Evdeki insanı, sokakta neden göremiyoruz?

~ 13.01.2012, Abbas GÜÇLÜ ~

 Temel eğitim 13 yıla çıkmak üzere. İlgili yasa yakında TBMM’ye geliyor. Bu süre artırımının gerekçeleri arasında neler var, henüz görmedik. Umarız, hedeflenen insan modelini çok iyi tarif eder ve ona göre bir müfredat programı geliştirilir.
Genelde hep eğitim kavramını kullansak da, eğitim-öğretim iki ayaklı bir süreçtir. Eğitim işinin terbiye yanını, öğretim de bilgilendirmeyi esas alır. Genelde üzerinde durulan da, hep öğrenme yöntemleri olur. FATİH projesinin hedefi de budur. Öğrenmeyi hızlandırmak, şekillendirmek ve daha kolay ulaşılır hale getirmek.
Peki, işin eğitim yönüyle ilgili olarak ne yapılıyor?
Örneğin, gelenek, görenek, inanç ve bulunduğumuz coğrafyanın bize miras bıraktığı değerlerin ne kadarını çocuk ve gençlerimize, dolayısıyla vatandaşlarımıza kazandıracağız.
Saygı, sevgi, hoşgörü, yardım, ulusal değerler ve en önemlisi de insani değerler, Fizik, Kimya, Matematik kadar önemli olacak mı?
İsterseniz gelin bu soruya cevap aramadan önce bir Japon’un gözüyle kendimize bir ayna tutalım ve daha sonra da 1+4+4+4’lük sistemin, bu değerler manzumesindeki çelişkileri, ortadan kaldırıp kaldırmayacağını sorgulayalım.

Japon’un gözünden Türkler
Bir Japon İstanbul’da geçirdiği bir haftanın sonunda, fikri sorulduğunda şunları söylüyor:
Türklerin evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar.
Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor.
En iyi yere sizi oturtuyorlar.
Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor.
Zorla her yemekten tattırıyorlar.
Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor.
Çay, kahve, meyve, ikramı bitmiyor.
Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor.
Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar.
Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor.
Sonra evden çıkıyorsunuz, aynı adamlar 180 derece değişiveriyor.
Herkes arabasını üstünüze sürüyor.
Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor.
Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil.
Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok geçemezsiniz.
Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor? Bu işi çözemedim!”

Bu çelişki niye?
Evdeki insanımızla, sokaktaki insanımız neden çok farkı?
Bu sorunun cevabını mutlaka bulmalıyız. Yoksa eğitim sistemimize doğru bir yön veremeyiz.
Aslında cevap basit ama yine de üzerinde ciddi araştırmaların yapılması gerekir. Çünkü ayrıntılar, görünenlerden çok daha önemli...
Türk eğitim sistemi, öğrenmeye yönelik bir yapılanma içerisinde değil. Nota ve sınavlara endeksli bir eğitim söz konusu. Yani öğren, geçerli not al ve sonra da o bilgileri unut gitsin.
Zaten kime sorsanız, öğrendiği bilgilerin, ileride kendisine çok önemli bir yararı olacağına inandığını söylemez.
Peki, o zaman onca eziyet niye?
İşte öncelikle cevabını arayacağımız soru bu olmalı.
Bilgi hamallığından, ezberci eğitimden, sınavlara dayalı bugün öğren, yarın unut sisteminden vazgeçecek miyiz, geçmeyecek miyiz?
Bakan Dinçer de, kendinden önceki onlarca bakan gibi, ders kitaplarının gereksiz bilgilerden arındırılacağını, müfredatın hafifletileceğini söylüyor. İnsani değerlere daha fazla önem verileceğini hatırlatıyor...
Oh be dedik mi? Kesinlikle hayır. Çünkü bu sözleri daha önce de çok duyduk ve artık sözün ötesine geçilmesini bekliyoruz...

İnsana yatırım?
Ne zaman eğitim sistemleri tartışılsa ya da yeni projeler söz konusu olsa, öne çıkan konular hep maddi yatırımlar oluyor. İnsanı insan yapan değerler ise hiç konuşulmuyor. Çünkü ne müfettişler sınıfa girdiğinde ne de SBS, LYS tarzı sınavlarda, o insani değerler ölçülmüyor. Oysa en büyük kazanım ya da kayıp onlar ama onu da ciddiye alan yok!..
Japon turistin gözlemine dayalı bir anekdot da benden. Türk cumhuriyetlerini ziyaret sırasında bir Kırgız evine girdik. İçerisi pırıl pırıldı. Ama sokaklar pislikten geçilmiyordu. Evinde bu kadar temiz olan insanlar, dışarıda nasıl bu kadar duyarsız oluyorlar diye epey kafa yorduk ama içinden çıkamadık. Oysa sorunun cevabı çok basit. Eğitim eksikliği!..
Önce insan diyen eğitim anlayışı oturmadığı sürece de bu çelişkiler devam edecek...
Özetin özeti: Öncelikleri ve alışkanlıkları değiştirmek o kadar zor ki, çok zaman alıyor. Bu yüzden, sorunların çözümü için işe önce doğru insan yetiştirmekle başlamalıyız. Yoksa, aradan yıllar geçse de değişen hiçbir şey olmuyor...

(GazeteVatan)

Abbas GÜÇLÜ | Tüm Yazıları
Hits: 1338