MİT Müsteşarı ve Mensupları Hakkında Soruşturma ve Kovuşturma Yapılmasına İlişkin Usul Hükümleri

~ 20.02.2012, Ali Suat ERTOSUN ~

Kanun değişikliği yapılması ve yeni hükümler getirilmesi sorunları çözmeyecek, tam tersine yeni tartışmalar ve problemler yaratacaktır. Sorun yasalarda değil, doğru uygulanmamalarındadır. Yanlıştan dönülmesi erdemli bir davranıştır. Kanun hükümleri doğru uygulanacak olursa sorunlar çözülecek, adaletsizlikler önlenecektir.

Ülkemizde sürekli gündem değişmekte ve hukuk tartışılmaktadır. Bu tartışmaların yoğun olması, hiç de olağan değildir. Çünkü hukuk, rutin olması gereken bir faaliyettir. İyi işlediğinde varlığı hissedilmemekte; işlemediği zaman yokluğu hissedilmektedir. Dolayısıyla yapılan tartışmalar, hukukun egemenliğini değil, ona olan ihtiyacı göstermektedir.

Yapılan yanlışlıkları üst üste koyduğumuzda insanın aklına, hukukun belli amaçlar için kullanıldığı gelmektedir. Anayasamızda Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu belirtilmiş, mahkemelerin de bağımsızlığı vurgulanmıştır. Oksijen gibi, su gibi herkese lazım olan hukukun, araç olarak kullanılmasının kimseye yarar getirmeyeceğini akıldan çıkarmamak gerekir. Geçmişte bir cumhuriyet başsavcısının, ilgili mevzuat hükümlerine uyulmadan, görevine giren bir konu hakkında soruşturma yapılıp gözaltına alınarak tutuklanması; MİT mensupları hakkında, ilgili mevzuat gereği izin alınmadan soruşturma yapılması ve bazılarının tutuklanması; CMKye aykırı olarak kozmik odanın aranması ve devlet sırrı niteliğindeki belgelerin incelenmesi; anayasamıza aykırı şekilde görevleriyle ilgili suçlardan eski Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı hakkında soruşturma yapılması ve tutuklanmaları; şimdi de MİT Müsteşarı, eski müsteşarı ve müsteşar yardımcısının İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından ifadeye çağırılmaları gündemimize oturmuştur. MİT mensupları, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Kanunu hükümleri çerçevesinde görev yapmaktadır. 2937 sayılı kanunun 7. maddesine göre, MİT müsteşarı 4. maddede belirtilen görevlerin yerine getirilmesinden sadece başbakana karşı sorumludur.

Anılan kanunun 26. maddesine göre, sadece MİT müsteşarı değil, MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan ötürü haklarında cezai takibat yapılması başbakanın iznine bağlıdır. Buradaki izin, soruşturma ve yargılama şartı olup, izin verilmedikçe MİT mensupları hakkında cezai soruşturma yapılamaz. İznin bizzat başbakan tarafından verilmesi gerekmektedir.

MİT mensuplarına isnat olunan suçlamalar, ifa ettikleri görevler nedeniyle yöneltilmektedir. İlgililer görevin gereklerine aykırı davranmışlarsa bu da bir görev suçudur. Dolayısıyla haklarında soruşturma yapılması başbakanın iznini gerektirmektedir.

CMKnin 250. maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ait hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdırhükmünün, MİT mensupları açısından izin şartı gerçekleşmedikçe uygulanması olanağı yoktur. İzin şartını öngören hüküm, özel kanunda yer almaktadır. Hükümler/normlar yarışmasında (genel kanunla özel kanunun çatışması durumunda) özel hüküm bulunduğu takdirde, önce özel kanun uygulanır.

Müsteşarların görevleri

CMKnin 250. maddesinin üçüncü fıkrası, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilerden bahsetmektedir. MİT müsteşarı, bizim katılmadığımız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uygulamalarına göre, Yargıtayın yargılayacağı kişiler arasında bulunmamaktadır. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun değişik 13. maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanacakları yetkili ve görevli mahkemeler belirtilmiştir. Bu maddeye göre, müsteşarların görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanacakları yetkili ve görevli mahkeme, Yargıtayın ilgili dairesidir. Anılan kanunun 12. maddesi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, müsteşarlar ve valiler hakkında, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yapılacak hazırlık soruşturması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya başsavcıvekili tarafından yapılır. Bu kişiler hakkında hazırlık soruşturması sırasında hâkim kararı alınmasını gerektiren hususlarda; Yargıtayın ilgili ceza dairesine başvurulurhükmünü içermektedir. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bugüne kadarki uygulamalarında müsteşar kavramını, bakanlık müsteşarı olarak anlamış ve yorumlamış; MİT Müsteşarı ile alakalı olarak kendisine iletilen evrakı, genel hükümlere göre işlem yapılması için mahalli cumhuriyet başsavcılığına göndermiş, mahalli cumhuriyet başsavcılığı da izin aldıktan sonra gereğine tevessül etmiştir.

