12 Eylül'lerin hesabını sosyalizm sorar

~ 09.04.2012, İlker BELEK ~

Aslında işler o kadar karışık değil. Özel olarak karıştırmak istemezseniz:

12 Eylül öncesinde bu sefil düzene işçi sınıfı fazlaydı, sol fazlaydı, gecekondu direnişleri, fabrikalardaki grevler fazlaydı, DİSK fazlaydı, öğrenci yurtları, devrimciler, yurtlardaki Marksizm kitaplıklarımız fazlaydı.

Halkın bilinci fazlaydı ve karları düşüyordu.

Türkiye kapitalizmine biçilen ithal ikamecilik emperyalizme dar geliyordu, Türkiye’ye ucuza ürettirmek istiyorlardı.

Gözlerini daha çok kazanmak hırsı ve kan bürümüştü.

Şimdi demokrat geçinen faşist çeteleri, askerlerini, polislerini, ellerinde ne varsa topunu işçi sınıfının ve solun üzerine sürdüler. Gencecik öğrencileri, devrimcileri, komünistleri, Maraş’ı, Çorum’u, Alevileri, Kürtleri öldürdüler.

Yetmedi darbe yaptılar. İşkencehaneleri, idam sehpalarını, Diyarbakır, Mamak cezaevlerini kurdular.

12 Eylül sermayenin harekatıydı, demokrasi solun karşısında eksik kaldığı için, sol ve işçi sınıfı kendi demokrasisini istediği için faşizmi tercih etmek zorunda kaldılar.

Sol, mali, iktisadi, sosyal, siyasal hedeflerinin, yalılarının, mülklerinin, ihracata yönelik kalkınma modellerinin önündeki engeldi.

Sınıf bilinci engeldi. Sınıf bir daha engel çıkaramasın diye din verdiler, dini örgütlediler, dinci partileri palazlandırdılar. Refahı, Fazileti, Akepesi böyle ortaya çıktı.

* * *

1980’de işçi sınıfını, solu ezdiler. 12 Eylül’de sol şerefiyle yenildi. Boyun eğmedi. Devrimden de, sosyalizmden de vazgeçmedi.

Amerika demedi, aman dilemedi, “terör”ü bitirdi diye askere teşekkür etmedi, “neyse ki geride kaldı, şimdi hep birlikte ileriye bakmak zamanıdır” diye özür dilemedi.

Herkesin bir zavallı demokrat kesildiği bu dönemde 12 Eylül hesabı için mahkemenin kapısında müdahillik sırasına giren sağ 1980’de zavallıydı. Sokağın kontrgerilla gücüydü. Burjuvazinin silahlı maşasıydı. Darbe sonrasında, generallerin görüntüyü kurtarmak, “tarafsızlıklarını” kanıtlamak için bunların bir kaçını kurban etmesi gerekiyordu. Böyle de bir araçtı.

Durum buydu. Bu faşist çeteler ya hiç anlamadılar ya da anlamazlığa geldiler: 12 Eylül’ü yapmak için de aklamak için de siz gerekiyordunuz.

* * *

Şimdi 12 Eylülün iki generalini yargılayarak dalga geçmiyorlar, bir süredir devam eden darbelerini tamamlıyorlar.

Sağ, kendi sürekliliği içinde, eskimiş kliklerini temizliyor. 12 Eylülün dinci çocukları İslami Cumhuriyet için ölüm döşeğindeki birkaç generalle demokrasi şarlatanlığı yapıyor.

Nasıl olsa Kemalist Cumhuriyet yıkıldı. Nasıl olsa işçi sınıfı teslim alındı. Nasıl olsa önlerinde herhangi bir direnç odağı kalmadı. Ve nasıl olsa dönemin yeni gereksinimlerine uygun yeni paramiliter güçlerini yetiştirdiler.

O halde, bu ülkeye bir darbe daha indirmek, darbe yaparken ne kadar demokrat olunduğunu dünya aleme göstermek, İslami faşizmde bir adım daha atmak için gereklidir.

* * *

Şimdi Adliyenin önünde kurulmuş sahnede “yetmez ama hiç olmazsa bir yerden başlandı” demek de, “biz zorlarsak sonuna kadar gidilmesini sağlarız” hayali de, “2010 referandumunda verdiğimiz evet ne kadar haklıymış” böbürlenmesi de, bunların hepsi AKP’ye, emperyalizmin Türkiye’de tesis etmekte olduğu yeni rejime destek vermektir.

12 Eylül 1980’de ellerini kana bulamışlardı. Şimdi AKP kendisine de bulaşık bu kanı tüm “demokratların” katkısıyla yıkamaya çalışıyor.

Nasıl olsa kanacak saf bulunur.

12 Eylül 1980’in çocuğu, 12 Eylül 2010 referandumunun sahibi AKP’dir.

Şimdi, verdikleri bu gazla, 1982 faşist anayasasının yerine kendi İslamo-faşist, piyasacı, yerelci anayasalarını yazdıracaklar. Sahnenin kalabalık kalması gerekiyor.

Kanlı oyun sürüyor.

12 Eylüllerin hesabı ancak sosyalist devrimle görülür.

(SolHaber)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1376