AKP'nin işine gelmezse Özel Yetkili Savcılık kaldırılabilir

~ 22.02.2012, Can ATAKLI ~

Özel Yetkili Savcılık uzun bir süredir tartışılıyor. Çünkü Özel Yetkili Savcılık kurumu, heyette askeri hâkim ve savcılar da olduğu için demokrasiye aykırı bulunan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yerine kurulmuştu.

Aslında değişen bir şey yoktu, tek fark, artık askeri savcı ve hâkimlerin bulunmamasıydı.

Bu yasanın çıkmasında askerin de önemli katkısı olduğunu unutmamak gerek. Askerler özellikle terörle ilgili suçlarda normal mahkemelerin görev yapamayacaklarını ileri sürerek “devleti korumak için” başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de önlemler alınmasını istemişti.

AKP askerin bu talebinden rahatsız olsa da fazla karşı çıkamadı, DGM’ler yerine Özel Yetkili Savcılık getirildi, ne gariptir ki, yeni sistem öncelikle bunun için ısrarlı olan askeri vurdu.

Çünkü AKP önce aleyhine olabilir diye düşündüğü ve açıkça endişe ettiği Özel Yetkili Savcılık konusunu zaman içinde çok iyi değerlendirdi, kendine tehdit olarak gördüğü kişi ve kurumların üzerine bu savcılarla gitti.

Dikkatli okurlar hatırlayacaktır, Ergenekon soruşturmasının başladığı dönemde yandaşlar “Hukuka saygılı olun, bu yasaları siz çıkarmamış mıydınız?” sözünü koro halinde ve hatta biraz da alaylı biçimde söylüyordu.

İktidar Özel Yetkili Savcılık kurumunu tepe tepe kullandı. Kimi beğenmiyorsa, kimden korku ve endişesi varsa yargıyı üzerlerine saldı; ne aydın, ne gazeteci, ne işçi, ne general, ne kozmik oda kaldı.

Üstelik insanlar eziyet çekse de, adaletsizlik, korku ve dehşet ortamı yaratılsa da, sonuçta her şey yasalara uygun olduğu için kimsenin ağzını açacak hali de yoktu.

Böylelikle eleştiriler ister istemez “uzun tutukluluk süreleriyle” sınırlı kalmaya mahkûm oldu.

Şimdi durum değişti. İktidar ilk kez muhalif, tehdit ya da düşman gördüğü kesimlere karşı kullandığı Özel Yetkili Savcılık ile karşı karşıya geldi.

MİT soruşturması iktidarı şoke etti. Silahın kendilerine dönme olasılığı da belirmişti.

Önlem çok hızlı alındı. MİT yasası değiştirilirken, aslında asıl hedef Özel Yetkili Savcılardı. “Ayağınızı denk alın” mesajı verildi.

Ancak savcılara ne kadar gözdağı verilirse verilsin, Özel Yetkili Savcıların bir süre sonra yine iktidara yönelmeyecekleri garanti değil. O halde en etkili çare Özel Yetkili Savcılığın kaldırılmasıdır.

Nitekim Başbakan evinden AKP’li gençlere yaptığı konuşmada çok çarpıcı sözler söyledi geçen pazar günü.

Dedi ki “Önümüze 367 engeli çıkarıldı, aştık. Anayasa’yı değiştirip, Cumhurbaşkanı’nın halkın seçtiği bir sistem getirdik. 27 Nisan muhtırası verildi. 28 Nisan’da sivil muhtıra ile yanıtını verdik. Partimiz hakkında kapatma davası açıldı, kapattırmadık. HSYK krizi çıkarıldı, HSYK’yı değiştiren Anayasa değişikliği gerçekleştirdik. Şimdiye kadar önümüze çıkarılan engelleri tersine çevirdik. Hiçbirine boyun eğmedik.”

Başbakan açıkça “Bizim yolumuza kim engel koymaya kalkarsa öyle ya da böyle aşarız” diyor.

