Paylaşım

~ 09.03.2012, Öztin Akgüc ~

İktidara gelen siyasal örgüt, eğer belli bir idealin ürünü değilse, içinde çok farklı beklentileri olan grupları içeriyorsa, genelde bir çıkar beklentisi ile destekleniyorsa, iktidarda kalabilmek için çıkar birliği yaratmak, çıkar beklentisini canlı tutmak zorundadır. Bu nedenle AKPnin bazı sermaye gruplarını güçlendirmeye çalışması, yeni gruplar yaratması, destek vermesi, beslemesi boşuna değildir.

AKP, yandaş desteklemek, çıkar bağlarını güçlendirmek için özelleştirme aracını ilk aşamada kullandı. Kamu kaynakları, varlıkları özelleştirme adı altında belli kişi ve gruplara aktarıldı.

AKP öncesi sembolik olarak yapılan özelleştirme AKP döneminde hız kazandı. 2002-2011 yılları arasında 40.0 milyar USD dolayında özelleştirme yapıldı.

Orman arazilerinin, satışından sonra elde satılabilecek fazla kamu malı kalmayacağından bu olanak giderek tükeniyor.

***

AKP, kişi zengin etme, yandaş destekleme konusunda şehirlerde oluşan toprak rantından yararlandı. Özellikle İstanbulda şehir içinde yeşillik alan bırakılmadı, şehrin özelliğini, kişiliğini de bozan ucubeler dikildi. Şimdilerde kentsel dönüşüm, deprem tehlikesine önlem alalaması ile düşük gelirliler lehine oluşan ranta el koyma projeleri hazırlanıyor. Arazi rantı da sınırlı; dağıtıldıktan sonra, kısa sürede büyük boyutlu yeni rant yaratmak hemen hemen olanaksız.

Türkiyenin dış borçları 300 milyar USDyi aştı. Bazı devletlerin yaşadığı borç krizinden sonra, elverişli koşullarda büyük boyutlu dış borç bulmak, bu kaynağı teşvik vb. isimler altında yandaşlara aktarmak olanağı da çok sınırlı.

Özelleştirmede sınıra yaklaşıldığına, kentlerde oluşan rantın büyük bir bölümü paylaşıldığına, dış borç bulma olanağı daraldığına göre, yandaş desteklemek için yeni olanaklar, kaynaklar bulmak gerekiyor. Kıdem tazminatı fonu oluşturulması, mevcut işsizlik fonunun, işsizliği azaltıyoruz alalamasıyla yandaş desteği için kullanılması bu amaç için yeterli olamaz.

***

Kamuda satılacak ya da peşkeş çekilecek varlık tükeniyor, ranttan yararlanmanın sınırlarına yaklaşılıyor, dış borç olanakları daralıyor, dolaylı vergiler toplam vergi gelirlerinin yüzde yetmişine yaklaştığından dolaylı vergilere daha fazla yüklenme olanağı hemen hemen yok. Yeni fonlar yaratma uzun zaman alabilir, yeterli de olmaz. O zaman geriye ne kalıyor? Özel sektörün birikimlerinin bir şekilde paylaşımı, yandaş sermayeye aktarımı...

Bunun izleri, emareleri görülmeye başlandı. Örneğin, halka açık şirketlerde bağımsız yönetim kurulu üyeleri uygulaması... Halkın çıkarlarını, küçük ortakların haklarının korunması, şeffaflık için bağımsız üyeler kulağa hoş gelen gerekçeler. Ancak bağımsız üyeler nasıl seçilecek veya atanacak, kimler bağımsız üye olacak? IMFnin önerisiyle 2000li yılların başlarında bazı bağımsız kurullar oluştu. Ne kadar bağımsız oldukları, kimlerin bu kurullara nasıl atandıkları, seçildikleri ortada... Herhalde halka açık şirketlerin bağımsız yönetim kurulu üyelerinin atanması veya seçiminde benzer yollar izlenecek. Hükümet ricası, AKP’ye yakınlığı, SPK önerisi, aba altından sopa göstererek adaylar belirlenecek veya dayatılacak... Ancak halka açık şirketlerin AKP güdümüne girmesi de yeterli olmayacak bir şekilde mevcut birikimlere el koymaya kadar gidecek süreç başlayacak veya hızlanacak.

***

Yandaş veya en çok kayrılan sermaye grubuna dahil olmayan bazı işadamları, Sayın Başbakana yakın durarak, Türkiye ekonomisinin başarılarınıöverek, durumu kurtaracaklarını, hatta bazı kazançlar elde edeceklerini sandılar. Bir süre bu yaklaşım yarar da sağladı, ama artık yolun sonuna gelindi. Ödün, övgü ile mukadder sonuçtan kaçma olanağı çok az. Sustukça sıra sana gelecek sloganı, Hitler dönemindeki sosyalist komünist, Musevi olmayan rahibin öyküsü, Türkiyede gerçekleşiyor. Son zamanlarda TÜSİADın cılız çıkışlarına karşı Sayın Başbakanın sert tepkileri, sıranın kime geldiğini veya sıraya yaklaşıldığını gösteriyor.

Konfüçyüsün Doğruyu gördüğü halde yapmamak cesaretsizliktir tümcesini anımsatalım. Yanlışı gördüğü halde susmak karşı çıkmamak korkaklıktır. Schillerin sözü günümüz için yerinde bir uyarı: Cesaret etmeyen gelecek için umut beklemesin.

(Cumhuriyet)

Öztin Akgüc | Tüm Yazıları
Hits: 1447