Cânilik

~ 17.03.2012, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Gece yarısı, sabaha karşı düşüme giriyor.

Şiir dizeleri değil, bana kendini zorlayan yazının cümleleri...

Dizeler, cümleler birbirine karışıyor.

İmgeler yine bir kâbus gibi yapışkan.

Buraya nasıl gelindi, bu ülke nasıl bu duruma düştü?

Yaşadıklarımız gerçek mi, yoksa onları bir karabasanda mı görüyoruz?

Uyandığımda düş ve gerçek yine birbirine karışmış.

Neredeyse akıl sağlığımdan kuşku duyacağım.

Fakat tek bir sözcük dilimin ucunda ve beynimin kıvrımlarında ısrarla dolaşıyor:

Cânilik

Cânilik bütün bu yaşamakta olduklarımız

Cânilik En yakışan ad bu

***

Sürmekte olan, sözüm ona bir siyasi davanın bir sonraki duruşması, üç ay, beş ay sonraya atılıyor

Yani deniyor ki, sen üç ay, beş ay daha beton ve rutubet solumaya devam

Deniyor ki, üç ay, beş ay daha, hiçbir şey beklemeden, hiçbir şey umut etmeden, seni diri diri gömdüğümüz mezarda kalmaya devam edeceksin

Eğer ölmezsen, aklını kaçırmazsan, o sürenin sonunda yine karşımıza gelirsin.

Sonrası mı?

Yine aynı şey... Yeniden üç ay, beş ay daha zindanda çürümeye devam

Böylece yıllar yılları izleyecek

Ne önemi var

Nasıl olsa biz sıcak yataklarımızda; eşlerimizin, çocuklarımızın, yakınlarımızın yanındayız

Kahvelerimizi içer, sohbetlerimizi yapar, dalgalarımızı geçeriz

Siz, sizler orada çürümekteyken

Bütün bunlar, yıllardır yaşanmakta olanlar, içerde ya da dışarıda, ama azıcık vicdanı, duygusu, insafı olan herkese yaşatılmakta olanlar, cânilik değilse, cinayet değilse nedir?

Cinayet ille de birini silahla, baltayla, bıçakla öldürmek midir?

İşlenmekte olan hukuk cinayetlerinin tasarlayarak insan öldürmekten ne gibi bir farkı, hafifletici nedeni olabilir?

***

Karabasan yakamı bırakmıyor

Câni, cânilik, cinayet sözleri bir saplantı gibi zihnimde fır dolanıyor.

Kendi cezaevi günlerimi, aylarımı düşünüyorum

Bir gün olup da onları, o karanlık günleri, bugün aralarında dostlarımızın, arkadaşlarımızın da bulunduğu başkalarına yaşatılmakta olanlara yeğ tutacağım aklımdan geçmezdi

Yüzyıllar öncesinde kaldığı ya da en kanlı, en acımasız faşist rejimlerde uygulanabilecek bir yok etme yöntemi bu

80’ler Türkiyesinde bile toplum bu kadar aptallaşmamış, kimliksizleşmemiş, vurdumduymaz olmamıştı

Çıkarcılık, duyarsızlık, suskunluk, korkaklık, bütün bir toplumu bu kadar boyunduruğu altına almamış; cinayete, yağmaya, soyguna, yalana kılıf uydurma ustaları bu kadar dört bir yanı tutmamış, bu ölçüde hayâsızlaşmamışlardı

Her şeye karşın, kimlikli bir toplumduk

Bu gün ise ülke ilmek ilmek çözülüyor

Yakında geriye sürüngenlerin, yırtıcıların kemirip tükettiği bir iskelet kalacak

***

Karamsar mıyım?

Bilmiyorum

Ama birilerinin canını acıtmak istiyorum

Susmayın, konuşun

Her yerde, dolmuşta, vapurda, sokakta, işyerinde, evinizde, her yerde konuşun, bağırın, sesinizi yükseltin

Deli denilmekten korkmadan, kendi kendinizeyken, tek başınayken bile, konuşun, eleştirin, suçlayın, itham edin, kabul etmediğinizi haykırın

Câniliğin her türüne, her görünümüne karşı çıkın

Cânilik bulaşıcıdır, cinayete tanık olup da susmak, sesini çıkarmamak, suça ortak olmaktır

Babasını cezaevinde ziyarete gelen sekiz yaşında bir kız çocuğunun, üç metal düğme öttü diye eteğini çıkarttırmak, aynı yaşta bir çocuğu havan mermileriyle parçalamaktan daha hafif bir suç değildir

Yükseltin sesinizi Alçaklığın, câniliğin her türüne, her çeşidine karşı çıkın

Sonsuz sandığınız şu yaşam sona erip de sonsuz karanlığa girdiğinizde, kendinizle birlikte suskunluğun, cinayete suç ortağı olmanın ağırlığını, lanetini de taşımamak için

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2405