SPORDA FB-AKP YÖNTEMLERİ

~ 20.05.2012, Aydın CINGI ~
Şampiyonluk maçıyla bağlantılı olarak Fenerbahçe’ye ilişkin görüşlerimi aktaracağım. Hemen belirteyim; şike konusunu ele almayacağım. Konum, yalnızca son lig maçı ve bu bağlamda FB’lilerin ruh durumu. Ayrıca, yaraları çok tazeyken kaşımamak için, yazmadan belirli bir sürenin geçmesini bekledim.
 
Fenerbahçe, bir yüzyıldır, spor dallarının hemen hepsinde hep en önlerde yarışan ve ülkeyi dışarıda da çok iyi temsil etmiş bir kulüp. Anlatmama gerek yok; Fenerbahçelilik pek çok yurttaş için, taraftarlığın ötesinde, ciddi bir aidiyet duygusu üreterek bir kimlik göstergesi olmuş. Ne var ki bütün bunlar bir süredir sağlıksız bir gidişe yol açıyor. FB’nin davranış kodları, AKP yöntemlerine benzemeye başlıyor.
 
Ben Bağdat Caddesi dolaylarında yaşıyorum. Şampiyonu belirleyecek maçın epey öncesinde bu caddeye dev bir FB bayrağı asıldı. Maçtan bir gün önce arabalar sarı-lacivert bayrakları sallayarak ve sürekli korna çalarak gövde gösterisi yaptılar. Karşılarına çıkacak rakip yok sayılırcasına, sanki her şey bitmiş FB şampiyon olmuş gibiydi. Bu kadar yükseltilmiş beklentiler hüsrana dönüştüğünde olan biteni gördük.
 
Bugün, 19 Mayıs günü, yine Bağdat Caddesi’nde dolaştım. Malum dev bayrak yerli yerinde. Ayrıca Şaşkınbakkal ile Caddebostan arasında “meşum” maç öncesi asılmış bir dizi bez afiş hala duruyor. Bunlardan ikisinde aynen şu yazıyor: “Kış kış Cinler kış kış”. İnanmayan gidip baksın; dev afişler hala orada. Ben, görmesem inanmaz; bir AKP ilçe kongresi ya da bir medyatik büyücünün reklam afişi diye düşünürdüm. Birisinde kocaman bir nazar boncuğu resmi var; yüz metre kadar ileride bulunan diğerinde yine aynı metin ve kulübün bir yanda Türkçe, diğer yanda da Arapça harf ve rakamlar kullanılarak yapılmış logosu. Cinlerle metafizik ilişki kurma çabası sergileyen bu afişler, “Fethullahçılar’ın eline geçmemek için kahramanca direndiğini” ve “laik Cumhuriyet değerlerinin temsilcisi olduğunu” ileri süren Fenerbahçe’nin afişleri. Bunlar, FB’nin başarısını sağlama almak için asılmış. Bir başka dev afişte şu var: “Bizim sevdamız sizin hayallerinize sığmaz”. Bu megaloman ve ötekileştirip aşağılayıcı deyiş kime sesleniyor bilinmez; ancak bu tip retorik her gün AKP sözcülerinin ağzından ekranlarımıza yansımıyor mu? Haydi son bir afişi daha sergileyelim: “Fenerle (imla hatası benim değil) kimse başa çıkamaz”. Bu da, yine bir önceki gibi, AKP tipi “biz / karşıtlarımız” kutuplaşmasına dayalı “paranoya-mağduriyet-megalomani” ürünü bir yapıt! Üstelik gerçekçi de değil; çünkü Fener’le sahada işte bal gibi de başa çıkıldı, değil mi?
 
Esasen “bir kesim” FB taraftarında kronik olarak var olan “megalomani”ye ve kendinden menkul “en büyüklük” kuruntusuna ek olarak 3 Temmuz 2011’den bu yana sürekli pompalanan “mağduriyet” duygusu ülkenin en köklü camialarından birini hem yine AKP yöntemlerine, hem de sağlıksız ve kalıcılık edinirse de tahripkar olabilecek bir ruh durumuna sürüklüyor.
 
Aslında her şey çok basit. Bu yıl Galatasaray şampiyon oldu. Bu durum da ancak son maçta tescillenebildi. Yenilen, haklı olarak üzüldü; ama centilmen olmayı beceremedi. Rakibin kupası verilmesin diye çimler sulandı; marşlar çalındı; ışıklar kapatıldı vb. O ilk travma ile rakibin sevinmesinden mutsuz olmalarını da anlarım. Ancak sonradan da FB yöneticilerinin ağzından, tıpkı AKP yöneticileri gibi, davranışlarında hep haklı oldukları yolunda beyanlar çıktı.
 
Onlar gibi, oyuncular da öyle! Rakibi kutladıklarında bile şampiyonun “berabere kalarak ya da yarım puan farkla” belirlendiğini hep vurguladılar. Sanki o rakip bu yıl izleyiciyi en çok memnun eden futbolu oynamamış; kendilerini lig boyu hiç yenmemiş ya da onlara üstünlük sağlamamış; otuz küsur yıldır yapılagelen lig süreci sonunda kendilerine dokuz puan fark atmamış gibi…rakibin o gerçek avantajının yarısı yok edildikten sonra kendilerine ikram edilmiş ikinci bir şansa karşı, kaybedecek çok şeyi olan rakibin psikolojisi kırılganlaşmamış ve de en sonunda da o rakip haklı bir şampiyonluk almamış gibi… Bir türlü “bu kez siz daha iyiydiniz, siz kazandınız; biz kaybettik” diyebilmek ellerinden gelmiyor. Yöneticilerden kötü örnek almışlar. Ne acı! En sorunlu tutum; medyada izlediğimiz FB’lilerde görülen, ama artık genelleşmeye yüz tutan rakibi küçümseme, kendini her koşulda “önde” görme eğilimi.
 
Psikiyatrlar gerçekle yüzleşememe ve yenilgiye karşı telafi mekanizmasının nasıl işlediğini anlatırlar. Şimdilerde yine Fenerbahçeli dostlarım söylüyor, yazıyorlar: “”FB demek en büyüklük demek; onur, gurur, çağdaşlık, Cumhuriyet, Atatürk vb demektir”. Ne mutlu onlara; ama tüm tartışılmaz değerlere tek başına sahip çıkmaya çalışmak da AKP tipi popülist ve totaliter anlayışlı kuruluşlara özgü bir yöntemdir. Fenerbahçeli dostlarıma sormak isterim: tabii –FB dururken- en büyüklüğe talip olma gibi bir haddini bilmezlik yapmayız; ama bu değerlerden bazılarına biz Galatasaraylılar ya da başka spor kulüpleri de ortak olmak istesek, acaba bizi bağışlarlar mı?
Aydın CINGI | Tüm Yazıları
Hits: 1988