Özel Yetkili Savcılık kurumunun artık AKP’yi de vurabilir olduğunun görülmesi, iktidarı harekete geçirecektir. AKP şimdilik Özel Yetkili Savcıların üzerlerine gelmesini “yasal şiddet” kullanarak önledi.

Sıra bu savcılıkların tümden kaldırılmasına gelecektir. Yandaş medya zaten bu kampanyaya başladı bile.

CHP de Özel Yetkili Savcıların kaldırılmasını istiyor. Acaba bir daha mı düşünmeliler?

*****



Uludere unutuluyor

Çabuk heyecanlanan, ani tepkiler veren ama yine çok çabuk unutan bir halkız.

Uludere’deki faciayı hararetle tartıştık, Meclis komisyonları kurduk, gazeteciler sanki olayı çözecekmiş gibi bölgeye akın akın gitti.

Sonuç var mı? Yok. Herkes olayın aslını değil de gönlündeki söylemeye çalışıyor.

Savcılar güya çalışıyor, korucu sorguluyor, kaçakçıların görgü tanıklığına başvuruyor. Milletvekilleri İHA görüntülerini izleyip “kaçakçı mı, terörist mi?” ayrımı yapmaya çalışıyor.

Oysa yapılması gereken çok basit: Olayla ilgili herkesin bildiği bazı sorulara cevap aramak.

1. İstihbarat nereden geldi?

2. İstihbaratı kim değerlendirdi?

3. Vur emrini kim verdi?

İşte bu kadar. Bu soruların cevabını Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları biliyor.

*****



Örgüt arayanlara cevap

Devlet Denetleme Kurulu’nun Hrant Dink cinayeti raporu dün birçok gazetenin manşetindeydi. Rapor bir faciayı dile getiriyordu.

Hrant Dink’in katledilmesindeki devletin ihmali gözler önüne seriliyordu.

Mahkeme bittiğinde sözde aydınlar kıyameti koparmıştı. Çünkü mahkeme bu cinayeti Ergenekon davasına bir türlü bağlayamamıştı.

O zaman da yazdık çizdik, “eğer varsa örgüt ortada, ama ne yaparsınız ki hepsi bu

iktidarın adamı, onlar soruşturulacağına terfi bile ettiler” diye.

Şimdi üstelik

Cumhurbaşkanı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu aynı şeyi söylüyor.

Ama bu bizim aydın çocukları pek ilgilendirmeyecektir. Cinayet Ergenekon’a bağlanamadıktan sonra ne faydası var değil mi bu tür raporların?

*****



Teröristlerle görüşmeler açık olsun

İktidar MİT şokunu yavaş yavaş üzerinden atıyor. Tehlike jet hızıyla yasa çıkarılarak savuşturuldu.

İktidar sözcüleri şimdi tekrar “Oslo sürecine devamdan” söz etmeye başladılar.

Oslo sürecinden kasıt, MİT Müsteşarı’nın teröristlerle yaptığı görüşmeler.

Anlaşıldığı kadarıyla iktidar İmralı’daki terör lideriyle ve PKK’nın diğer yöneticileriyle görüşmelere devam edecek.

Aslında artık bu görüşmeler gizli olmamalı. Halkın yarısından fazlası teröristlerle pazarlık edilmesinden hoşnut. Bunlar ortaya çıktıkça AKP’nin oyu artıyor.

O halde Başbakan’ın özel temsilcisini gizlice başka ülkeye göndermesine, yabancı bir ülkenin hakemliğinde toplantılar yapmasına hiç gerek kalmadı.

En doğrusu teröristlere “özel pasaport” verilerek Türkiye’ye davet edilmeleridir. Gelirler, hiçbir endişeleri olmadan, resmi törenle karşılanırlar, seçilmişlerden ve atanmışlardan oluşacak heyetlerle pazarlıklarını yaparlar, ardından basın toplantıları düzenlerler.

Her şey açıkta olacağı için “kaset sızdırması” ya da bir savcının “işgüzarlık” yaparak soruşturma açmaya kalkması gibi tatsızlıklarla da karşılaşılmaz.

 

(GazeteVatan)

Can ATAKLI | Tüm Yazıları
Hits: 1474