11. cumhurbaşkanı, seçildiği sırada yürürlükte olan önceki hükümlere değil, halen yürürlükteki anayasa hükümlerine tabi olup, doğal olarak 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de halen yürürlükte olan hükümler uygulanacaktır. Bu durumda Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi de 28.8.2012 tarihinde sona ermekte olup, 12. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de ikinci ve son kez aday olabilecektir.
1982 Anayasası’nın 101. maddesi, “Cumhurbaşkanı TBMM tarafından yedi yıl için seçilir ve bir kimse iki defa cumhurbaşkanı seçilemez” şeklinde iken bu metin 31.5.2007 tarih ve 5678 sayılı Yasa ile “Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir ve bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklinde değiştirilmiş, “Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin usul ve esasların yasa ile düzenleneceği” de hüküm altında alınmıştır.
5678 sayılı Yasa ile anayasaya iki de geçici madde eklenmiştir. Bu bağlamda Geçici 18. maddede, anayasanın 67/son fıkrasında yer alan, “seçim yasalarında yapılacak değişikliklerin, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağı” şeklindeki hükmün, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılabilmesi için, çıkarılması gereken yasa hükümleri ile seçim yasalarında yapılacak değişiklikler bakımından dikkate alınmayacağı vurgulanmıştır. Geçici 19. maddede ise, 12’nci Cumhurbaşkanı seçim takvimi, seçim prosedürü ve bu konuda uygulanacak yasa hükümleri, karma bir sistem öngörülerek gösterilmiştir.
10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi, 16.5.2007 tarihinde dolmuşsa da, bu tarihe kadar 11. Cumhurbaşkanı seçimleri tamamlanamamış, 5678 sayılı Yasa hükümlerinin yürürlüğe girmesi için de henüz halkoylamasının yapılmadığı bir süreçte, 22.7.2007 tarihinde TBMM seçimleri yenilenmiş ve 23. yasama dönemi başlamıştır. Bu yasama dönemi başında da henüz halkoylaması yapılmadığı için yürürlükte olan 5678 sayılı Yasa ile değişmeden önceki anayasa hükümlerine göre, 28.8.2007 tarihinde Sayın Abdullah Gül TBMM tarafından 11. Cumhurbaşkanı seçilip aynı gün göreve başlamış, Sayın Sezer’in görev süresi de aynı gün sona ermiştir.
11. Cumhurbaşkanı seçiminin gerçekleştirilmesi karşısında, 5678 sayılı Yasa hükümlerinin yürürlüğü için 21.10.2007 tarihinde yapılması öngörülen halkoylamasından önce, halkoylaması sürecinin başladığı da gözetilmeden, (5678 sayılı Yasa ile anayasaya eklenen) Geçici 18. ve Geçici 19. maddeler, 16.10.2007 tarih ve 5697 sayılı anayasa değişikliği hakkındaki yasa ile anayasadan çıkarılıp, halkoylaması dışında bırakılmış, halkoylaması bu şekilde yapılmıştır. Bu iki geçici madde anayasadan çıkarılırken, halkoylamasına sunulan tarihte görevde olan ve yedi yıl için seçilen cumhurbaşkanının görev süresi konusunda, değiştirilen önceki hükümlerin uygulanacağı yolunda anayasaya herhangi bir geçici madde de eklenmemiştir. Cumhurbaşkanı’nın görev süresi, anayasada açık ve kesin bir süre olarak yer aldığından, bu anayasal süre, anayasa dışında herhangi bir yasa, karar veya yorumla da uzatılamaz, kısaltılamaz ve değiştirilemez.
Süre değişiklikleri ve örnekler
1- 5678 sayılı Yasa ile anayasa’nın 77. maddesinde yapılan değişiklikle, TBMM’nin beş yıl olan yasama dönemi dört yıla indirilmiştir. 23. yasama dönemi için 22.7.2007 tarihinde yapılan seçimlerde, milletvekilleri beş yıl esasına göre seçilmiş, sürenin dört yıl olduğu yolundaki hüküm 21.10.2007 tarihli halkoylaması ile yürürlüğe girmiştir. Anayasaya, bu değişikliğin yapıldığı tarihte görevde olan milletvekilleri hakkında, önceki hükümlerin geçerli olacağı ve beş yıl görev yapacakları yolunda bir geçici madde konulmamıştır.
