12 EYLÜL İDDİANAMESİ VE BAZI GERÇEKLER

~ 30.01.2012, Av. Hilmi HANTA ~

12 Eylül 1980 Darbesine ilişkin olarak sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında yapılan ceza soruşturması sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK.250.md ile yetkili ve görevli) tarafından düzenlenen iddianame ile (CMK.250.md ile yetkili ve görevli) Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştır.

a) CMK.250.md ile yetkili ve görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmaya ve iddianame düzenlemeye mezun değildir. ŞÖYLE Kİ;

CMK.250/3md.’nde Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümleri saklı tutarak bu kişiler bakımından bir sınırlama getirilmiştir.

Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesinin Görev ve Yetkilerini” düzenleyen 148. Maddesi; “Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini…görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar./Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.” Şeklindedir.

Anayasanın Geçici 1.Maddesine göre, Anayasanın halk oylaması sonucu kabul edildiğinin ilanı ile birlikte, halkoylaması tarihindeki Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatını kazanır.

1982 Anayasası Resmi Gazetede 09.11.1982 tarihinde yayınlanmak suretiyle “usulünce ilan” olunmuştur.

Kenan Evren 09.11.1982 tarihinde Cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanmıştır.

İddianamede suç tarihi olarak 02 Ocak 1980 tarihi ve 12.09.1980 - 06.12.1983 tarihleri arası gösterilmiştir. İddianamenin sonuç kısmında suçun temadi ettiği (süreklilik içinde olduğu) kabul edilmiştir.

İddianamede suç tarihi olarak gösterilen 06.12.1983 tarihinde sanık Kenan Evren Cumhurbaşkanıdır.

O halde; CMK 250/son md. ve Anayasanın 148. maddesine göre sanık Kenan Evren’in Yüce Divanda yargılanması yasal zorunluluktur.

Kenan Evren’in yargılanmasında Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi görevli ve yetkili mahkeme olduğu gibi, savcılık görevinin de “Yargıtay” Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili tarafından yerine getirilmesi yasal zorunluluktur.

Tahsin Şahinkaya, Kenan Evren tarafından işlenen suçun müşterek asli faili olduğundan Kenan Evren’in yargılanma düzeneğine tabii olarak Kenan Evren’le birlikte Yüce Divanda yargılanmalıdır.

 

 

Ankara (CMK.250.md ile yetkili ve görevli) Cumhuriyet Savcısının İddianame düzenlemesi ve (CMK.250.md ile yetkili ve görevli) Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılması yanlıştır.

Sanık tarafından yapılacak olan itiraz üzerine Mahkemenin itirazı kabul etmesi halinde dava duracak ve dosya Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir.

b) İddianamede 02 Ocak 1980 tarihi suçun ilk işlendiği tarih olarak kabul edilmiştir. Ancak, İddianamede “12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Öncesi Meydana Gelen Önemli Terör Olayları” başlığı altında sayılan ve 12 Eylül ile organik bağı olduğu kabul edilen olaylardan 1 Mayıs 1977 katliamı, 06 Nisan 1978 Hamidonun bombalı paketle öldürülmesi, 16 Mart 1978 Katliamı, 1978 Sivas Katliamı, 1978 Kahramanmaraş Katliamı, 1 Şubat 1979 Abdi İpekçi’nin öldürülmesi olayları Savcının belirlediği ilk suç tarihi olan 02 Ocak 1980 tarihinden öncedir.

Yani, Savcılıkça; ilk suçun işlendiği tarih olarak 02.Ocak.1980 tarihi gösterilerek bu tarihten önce meydana gelmiş yukarıda yazılı katliam ve suikastlar nedeniyle sanıklar peşin olarak sorumsuz sayıldığından sanıkların bu eylemler nedeniyle sorumlu tutulmaması hedeflenmiştir.

c) İddianamede “12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Öncesi Meydana Gelen Önemli Terör Olayları” başlığı altında sayılan katliam ve suikastlarla ilgili ayrı ayrı evvelce mahkemelerde dava açılmış olmasına rağmen, iddianame yazarı Savcının iddianamede “delil “olarak bu dava dosyalarının adını dahi anmaması ilginçtir.

d) İddianamenin içinde “müşteki (şikayetçi)” olarak adı geçen kişiler dahil katliam, suikast, işkence ve diğer şekillerde mağdur olanların hiç birisinin şikayetçi olarak iddianamede sayılmaması ilginçtir. Bunun, 12 Eylül mağdurlarının davaya katılmalarına engel olmak için yapılmış basit bir düzenek olduğu açıktır.

