Vatandaş boşlukta

~ 12.02.2012, Melih AŞIK ~

- Bendeniz artık yargıya güvenmiyorum... Eğer özel yetkili savcı ifadeye çağırırsa gitmeyeceğim...
- Neden?
- Yargıya Başbakan güvenmiyor ki ben güveneyim... O kadar güvenmiyor ki, baksana adamını ifadeye bile göndermiyor. MİT Müsteşarı’na bile uydurma suçlamalar yükleyen bir yargı sade vatandaşa neler yapmaz?
* * *
Bir vatandaş böyle diyor.. Bir başka vatandaş ise şunu...
- Ben bu MİT’e güvenmiyorum arkadaş...
- Neden?
- Baksana terör örgütünün içine adamını sokmuş, birlikte terörist faaliyetler yürütmüşler. Hem Müsteşar Hakan Fidan da oturmuş PKK ile devlet adabına yakışmayan anlaşmalar yapmış... Savcı bunları kafadan atmaz ya...
* * *
Üçüncü bir vatandaşı dinliyoruz:
- Ben Emniyet’e güvenmiyorum arkadaş...
- Neden?
- Görmedin mi Başbakan İstanbul’da en önemli iki emniyet yetkilisini kafalarına göre hareket ediyorlar diye görevden aldı. Savcılarla Emniyet kumpas kurmuş Başbakan’a ve adamı Hakan Fidan’a kazık atmaya çalışıyorlarmış.
Bu vatandaşlar böyle düşünmekte haksız mı?
Başbakan’a inananlar yargıya inanmıyor...
Yargıya inananlar MİT’e ve Başbakan’a inanmıyorlar...
Bazı vatandaşlar tüm kurumların siyasallaştığını düşünüyor ve hiçbirine inanmıyor.
Devlet kuruluşları devletin kuruluşu olmaktan çıkıp iktidarı ele geçirme savaşında birer araç haline gelmiş durumda.
TSK, üniversiteler, medya gibi kurumlar daha önce devreden çıktı.
CHP tutuk, Meclis birbirini yiyor...
Sade vatandaş kendini ister istemez boşlukta hissediyor...
Devleti yok etmek kolay değildi.. Ama başardılar...

 

“Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözünün doğruluğu şu son MİT meselesinden sonra yandaş basının da memleketteki hukuksuzluktan söz etmeye başlamasıyla bir kez daha
kanıtlanmış oldu...
Haldun Ertem

 

Figaro’nun dramı
Yandaş gazetenin gazetecileri sonunda isyan bayrağını çekti...
Hayır bizde değil.. Bizim yandaş gazeteciler sabırlı ve yumuşak başlıdır. Olay Fransa’da cereyan etti.
Sağcı Figaro gazetesi çalışanları gazetenin aşırı derecede Sarkozy yanlısı olmasına isyan ederek Genel Yayın Müdürü Etienne Mougeotte’a bir protesto bildirisi takdim ettiler.
Meslektaşlarımız “Sarkozy’nin reklam ajansı olmak istemiyoruz”, “Gazetecilik yapmak istiyoruz, reklamcılık değil” diye bağırıp çağırdılar. Küfürler havada uçuştu.
Yalnızca yorumların değil haberlerin ve manşetlerin de çoğulcu bir anlayışla oluşturulmasını istedi, Fransız meslektaşlar... Sonuçta... Mesleklerinin siyasete alet edilmesinden ve belli bir lider çıkarına kullanılmasından rahatsızlıklarını açıkça ilan ederek onurlarını kurtardılar...

 

Milliyet’in iyi insanı
Bertolt Brecht’in “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahneleniyor... Özetlersek...
Çin’in Sezuan eyaletinde geçen oyun, üç tanrının iyi bir insan aramak üzere dünyaya inmesiyle başlar. Kendilerine yatacak yer arayan tanrılara, fahişe Shen Te’den başka kucak açan olmaz. Tanrılar, Shen Te’ye iyiliği karşılığında yüklüce bir para verdikten sonra Sezuan’dan uzaklaşırlar. Ancak kendine bir tütüncü dükkânı açan Shen Te’ye müşteri yerine ne kadar işsiz güçsüz, parasız insan varsa musallat olur ve Shen Te’nin iyilikleri kendisine zarar vermeye başlar. İnsana insanca yaşama hakkının tanınmadığı çarpık bir düzende, iyi insan Shen Te ayakta kalabilmek için zaman zaman Shui-Ta kişiliğine bürünerek katı yürekli, kötü bir insan rolünü oynamak zorunda kalır. O zaman seyirci: “İnsan, insancıl olmak için insanlık dışı bir mücadele mi vermelidir” sorusunu sormaya başlar...
Oyun gerçekçidir... İnsanoğlu iyi yanlarını korumak için sık sık hatta çok sık insanlık dışı yollara başvurur... Bir de sapına kadar iyi insanlar vardır ki, ne yaparsanız yapın onları iyi yoldan ayıramazsınız... Her şey yozlaşırken onları yozlaştıramazsınız...
Oyunun öyküsünü okurken örnek olarak aklımıza geçen çarşamba akşamı 80. yaşgününü kutladığımız Nail Güreli ağabeyimiz geliyor.. O öyle bir insandır...
Hem soylu bir yazar, hem adını tarihe yazdırmış bir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, hem sapına kadar iyi insan...
Yozlaşmanın her türlüsünün yaşandığı bir piyasada yozlaşmayan insan...
Kendisine uzun ömür, sağlık ve umut dolu günler diliyoruz...

 

AKP’li Ömer Çelik, “Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması MİT görev yapmasın demektir” demiş.
Peki onlarca generalin hapse atılması ne demektir?
* * *
MİT Müsteşarı Fidan’ı ifadeye çağıran savcı görevden alınmış.
Yargı bağımlılığına aykırı davranan kendini anında kapının dışında buluyor...
Fahrettin Fidan

(Milliyet)

Melih AŞIK | Tüm Yazıları
Hits: 1317