'Cherchez la femme!'

~ 23.05.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Yazının başlığı, Fransızcaya ortaçağdaki saray entrikalarından miras kalan bir deyiştir. Ortalık mı karıştı, birileri birilerini çekemiyor ya da gözünü mü oyuyor? İşin içinde mutlaka bir kadın parmağı vardır. Sorunun nereden kaynaklandığını bulmak için Kadını arayın!denir.

Ortaçağda on binlerce kadını zaten şeytanla özdeşleştirip cadı, büyücü diye yakan egemen erkek zihniyetinin nifak tohumunu da dişi düşünmesi, elbette olağandır. Fransızlar, altında kadın parmağı aradıkları kaç çekişmeyi çözdüler, hangi belayı savuşturdular, bilinmez. Ama kadın düşmanlığı, toplumların ezelden ebede ortak paydası, belki de ilk küreselkanıdır.

Egemenlerin tarih boyunca işledikleri kabul edilemezcinayetlerden, bağışlanamazyenilgilere, suç her yerde ve her zaman bir kadına atılarak aklandı, erkek erk.

***

Büyük Konstantin, kendisine en çok benzediği için en büyük rakibi görüp gençliğini kıskandığı oğlu Crispusu öldürttüğünde, Romanın resmi -ve erkek- tarihçileri, cinayeti üvey anneFaustanın entrikasıyla açıkladı.*

Kanuni Sultan Süleyman, kendisine en çok benzediği için en büyük rakibi görüp gençliğini kıskandığı oğlu Mustafayı öldürttüğünde, Osmanlının resmi -ve erkek- tarihçileri, cinayetten üvey anneHürremi sorumlu tuttu.*

Baltacı Mehmet Paşanın gece gizlice çadırına ve zorla koynuna girmeseydi Çariçe Katarina, koca Osmanlı ordusu yenilir miydi hiç Rus ordusuna? Vb... vb

Ne var ki günümüz demokratik iktidar kavgalarında bile kadın parmağı aranması, salt kadın düşmanlığıyla açıklanabilecek bir durum değil.

Üstelik, aranan parmak çoğu kez bulunuyor

Bin yıllardır iktidardan uzak tutulan kadın, eline dolaylı iktidar, yani erkek muktediri yönetmek ve etkilemek fırsatı geçtiğinde, kuşkusuz elinin, dilinin ve parmağının hünerini kullanıyor; yönetmekte de erkek kadar yetkin, belki daha da etkin olduğunu kanıtlıyor.

***

Fransadaki siyasal gelişmeler, işte bu tarihsel eğilimi kadük ve küresel anlamda aranan kadın parmağını bulmayı gereksiz kılmakta.

Oysa François Hollande cumhurbaşkanı seçilene kadar, gerek kendi çevresi, gerekse Fransız Sosyalist Partisinde Cherchez la femme!dedirtecek bir rekabet ve çekişme ortamı vardı.

Hollandeın dört çocuğunun annesi ve Amerikalıların First Girlfrienddiye andıkları bugünkü eşi Valerie Triewielere âşık olunca ayrıldığı Segolene Royal, beş yıl önce aynı partinin adayıydı ve cumhurbaşkanı seçilemedi.

Segolene Royalin, dört çocuğunun babasına hiç de barışçıl duygular beslemediği, kimse için sır değil. Ekleyin üstüne kendisinin yenildiği makam yarışını eski eşin kazanmasını; ilkeli, tutkulu ve güzel bir kadın olan Royalin Hollandedan intikam için ayağına çelme takması, altını oyması için her türlü duygusalnedeni ve en önemlisi, parti içinde dengeleri değiştirecek bir ağırlığı vardı. Hâlâ da var.

Ama Segolene Royal, kan, kin, kızılcık şurubu deyip içti ve François Hollandeın parti üyeleri tarafından önseçimlerde aday gösterilmesinden öteye, yüzde yüz destek verdi eski eşine.

***

Bir kadının, kendisini başka bir kadın için terk eden erkeği, televizyonlarda ve mitinglerde, Dürüsttür, ahlaklıdır, gerçek bir devlet adamıdır, cumhurbaşkanı olmayı hak ediyor!diye övmesi, kuşkusuz kolay değildir. Ama Segolene Royal, kin beslediği erkeği överken hem inandırıcı, hem de vakur olmayı başardı.

Eh, her şeyin bir bedeli olduğu gibi, her fedakârlığın da ödülü var: Segolene Royalin, Meclis Başkanı olması bekleniyor. Söylentiye göre Hollandea verdiği desteği bu makama karşılık pazarlamış.

Eğer varsayım doğrulanırsa, Fransız parlamentosuna ilk kez bir kadın başkanlık yapacak. Segolene Royal de o kürsüye çok yakışacak.

Sosyalist bakanlar kurulunun yine ilk kez, yarı yarıya kadınlardan oluştuğu da düşünülecek olursa...

Kimsenin kadını aramasına gerek kalmadı, Fransada. Çünkü kadın, olması gereken yerde, iktidar masasında erkeğin karşısına oturuyor, artık.

* Aynı payitahta hükmeden oğul katili iki imparatorun öyküsü, Destina (Literatür Yayınları, 2008) adlı romanımın konusudur.

‘G’ NOKTASI

Sosyalist Partinin bir numarası, zaten bir kadın: Genel Sekreter, Martine Aubry. Cumhurbaşkanı adaylığında François Hollandeın rakibiydi, parti içi ön seçimleri kaybetti. Sosyalist bir hükümette, rakibinin cumhurbaşkanı seçilmesi için verdiği destek ve parti makamına karşılık ancak başbakanlıkkoltuğunu kabul edebileceğini söylüyordu. Oysa Hollande, yeni hükümette kendisine başbakanlık değil, bakanlık önerdi. Martine Aubry, reddetti.

Deneyimli politikacının geleceği belirsiz. Sosyalist Partiye yeniden genel sekreter seçilir mi, siyasal arenadan çekilir mi, bilinmiyor.

Kırgınlığına yenilen Martine Aubry, kazanan partisinin kaybeden kadını oldu.

Ne istediğini bilmek gerekir. Bilince, bildiğini söyleyecek cesaret gerekir. Söyleyince, dediğini yapacak cesaret gerekir.

CLEMENCEAU

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2249