İstanbul'un Fethini Bitirememek...

~ 20.02.2012, Erdal ATABEK ~

İstanbulun fethini her yıl kutlarız.

1453. Yeni bir filmle yeniden gündemde.

Fatih Sultan Mehmet, büyük bir hükümdardır.

Sadece İstanbul fatihi olduğu için değil.

Fatih, bir Rönesans insanıdır.

İtalyan ressamı Belliniye portresini yaptırmıştır.

İstanbula yeniden Rum nüfusu getirmiştir.

Bilimlere bilinenden daha çok değer vermiştir.

Sanata büyük ilgi göstermiştir.

1453 yılında Doğu Roma İmparatorluğu fethedilmiştir.

Onun için de İstanbulun fethine de Fatih Sultan Mehmete de yeni bir açıdan bakmamız gerekiyor.

Hamasi gösterilerin ötesine bakabilmemiz gerekiyor.

1453 yılı, Doğuda da, Batıda da yeni bir çağın habercisidir.

Ne yazık ki bununla ilgilenmiyoruz.

***

1450 yılı Batıda matbaanın bulunuşudur.

Matbaa ilk önce Çin uygarlığının eseridir.

Gütenberg, hareketli harflerle matbaayı Batının kültür dünyasına soktu.

1500,1600,1700 yılları Batıda basılmış kitapların yıllarıydı.

Osmanlı ise matbaa ile üç yüz yıl sonra tanışacaktır.

Matbaanın yaygınlaşması, basılı kitapların çoğalması öncelikle Katolik dünyasının elinde tuttuğu elyazması metinlerin ipoteğini kırmıştır. Protestanlık yaygınlaşmıştır.

Rönesans ve Aydınlanma insan aklının egemenliğini dünyaya yaymıştır.

Bilimin, tekniğin Batıda başlayıp egemen olmasının anahtarı budur.

Osmanlı İmparatorluğuna ilk matbaa 1792 yılında İspanyadan gelen Yahudilerle birlikte gelmiş, ancak kendi yayınlarına izin verilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu fetih siyasetinde, fetih ekonomisinde başarılı olmuştur. Ancak bilimsel gelişmelerde ve teknik ilerlemelerde sadece savaş amacıyla, savaş ölçeğinde ilgilenmiştir.

Bu da gerilemenin nedenlerini açıklar.

***

1492 yılında Amerika kıtasının keşfi gerçekleşmiştir.

Bu da dünyadaki büyük değişmelerin anahtarıdır.

İspanya, Kristof Kolombun seferleri ile yeni dünyanın insanlarına, zenginliklerine el koymuş, yağmalamış, yeni ve kanlı bir tarih yazmıştır.

Dünya tarihine böyle geniş bir açıdan bakmak yerine kendi kılıçlarımızla övünmekten vazgeçmememiz bize bugünümüzü anlamakta yardımcı olmuyor.

Geçmişin zaferleriyle övünmek tatlı bir duygudur ama düne nesnel bakmak daha akıllıcadır.

İstanbulun fethinin sürüp gitmesine ne demeli?

***

İstanbulu hâlâ fethetmekle uğraşmıyor muyuz?

Şu aradan geçen beş yüz yıldan fazla zamanda ne yaptık?

Nerede İstanbulun su havzaları?

Nerede İstanbulun ormanları?

Nerede İstanbulun mesire yerleri?

Nerede İstanbulun kıyıları?

Nerede İstanbulun tepeleri?

Nerede?

Her taraf yapılarla doldurulmuş.

Her taraf arabalarla doldurulmuş.

İki köprü yaptınız, trafik gene felç.

İki köprü daha yapsanız nafile.

Ama İstanbulda bir konser salonu yok.

İstanbulda her şey AVM mantığına terk edilmiş.

AVM- Alış - Veriş - Merkezi.

Ye-İç-Al-Ver-Otur-Gez. O kadar.

İstanbulu fethe devam ediyorsunuz.

Ne Fatih Sultan Mehmeti anlıyorsunuz.

Ne Osmanlıyı biliyorsunuz.

Ne Rönesanstan haberiniz var.

Ne uygarlıkla ilginiz var.

İstanbulun fethi mi?

Devam.

Son karış toprağa kadar...

Zorunlu açıklama:

İnternet ortamında adım kullanılarak dolaştırılan Fethullah Gülen Neden Hacı Değildir başlıklı yazı benim değildir. Defalarca yalanladığım halde sahibi çıkmayan, ortada dolaşan yazı bana da saygısızlıktır. Durumu bir kez daha açıklıyorum.

(Cumhuriyet)

Erdal ATABEK | Tüm Yazıları
Hits: 1423