilebilir. Her biri ayrı ayrı yazı konusu olmayı hak etse de Özel Yetkili Mahkemeler yerine getirilebilecek yeni bazı düzenlemeleri başlıklar halinde şöyle sıralayabilirim: Bence organize suçlar için ‘savcılık’ makamının daha güçlü ve donanımlı hale getirilmesi gerekiyor. Bu güçle kastettiğim, şu andaki gibi, hoyratça yetkiler kullanılması değil. Teknik olanakların arttırılması, savcıların belli konularda uzmanlaşmaları, büyük davalarda kalabalık ve iş bölümü yapmış ekiplerin çalışması, savcıların kolluk üzerindeki yetkilerinin arttırılması, bu savcıların ‘askeri mahaller’ dahil her yere girip birinci elden delil toplayabilmesi vb. pek çok yeni düzenleme yapılabilir. Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldığında Ergenekonvari yapılarla mücadele edilemeyeceğini öne sürenlere, İtalya örneğine bakmalarını salık veririm. Gladio olağan İtalyan mahkemelerinde yargılandı, ama bu davalar için savcılık makamı ciddi bir şekilde desteklenmişti. Zaten savcılarımız çok iyi bir hazırlık yapıp davaları ondan sonra açsalar, bugünkü ‘kervan yolda düzülür’ mantığı bir kenara bırakılsa, çok sayıda sorun da kendiliğinden çözülecek. Çok iyi hazırlanmış bu davaların hangi mahkemede açıldığının ne önemi var? İtalyan savcıları Gladio’yu deşifre ederken, insanları sadece ‘örgüt üyesi’ olmaktan içeri atmakla yetinmeyip, o kişilerin işledikleri suçların da tek tek peşine düşmüştü. Zaten bu takiptir ki, İtalya’ya büyük bir arınma getirdi. Ama bizim ne inanılmaz muğlaklıktaki Terörle Mücadele Yasası maddelerimiz ve ne de savcılarımızın zihinsel kodları, bu tür bir takibe ve soruşturmaya izin vermiyor. Bu Terörle Mücadele Yasası’ndan bir an önce kurtulmak da Türkiye’nin öncelikli hedefleri arasında olmalı. Son olarak da davalara paralel olarak, devlet veya örgütler tarafından işlendiğine bakmaksızın ‘adam kaçırma’ ve ‘yargısız infaz’ gibi tematik alanlar üzerinde çalışacak ‘hakikat komisyonları’ kurmak, buralarda faillerle mağdurları yüzleştirmek, işledikleri suçları itiraf edip samimi pişmanlık gösterenleri affa uğratmak gibi ‘geçiş dönemi’ adalet mekanizmalarını da gözden geçirmeliyiz. Kısacası, kestirmeci ve toptancı çözümlerle halledilemeyecek kadar derin bir ‘adalet’ sorunumuz var. Bu sorun da çok kapsamlı çözümleri gerektiriyor...

(Radikal)

Orhan Kemal CENGİZ | Tüm Yazıları
Hits: 1373