Nitekim daha önceki MİT müsteşarlarından birisi hakkında, Ergenekon örgüt şeması ile ilgili olarak siyasi bir partinin şikâyeti üzerine soruşturmaya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlanmış, Başbakandan izin istenmiş, verilmemesi üzerine evrak işlemden kaldırılmıştır. Danıştay Birinci Dairesinin 28.5.2009 tarih, 2009/669-902 Esas ve Karar sayılı kararında 2937 sayılı yasada öngörülen özel soruşturma ve kovuşturma usulüne tabi olan MİT müsteşarının 4483 sayılı yasa kapsamında bulunmadığı belirtilmiştir. Bu karara, çok önemli görevler ifa eden ve atanması bakanlık müsteşarlarına göre daha farklı bir prosedüre bağlı bulunan MİT müsteşarını 4483 sayılı tabi tutmaması nedeniyle katılmamaktayız. 2937 ve 4483 sayılı masaların birbirini tamamladığı görüşündeyiz. MİT müsteşarı, bizim görüşümüz doğrultusunda 4483 sayılı kanunun 13. maddesi kapsamında değerlendirilecek olursa, görevi nedeniyle işledikleri suçlardan dolayı Yargıtayda yargılanacağından, soruşturmasının özel yetkili cumhuriyet savcılarınca değil, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, davasının da özel yetkili ağır ceza mahkemesi tarafından değil, Yargıtayın ilgili dairesi tarafından görülmesi gerekmektedir. CMKnin 12. maddesinin birinci fıkrasına göre davaya bakma yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesinindir. Yine anayasamızın 37. maddesine göre, hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bu durumda soruşturmanın İstanbul değil, Ankara Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığınca yapılması gerekmektedir. Sonuç olarak; MİT mensupları hakkında 2937 sayılı kanun uyarınca cezai soruşturma yapılması başbakanın iznine tabidir. MİT müsteşarı hakkında izin verildiği takdirde, isnat edilen suçlamalar görevi ile ilgili olduğundan, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun değişik 12. maddesi uyarınca soruşturma Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmalı ve dava açılacak olursa aynı kanunun 13. maddesi gereğince Yargıtayın ilgili dairesinde görülmelidir.

Bağlılık kuralı

MİT müsteşar yardımcısı ve diğer MİT mensupları hakkında ise MİT müsteşarından bağımsız olarak izin verilecek olursa, soruşturma CMKnin 250. maddesi uyarınca yetkili cumhuriyet savcılarınca yapılmalı, davasına da özel yetkili ağır ceza mahkemesi bakmalıdır. Ancak MİT müsteşarı ile müsteşar yardımcısı ve diğer mensuplarının eylemleri arasında birliktelik ve bağlantı varsa, bağlılık kuralı gereğince, 4483 sayılı kanunun 10. maddesi de gözetilerek müsteşar yardımcısı hakkındaki soruşturmayı yapma görevi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ait olup, davaya bakma gö- revi de Yargıtayın ilgili dairesinindir. Bu arada, yöneltilen suçlamalar son derece ciddi ve vahim nitelikte olduğundan, denetim mekanizmaları harekete geçirilmelidir.

Kanun hükümlerinin objektif değil, kişilere ve olaylara göre sübjektif olarak uygulanması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olacak, giderilmesi zor zararlar doğuracaktır.

Kanun değişikliği yapılması ve yeni hükümler getirilmesi sorunları çözmeyecek, tam tersine yeni tartışmalar ve problemler yaratacaktır. Sorun yasalarda değil, doğru uygulanmamalarındadır. Yanlıştan dönülmesi erdemli bir davranıştır. Kanun hükümleri doğru uygulanacak olursa sorunlar çözülecek, adaletsizlikler önlenecektir.

 

Ali Suat ERTOSUN
HSYK Üyesi

(Cumhuriyet)

Ali Suat ERTOSUN | Tüm Yazıları
Hits: 2494