e) Savcılık 06.12.1983 tarihinde seçim yoluyla parlamento oluşumunu 12 Eylülü bitiren son suç tarihi olarak kabul etmiştir. Fakat bu seçimlerin nasıl yapıldığı iddianamede kısmen anlatılmıştır ve Savcı dahi kendisini buna “güdümlü demokrasi” demek zorunda hissetmiştir. 12 Eylül operasyonu olan bir parlamento seçiminin 12 Eylülün sona erme tarihi olarak belirlenmesi anlaşılamaz bir çelişkidir.

f) Savcının genel değerlendirme başlığı altında Fatsa’yı anlatırken kullandığı “esasen her gün onlarca insanımızın terör olaylarında öldüğü bir ortamda, Başbakan, Hükümet ve diğer siyasi parti liderlerine doğrudan, Cumhurbaşkanına ise doğrudan olmasa bile dolaylı olarak müdahalede bulunabileceğine ilişkin uyarı mektubu verebilecek kadar kendisini güçlü gören askeri yönetimin, terör olaylarına müdahale ederek suçluları adli merciler önüne çıkarmasının toplum ve siyasi iktidar tarafından ancak takdir edilebilecek bir durum olması” şeklinde ki değerlendirme sanıkların iddianame yazarı Savcıyı ne kadar derinden etkilediklerinin açık bir ifadesidir.

g) Savcı geçici 15. maddenin kaldırıldığı tarih olarak referandum sonucunun resmi gazetede yayınlandığı tarih itibariyle sanıklar hakkında durmuş olan dava zamanaşımının yeniden işlemeye başladığını ve eski ceza kanununa göre 20 yıl olan dava zamanaşımı süresinin dolmadığını ileri sürmüş ise de, eski ceza kanunu 103. maddesine göre dava zamanaşımı suçun işlendiği kabul edilen tarihte başlar ve eski ceza kanunu 104.maddesine göre de 103. maddeye göre başlamış olan dava zamanaşımını kesen, durduran her türlü sebebin ortadan kalkmasıyla yeniden işlemeye başlayan dava zamanaşımı en fazla “işlenen suç için öngörülen dava zamanaşımı müddetinin” yarısı kadar bir süre ilave edilmek suretiyle bulunan miktara kadar devam eder. Yani sanıkların suçuyla ilgili kanunda 20 yıl olarak öngörülen zamanaşımı müddeti 10 yıl daha ilave edilerek bulunan 30 yılın bitiminde dolduğu kabul edilir.

Bu durumda savcının kurguladığı şekil ve mantaliteyle 30 yılın dolmasıyla dava, zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılır. Savcılık temadi ettiğini yani devam ettiğini kabul ettiği sanıkların suçuyla ilgili 06.12.1983 tarihini temadinin bittiği tarih olarak tespit ederek bu davaya 06.12.2013 tarihine kadar ömür biçmiştir. Fakat savcının 06.12.1983 tarihinde temadi bitmiştir tespiti doğru değildir. Yasal düzenlemeleriyle ve kadrolarıyla halen tüm ceberutluğuyla ayakta olan bir rejim söz konusudur. 12 EYLÜL bir suç olarak halen işlenmeye devam ettiğinden zamanaşımından da bahsedilemez.

Sonuç olarak; Yasal mevzuatıyla ve tüm kadrolarıyla ülkeyi istedikleri gibi yöneten bir yapının, varlığını güçlü bir şekilde koruduğu gözetildiğinde, 12 Eylül İddianamesinin iki kişi hakkında ve baştan savma, her türlü hukuki ciddiyetten uzak şekilde yanlış yürütülen bir soruşturmayla, yanlış düzenlenen bir iddianameyle, yanlış mahkemede dava açılarak sanıkların yargılanacağını sadece “zannedebiliriz”. 12 Eylül halen oyun kurucudur. Hedef oyunu bozmak olmalıdır. 12 Eylül mağdurları bu düzeneğin parçası olmamalıdır. Bu oyunu, oyun kurucuların kurallarıyla oynamak isteyenlerin yolu açık olsun. Ancak umduklarını bulamayacaklardır.

 

Av. Hilmi HANTA | Tüm Yazıları
Hits: 2913