AKP’nin iki grup başkan vekili de benzer cümleler edince işin rengi ortaya çıktı..
Dedikleri şu..
Küçük bir değişiklikle yarı başkanlık sistemine geçilmesi mümkünmüş!..
Yani..
Mevcuda ayar çekilecek!
Türk icadı olacak!..
Adı yarı başkanlık olacak ama Fransa’dakine benzemeyecek..
Niye mi?
Düşünülen şuymuş..
Cumhurbaşkanının yetkilerini artırılsın, hükümete verilen yetkiler daraltılsın.. Başbakanı cumhurbaşkanı atasın.. Bütün atamalar cumhurbaşkanının tek imzasıyla gerçekleşsin.. Başbakanın kuracağı kabine güvenoyu almak zorunda kalmasın.. Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi kesilmesin..
*
Nasıl diye sormayın..
Derim ki; kötü..
Sistem, yasamayı tamamen yürütmenin emrine veriyor.. Yürütmeyi de tek kişinin iradesinde topluyor..
Dünyada örneği var mı?
Batı demokrasilerinde yok.. Doğuya özgü bir sistem..
*
Neden kötü olduğunu, kötünün de ötesi olduğunu izah edeyim..
İstenen şu..
Cumhurbaşkanı partisinin milletvekili listesini de hazırlasın.. Veya son onayı versin.. Seçim bölgeleri bugünkü gibi kalsın.. Torba usulü sürsün.. Kendini listenin ön sıralarına yazdıran Meclis’e gelsin..
Böyle olursa ne olur?
Başkanın partisi Meclis çoğunluğunu da alır..
Alsın işte daha iyi değil mi?
İyi de vekiller kendi gücüyle değil başkanın gücüyle Ankara’ya gelecekleri için.. Listeyi de cumhurbaşkanı veya başkan hazırlayacağı için bağımlılık artar..
Düşünün.. Atamayla gelen başbakanın Meclis’ten güvenoyu alması gerekmeyecek..
Yani Meclis’le işi olmayacak!..
*
Bunun adı yarı başkanlık değil..
Fransa’da dar bölge iki turlu seçim sistemi var.. Başkan seçimi ile milletvekili ve senatör seçimleri ayrı zamanlarda yapılıyor.. Tabii ki başkan olan kişinin partisi daha şanslı ama herkes kendi gücüyle geliyor..
Sırtını seçmene yaslıyor..
Başkana değil..
Sistemin püf noktası bu.. Demokrasinin ince ayarı.. Olmazsa olmazı!..
Bu önemli farkı görmezden gelirsek.. Yeni bir yönetim şekline geçeriz ama adına yarı başkanlık denmez..
Ne denir?
Dindar nesil start alıyor
4+4+4’ün amacı buydu.. Dindar nesil yetiştirmek..
Dün kitapçık yayınlandı.. Milli Eğitim Bakanlığı’nın nasıl dindar nesil yetiştireceğinin yol haritası ortaya çıktı..
Bir kere, bütün bu gürültünün asıl sebebi imam hatiplerin ortaokullarını yeniden açmakmış..
Böyle olduğu baştan belliydi de.. Hükümet adamları kabul etmiyordu.. Eğitim reformundan bahsediyorlardı..
Reform dedikleri buymuş..
Ortaokul açma hakkı bir tek onlara verildi..
Gerisi eski düzen..
Yabancı okullar, Galatasaray, İstanbul Erkek Lisesi ve fen liseleri ortaokul açamayacak..
Onlara yasak..
Niye?
4+4+4’ün ikinci ayağının boş kalması lazım.. Orası imam hatiplere tahsis edildi.. İmtiyazı onlara verildi..
Gelişip büyümeleri, gözbebeği olmaları için ortaokul açma hakkının sadece onlarda olması şart!..
Milli eğitim müdürleri mevcut okulları imam hatibe dönüştürme yarışı başlatırlarsa şaşırmam..
Ben 200 okulu değiştirdim..
Ben 300..
*
Bu imtiyaz devletin dindar nesil yetiştirebilmesi için yeterli mi?
Değil..
Onun da tedbiri alındı..
İlkokul birinci sınıflara ahlak eğitimi, değer eğitimi, karakter eğitimi dersi konuldu..
5 yaşındaki çocuğa..
61 aylık çocuğa ahlak eğitimi dersi verilecek..
Değer eğitimi..
Karakter eğitimi..
Dindar nesil temelleri 61 aylıkken atılacak.. Bu dersleri kim verecek?
İlahiyatçılar mı?
Din eğitimi içerikli derslere ilahiyatçıların gireceği açıklandı..
Bu dersler de oyun içerikli olmayacağına göre..
Bakalım göreceğiz!..
Ulemaya sorulmuyor ulema soruyor
2005 yılıydı.. AİHM’nin türbanla ilgili kararı çıktı.. İktidarın beklediği gibi değildi..
Başbakan itiraz etti; ulemaya sormak lazım..
Tartışma çıktı tabii..
Siyasetçi ulemaya sorarak mı hareket edecek denildi..
*
Aradan 7 yıl geçti.. Roller değişti.. Şimdi ulema siyasetçiye soruyor!..
Ulema siyasetçinin peşinden gidiyor..
Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı bu değil mi? Başbakan kürtaj cinayettir dedi ya aynı kelimeleri kullanarak fetva verdi..
Kürtaj cinayettir..
Mesela Başbakan, 120 güne kadar cinayet değildir deseydi.. Diyanet İşleri Başkanı da aynısını söyler miydi?
Muhtemelen..
(Milliyet)
