Şampiyon!

~ 14.05.2012, Erdal ATABEK ~

Bu akşam (Anlaşılacağı gibi yazımı cumartesi sabahı yazdım) Fenerbahçe-Galatasaray derbisi var.

Şampiyonluk maçı.

Ya Fenerbahçe seyircisinin önünde rakibini yenerek büyük bir zaferle şampiyon olacak ya da Galatasaray rakibinin seyircisi önünde galip gelerek büyük bir zafer kazanacak ve şampiyon olacak.

İkisi de büyük takım.

İkisi de güçlü takım.

Ama sadece birisi şampiyon olacak.

Şampiyon olamayanı hüsran mı bekliyor?

O stattan kaybetmiş, başaramamış, zafere ulaşamamış bir yürek kırgınlığı ile mi ayrılacak?

Birinci gelen her şey, ikinci olan hiçbir şey mi?

Her yarışmanın adaleti de, adaletsizliği de bu mu?

Bence ikisi de şampiyon.

Sonuç ne olursa olsun, ikisi de şampiyon.

Neden iki şampiyonumuz olmasın?

Geçen yıl da iki şampiyonumuz vardı benim gözümde.

Fenerbahçe de şampiyondu,Trabzonspor da.

Bütün bir sezon ter dökülmüş, koşulmuş, mücadele edilmiş. Sonrasıhiçolur mu? Hiç olmalı mı?

Sahada ter döken bütün takımlar.

Bursa, Eskişehir, Sivas, Samsun, Antalya, Manisa, Kayseri, bütün süper lig takımları...

Şampiyon olamazlarsa değerleri yok mu?

Futbolun nankörlüğü buradadır.

Futbol daha iyi bir spor olmalıdır.

Futbol rakibe değer veren, rakibe saygı duyan bir spor olmalıdır.

Rakibi ezmeye yönelik, rakibi silmeye yönelik, rakibi aşağılamaya yol açan hiçbir karşılaşma spor sayılmamalıdır.

Spor değer kaybettiren değil, değer yaratan bir buluşma alanı olmalıdır.

Ne yazık ki, spor karşılaşmaları artık dostluk değil, düşmanlık yaratıyor.

Hele de futbol, artık düşman kamplar yaratmanın adı oluyor.

***

Futbolun yarattığı düşmanlık korku verici boyutlara ulaştı.

Hilmi Türkay defalarca yazıyor, Rıdvan Dilmen anlatıyor, Şansal Büyüka Lig TVde dikkat çekiyor: Bu düşmanca tutum sporun geleceğini tehlikeye atıyor.

Taraftarlar fanatikleşmiş.

Sahalar düşmana kapalı kaleler gibi. Rakip takım taraftarları gelemiyor, kendi takımlarının maçlarını seyredemiyor.

Sahalar, rakip takımın oyuncuları için cehenneme dönmüş.

Küfürler, kafalarına atılan her şey.

Tehditler, otobüslere saldırılar.

Ne oluyor?

Kent devletleri dönemine mi dönülmüş?

Kentler birbirine mi saldırıyor?

Bu spor mu?

Futbol bu düşmanlığın aracı mı oluyor?

Yoksa şiddet futbol yoluyla meşru mu kılınıyor?

***

Aslında artık şiddet toplumu olduk.

Futbol bu durumun meşru kılınan bir aracı.

Başbakan öfkeli, şiddet saçıyor.

Bakanlar vatandaşa tepeden bakıyor.

Eski bir bakan, VIP salonunda milletvekilini yumrukluyor.

Hasta yakınları doktorları vuruyor, dövüyor.

Öğrenci öğretmenini dövüyor.

15 yaşındaki kız, çocuk kavgasında komşularını bıçaklayarak öldürüyor.

Her gün denecek sıklıkla bir eski koca, ayrılmış karısını öldürüyor.

Toplum artık bunlara duyarsızlaşmış gibi.

Olur’, ‘olabilir’, ‘bizde böyle’, ‘olmasa iyi ama ne yapalım’, ‘o da dikkat etsin canım’, ‘boşanmalar artınca işte böyle olur’, ‘sen de dikkat edeceksinyollu bahanelerin arkasında şiddet meşrulaştırılıyor.

Neredeyse öldürülenin suçlanacağı bir ortam yaratılıyor.

Geçenlerde iki genç kız yanımdan geçiyorlar. Birisi ötekine:

- Yok canım, diyor. Futbolu sevdiğim falan yok. Ama işte orada istediğin gibi bağırıyorsun. Küfür falan serbest. Onun için gidiyorum.

Öbür kız da hevesleniyor: İyiymiş, ben de gelirim.

Maça futbol için değil, özgürce bağırıp küfretmek için geliyorlar.

Şiddet toplumu olmaktan kurtulabilir miyiz?

Düşünmeye değer.

Ama şimdilik şiddet yolunda azimle yürüyoruz.

Bakalım nereye kadar?..

(Cumhuriyet)

Erdal ATABEK | Tüm Yazıları
Hits: 1583