YSK, 26.2.2011 tarih ve 120 sayılı kararında, 23. yasama döneminin dört yıl için söz konusu olduğunu vurgulamıştır. Buna göre 22.7.2011 tarihine kadar 24. yasama dönemi seçimlerinin yapılması gerekmektedir. Bu karardan sonra TBMM, 03.3.2011 tarihinde erken seçim kararı alıp, bu seçimlerin 12.6.2011 tarihinde yapılmasına karar vermiş, YSK’de 07.3.2011 tarihli kararı ile seçim takvimini açıklamıştır. Görüldüğü üzere, anayasa değişikliği yapıldığı anda görevde olan ve görev süresi kısalan yasama organı için, seçimlerin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan önceki hükümlerin geçerli olacağı yolunda bir geçici madde anayasaya eklenmediğinden, yasama organı için yürürlükteki hükümler uyarınca, kısalan süreler esas alınmıştır.
2- Anayasanın 147. maddesinde yer alan, “Anayasa Mahkemesi üyelerinin altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılacakları” yolundaki düzenleme, 12.9.2010 tarihindeki halkoylaması sonucunda yürürlüğe giren 07.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Yasa ile anayasanın 147. maddesinde yapılan değişiklikle, “Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl için seçilirler ve bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez” şeklinde düzenlenmiştir. 5982 sayılı Yasa ile anayasaya eklenen Geçici 18. maddenin altıncı fıkrasında ise bu anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği halkoylaması tarihinde, mahkemedeki görevleri süren üyelerin üyeliklerinin, yaş haddine kadar devam edeceği belirtilmiş, böylece görevdeki üyeler için önceki hükümlerin geçerliliği sağlanmıştır.
3- 07.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Yasa ile anayasanın 159. maddesinde de değişiklik yapılmış olup 12.9.2010 tarihinde yapılan halkloylaması sonucunda yürürlüğe giren bu hükümle, “HSYK’nin üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulu’nun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulu’nun, her üyelik için gösterecekleri üçer aday arasından cumhurbaşkanı tarafından dört yıl için seçilir” şeklindeki düzenleme; “HSYK’nin üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulu tarafından, iki asıl ve iki yedek üyesi ise Danıştay Genel Kurulu tarafından dört yıl için seçilir” şeklinde değiştirilmiştir. 5982 sayılı Yasa ile anayasaya eklenen Geçici 19. maddenin üçüncü fıkrasına ise bu anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihte HSYK asıl ve yedek üyeliği devam eden Yargıtay ve Danıştay üyelerinin, seçilmiş oldukları sürenin sonuna kadar görevlerine devam edecekleri yolunda hüküm konulmuş, böylece mevcut üyeler için önceki hükümlerin geçerliliği sağlanmıştır.
Bu düzenlemeler ve uygulama göstermektedir ki, anayasal konularda süre değişiklikleri durumunda, önceki hükümlerin uygulanabilmesi için, anayasaya açık bir geçici madde eklenmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de, önceki hükümlerin uygulanmasını sağlayacak bir geçici madde anayasaya eklenmemiştir. Dolayısıyla 11. cumhurbaşkanı, seçildiği sırada yürürlükte olan önceki hükümlere değil, halen yürürlükteki anayasa hükümlerine tabi olup, doğal olarak 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de halen yürürlükte olan hükümler uygulanacaktır. Bu durumda Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi de 28.8.2012 tarihinde sona ermekte olup, 12. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de ikinci ve son kez aday olabilecektir. Cumhuriyet-15.03.2012
YSK, artık varlık nedenini hatırlamalı, anayasal görevinden kaçmamalı, anayasa ile kendisine verilen görevleri yerine getirmeli, süreçteki belirsizliği ortadan kaldıracak açıklama yapmalı, gerekli iş ve işlemlere başlamalı, 28.8.2012 tarihine kadar 12’nci Cumhurbaşkanı seçimini yaparak sonuçlandırmalıdır.
