Gericinin Soy Kütüğü

~ 05.05.2012, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Patrona Halil ayaklanmasıyla başlamaya ne dersiniz?..

Gerçi Lale Devri diye adlandırılan bir zevk ve sefadönemine karşı başkaldırı olduğu söylenir ama, daha yakından bakıldığında tam da öyle olmadığı görülüyor.

Söz konusu dönemdeilericiyönde atılan adımlara göz atalım:

1727’de İstanbulda ilk basımevinin kuruluşu.

Aynı yıllarda yeni kütüphaneler açılması. Doğu ve Batı yapıtlarından çeviriler.

Mimarlık, minyatür, resim sanatlarında gelişme, vb

Şeriat isteriz çığlıklarıyla başlayan Patrona Halil ayaklanmasının başlangıç tarihi ise, 28 Eylül 1730.

İlk basımevinin kuruluşu ile bu ayaklanmanın başlangıç tarihlerini yan yana okuduğumuzda, sadece bu kadarı bile, bu yakınlığın bir rastlantı olamayacağını gösteriyor.

Divan şiirinin, onu Yahya Kemale ve İstanbul Türkçesine bağlaması bakımından belki en önemli şairi Nedimin isyancılardan kaçarken trajikomik ölümünü de bu bilgilere ekleyelim

Bence günümüz Türkiye gericiliğinin soy kütüğü, Patrona Halille başlatılabilir..

***

Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla sürdürelim

Mayıs 1807deki bu ayaklanmanın III. Selimin her alandaki yenilikçi çabalarından rahatsızlık duyan (Rusya, Fransa, İngiltere vb.) dış güçlerce örgütlenip gerçekleştirildiği konusunda tarihçiler arasında görüş birliği var.

Yenilikçiliğe karşı Kabakçı Mustafa ayaklanması, günümüz Türkiye gericiliğinin soy kütüğünde böylece yerini almış oluyor.

***

18. ve 19. yüzyıllardaki iki gerici ayaklanmanın bir benzeri 20. yüzyıl başlarındaki 31 Mart 1908 ayaklanmasıdır.

Bunların hepsinde de hedefler ve savsözler aynı noktada, her türlü yenilik ve yenilikçiliğe düşmanlık ve şeriatarzusunda buluşuyor.

Burada H. Z. Ülkenin Türkiyede Çağdaş Düşünce Tarihinden bir alıntı yapacak olursak: Birinci Meşrutiyet zamanında meydana çıkan ve kökleri Tanzimata kadar giden birbirine zıt dünya görüşleri, İkinci Meşrutiyetin hürriyet havası içinde daha çok karşı karşıya gelme, çatışma imkânları buldu.() Zıt dünya görüşleri çatışkan iki ideoloji oldu.

***

Günümüz gericiliğinin soy kütüğünü geçmişten bu güne hızlı bir bakışla gözden geçirmeyi sürdürdüğümüzde, Osmanlı dönemindeki gericiliğin son ve azılıbir temsilcisi olarak Mütareke döneminin şeyhülislamı Mustafa Sabriyle karşılaşıyoruz...

Bugünkülerin uzlaşmasız üsluplarını; kinci ve öfkeli ruh durumlarını anlamada, 1920de Mustafa Kemal ve başkaca Milliyetçiönderler hakkında ölüm fermanı yazan bu kişi iyi bir ön örnek olabilir

Günümüz Türkiye gericilerinin, Mustafa Sabri Efendinin 1948de sürgünde yazdığı bir yapıtında dile getirdiği dâr-ül İslam/dâr-ül harpkavramları konusunda ondan çok farklı düşündüklerini sanmıyorum.

Yani, İslamın egemen olduğu dünya ile egemen olmadığı dünya karşı karşıyadır.

İslam âlemi bu karşı dünyayı yola getirmek için onunla savaş (cihat) durumundadır

Mustafa Sabrinin sözleriyle Türkler Medeni Kanunu aldıkları zamandan beri bu ikinci kısma girdikleri için, İslam âlemi onlarla harp halinde demektir…”

Şu günlerin konusu, sanatta, daha özelinde de tiyatroda odaklandığından, H. Z. Ülkenin sözünü ettiğim yapıtından bu konuda da bir alıntı yapalım:

İslamcılar Batılılaşma hareketinin doğurduğu birçok yeni, iktisadi, bedii ve fikri hareketlere hücum ettiler. Tiyatro ahlaksızlık yuvasıdır ve kadınlar sahneye çıkamazdediler. Güzel Sanatlar Akademisinde modelli resim ve heykel yapılmasına karşı İslamcı gruba mensup tahrikçiler mesele çıkardılar.() Mütarekede ilk sahneye çıkan Türk kadını Afife Hanımı meşihat (şeyhlik) fetvasıyla Kadıköy Hâle Tiyatrosunda tevkife kalktılar…” vb...

***

Günümüz gericisinin soy kütüğünün izini sürmeyi şimdilik burada kesiyorum

Bunları aklıma son günlerdeki Sen kimsin!tehdidi ve karşılığındaki Peki, ya sen kimsin?sorusu getirdi

Tehdit sahiplerinin kim oldukları çok belli

Bizim gibilerin kim olduğu sorusunun yanıtı ise şöyle olabilir:

Herhalde sizlerin jakobendediği Namık Kemallerin, Ali Suavilerin, Tevfik Fikretlerin, Ziya Gökalplerin, Mustafa Kemallerin, Mustafa Suphilerin soyundan olmalıyız

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2411