6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası hükümleri
Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin 19.01.2012 tarih ve 6271 sayılı yasa, 26.01.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5678 sayılı yasa ile anayasaya eklenen, ancak daha sonra 2007 tarih ve 5697 sayılı anayasa değişikliği hakkındaki yasa ile kaldırılan geçici 18’inci madde gözetildiğinde, bu konuda anayasanın 67/son maddesi devre dışı bırakılmadığından, söz konusu yasa hükümlerinin, 26.01.2013 tarihine kadar uygulanırlığı bulunmamaktadır.
6271 sayılı yasaya eklenen geçici 1’inci maddede, (yürürlükten kalkan anayasa hükümlerinden hareketle) “11’inci Cumhurbaşkanı’nın, yedi yıl görev yapacağı ve iki kez seçilememe kuralına tabi olduğu” vurgulanmış ise de, bu anayasal konu örneklerle de açıklandığı üzere, yasaya değil ancak anayasaya eklenebilecek bir geçici maddede yer alabilir.
Geçici madde
Yasaya konulan bir hükümle, anayasa değiştirilemeyeceği veya anayasa hükümleri aşılamayacağı için, bu düzenleme bir sonuç doğurmamaktadır.
Yine görev süresi konusunda 11’inci Cumhurbaşkanı da, anayasaya geçici madde eklenmediği için, anayasadaki yeni hükümlere tabi olduğundan, yasaya eklenen bu geçici madde ile anayasadaki yeni hükümlerin 11’inci Cumhurbaşkanı özelinde uygulanmaması amaçlanmış ise de, aslında bu geçici yasa maddesine gerek duyulmasıyla, 11’nci Cumhurbaşkanı için anayasal sürenin beş yıl olduğu gerçeği de itiraf edilmiş olmaktadır. Yine ayrıca bu yasa hükmü, anayasanın 67/son maddesi uyarınca 26.01.2013 tarihine kadar uygulanma yeteneği olmadığı için de sonuç doğurmamaktadır.
Yorum yetkisi
Yine TBMM’nin 1924 Anayasası’nda yer alan yorum yetkisi, 1961 ve 1982 anayasalarına taşınmadığından; TBMM, 11’inci Cumhurbaşkanı’nın görev süresi hakkında yaptığı bu düzenlemeyle, kendisinde bulunmayan bir yetki kullanımına giderek yorum niteliğinde işlem gerçekleştirdiği için, düzenleme bu yönden de ayrıca geçersizdir.
5678 sayılı yasa ile, anayasanın; 102/son maddesine, “Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar, yasa ile düzenlenir” hükmü; 79/son maddesine de “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin genel yönetim ve denetimi, milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre olur” düzenlemesi eklenmiştir.
2007 yılında 5697 sayılı yasa çıkartılarak yürürlüğe sokulmayan anayasanın geçici 19’uncu maddesinde, 11’inci Cumhurbaşkanı konusunda adaylık, seçim takvimi ve seçim süreci için, hem TBMM hem de YSK’yi yetkili kılan karma bir sistem öngörülmüş iken, bu hüküm halkoylaması dışında bırakılarak yürürlüğe sokulmayıp, anayasanın 79/son maddesi için de herhangi bir ayrık durum da öngörülmediğinden, cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak tek yetkili mercii, geçici 19’uncu maddenin aksine milletvekili seçimlerinde olduğu gibi YSK’dir.
Bir erken seçim kararı olmadan, yasama döneminin sona ermesi durumunda nasıl ki YSK, milletvekili seçimleri için gerekli iş ve işlemleri kendiliğinden yapmakta ise, cumhurbaşkanı seçimleri hakkında da, cumhurbaşkanının süresinin dolması nedeniyle, YSK kendiliğinden harekete geçmekle görevli ve yükümlüdür.
11’inci Cumhurbaşkanı’nın görev süresi konusunda beş yıl kuralının uygulanamayacağı yolunda bir anayasal hükmün getirilmemesi karşısında; YSK, 12’nci cumhurbaşkanı seçimlerinin 28.8.2012 tarihine kadar tamamlanacak biçimde, üzerine düşen görevi yapmak durumundadır.
Aksi halde, anılan tarihte süresi dolmasına rağmen Köşk’te Cumhurbaşkanı sıfatını kullanarak fiilen oturmakta olan bir kişinin yanında, görev süresi içinde seçim süreci başlatılmadığı için süresi dolmakla görevi kendiliğinden sona ermekle bu makam boşalmış sayılacağından, anayasanın 106’ncı maddesi uyarınca resmen TBMM
Başkanı’nın vekâlet etme zorunluluğunun ortaya çıkacağı düşünüldüğünde, sonuçta iki cumhurbaşkanı gibi bir durumla karşı karşıya kalınabilecektir! 12.9.1980 tarihinde seçilmeden Köşk’e çıkan Kenan Evren ile, böyle bir tabloda görev süresi dolmasına rağmen, iktidar gücünden de hareketle, seçim yapılmayarak Köşk’te oturmaya devam edecek olan Abdullah Gül’ün hukuksal konumları da aynı olacaktır. Türkiye böyle bir fiili durumla karşı karşıya bırakılmamalıdır.
Sonuç
11’inci Cumhurbaşkanı, bulunduğu makamı tartışma içinde tutmamalı, görev süresi konusunda kendiliğinden açıklama yaparak, seçim sürecinin başlamasına katkı sunmalıdır.
İktidar partisi, anayasa ve uygulamaları gözeterek, 12’nci cumhurbaşkanı konusunda farklı bir uygulamaya gidilmesine yol açmamalı, ayrıca üzerinde çalışılan yeni anayasa ile donatılmış yetkiler ortaya çıktıktan sonra yeni cumhurbaşkanının seçileceği algısını da ortadan kaldırmalıdır.
TBMM’de grubu bulunan üç muhalefet partisinin, 11’inci Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin beş yıl olduğu konusunda ayrı ayrı açıklama yapmalarına rağmen, başka bir girişimde bulunmamaları karşısında; bu konuda ortak ve etkin bir tavır sergilemeleri, ayrıca YSK’nin anayasal görevini yerine getirmeye davet etmeleri, grup kararı da alarak YSK’ye başvuruda da bulunmaları gerekmektedir.
Tüm kişi ve kurumlar, hukuk devletine saygı ve bağlılıklarını yansıtacak demokratik tepkilerini göstermelidir.
12 Eylül darbesinin yasama ve yürütme organı olan Milli Güvenlik Konseyi’nin çıkardığı 27.10.1980 tarih ve 2324 sayılı yasada; “Milli Güvenlik Konseyi’nin bildiri ve kararları ile çıkaracağı yasalarda, 1961 Anayasası ile çatışan hükümlerin anayasa değişikliği, yasalarla çatışan hükümlerin de yasa değişikliği sayılacağının” ifade edildiği hatırlandığında, sonuçları yönünden bu hükmün adeta günümüzdeki yansıması olan ve 11’inci Cumhurbaşkanı’nın görev süresi konusunda anayasa ile çatışan 6271 sayılı yasanın geçici 1’inci maddesinin, hukuki bir geçerlik ve sonuç doğurmayacağı açıktır.
Bu hükmün Anayasa Mahkemesi’ne taşınması durumunda ise, iktidarın istek ve beklentilerinin, uzunca bir süreden beri yargı üzerinden gerçekleştirildiği algısını haklı kılan gelişmeler de gözetildiğinde, 2010 anayasa değişikliği ile yeniden yapılandırılan Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararın; siyasete uygunluk kaygısı ile yorumlu bir ret kararı olabileceği seçeneğinin de baskınlığı gözetildiğinde, iktidar partisinin istediği sonuçların bu şekilde sağlanarak, konu hakkındaki suskunluğu dikkat çeken YSK’yi bağlayan bir yol haritasının da böylece çizilebileceği hususu da, ilgililerce bu yola başvurulmadan önce önemle değerlendirilip, hukuksuzluğa meşruiyet kazandıracak yollardan uzak durulmalıdır. Aksi takdirde doğacak sonucun siyasi sorumluluğunun, bu süreçte yer alanlara ait olacağı unutulmamalıdır.
Her şeyden önemlisi YSK, artık varlık nedenini hatırlamalı, anayasal görevinden kaçmamalı, anayasa ile kendisine verilen görevleri yerine getirmeli, süreçteki belirsizliği ortadan kaldıracak açıklama yapmalı, gerekli iş ve işlemlere başlamalı, 28.8.2012 tarihine kadar 12’nci Cumhurbaşkanı seçimini yaparak sonuçlandırmalıdır. Cumhuriyet-16.03.2012
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU