ANAYASA NASIL YAPILMAZ

~ 13.01.2012, Av. Ali Musa SARIÇİMEN ~

Rahmetli Özal bir defa delmekle bir şeycik olmaz demişti ancak deline deline Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası artık dikiş tutmuyor. Her önüne gelen aklına estiği gibi, kafasına göre Anayasa yapıyor.

Anayasanın 38. maddesinin 6. ve 7. fıkraları yerinde yok. Daha doğrusu Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” daki Yaşar misali hem var hem de yok.

Nasıl mı? Buyurun birlikte bakalım…

03.10.2001 tarihinde, 4709 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılıyor. Değişiklik yapan 4709 Sayılı Kanunun 15. maddesi aynen şöyle kaleme alınmış:

MADDE 15. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38 inci maddesine aşağıdaki fıkra yedinci fıkra olarak eklenmiş, mevcut beşinci ve altıncı fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez.
Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.

Kafanız hiç karışmasın. Az sonra Devletin kafasının nasıl karıştığını hep birlikte göreceğiz. Bizim Kanun Koyucu ya okumayı bilmiyor ya da saymayı. Şu ifadenin güzelliğine bakar mısınız; “…aşağıdaki fıkra yedinci fıkra olarak eklenmiş, mevcut beşinci ve altıncı fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.”

Bizde Anayasalar böyle yapılıyor, devam edelim…

Bizim Kanun Koyucu hızını alamıyor, 2,5 yıl sonra bu sefer 07.05.2004 tarih ve 5170 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesinde gene bir değişiklik yapıyor. Değişiklik yapan 5170 Sayılı Kanunun ilgili maddesi aynen şöyle:

MADDE 5. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası madde metninden çıkartılmış, onuncu fıkrası ile son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.
Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.

Bu son değişiklikte herhangi bir yanlışlık, kusur yok. Ne varsa o ilk değişikliğin akıl almaz o muhteşem ifadesinde, cümlesinde var. Öyle olduğu içindir ki Anayasa Mahkemesinin İnternet Sitesindeki “Anayasanın” 38. maddesi” ile Başbakanlığın Mevzuat Bilgi Sistemindeki “Anayasanın” 38.maddesi birbirini tutmuyor.

Anayasa Mahkemesinin “Anayasasına” göre, Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” diyor. Buna karşılık Başbakanlık Mevzuat Bilgi Sistemindeki “Anayasaya” göre ise Anayasanın 38/6 fıkrası “Ceza sorumluluğu şahsidir.” diyor. Anayasa Mahkemesinin Anayasasında 38/6 olarak ifade edilen hüküm, Başbakanlık Mevzuat Bilgi Sisteminin Anayasasında 38/7 olarak kendine yer buluyor.

Böylece Anayasa Mahkemesinin, Anayasası “Ceza sorumluluğu şahsidir” ilkesini Anayasanın 38/7. fıkrasında düzenlerken, Başbakanlık Mevzuat Bilgi Sistemi aynı ilkeyi Anayasanın 38/6. fıkrasında düzenliyor. Aynı şekilde Anayasanın “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükmü Anayasa Mahkemesinin Anayasasında 38/6. fıkrasında düzenlenmişken, aynı hüküm Başbakanlık Mevzuat Sisteminin Anayasasında 38/7 fıkrasında düzenlenmiş oluyor.

Kafanız karışmasın, özetleyecek olursak: “Anayasalarda” 38. maddenin 6. ve 7. fıkraları yer değiştirmiş oluyor. Madde 38/6 ya karşılık 38/7, madde 38/7 ye karşılık 38/6 gelmiş oluyor.

Biz tekrar başa dönelim ve Kanun Koyucunun ne dediğine bir daha bakalım: “…aşağıdaki fıkra yedinci fıkra olarak eklenmiş, mevcut beşinci ve altıncı fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.”

Düşünün ki Anayasa Mahkemesi bu hükümlere göre karar veriyor. Koskoca Anayasa Mahkemesi bu… Anayasanın 38/6 veya 38/7. maddelerine göre karar verdim, diyor. Dönüp hükme esas Anayasanın ilgili maddelerine bakıyoruz, varla/yok arası, her biri ayrı bir telden çalıyor.

İşte burası Türkiye, hukuk devletinde, ileri demokrasilerde Anayasa böyle yapılıyor. Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapacak Anayasa Mahkemenin Anayasası yok.

Öyle ya, insan aklından şüphe ediyor. O yüzden oturup düşündüm, yapboz misali onu aldım bunu bozdum. Sanırım Başbakanlık Mevzuat Bilgi Sisteminin Anayasası daha doğru. Bana öyle geldi. Belki de diğeri, bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki bu kafa hukuk bilmez bir kafa.

Öyle ya, bildiğiniz gibi son Anayasa değişikliğiyle bizim bu Kanun koyucu Cumhurbaşkanının seçim süresini gene yüzüne gözüne bulaştırdı. Bugünlerde onunla uğraşıyor. Hazır el atmışken, koskoca Anayasa Mahkemesi duvara toslamadan belki bu işe de bi el atar, diyorum.

Tüm bunlar tesadüf mü yoksa keyfiliğin, hukuk bilmezliğin, ben yaptım oldubittinin sonuçları mı bunlar?

Anayasa değişikliğinin gündemde olduğu bir sırada, “Anayasa nasıl yapılmaz veya nasıl değiştirilmez” veya daha doğrusu bu “kafa” nasıl bir Anayasa yapar sorularına, tüm bunlar yeterince açıklık getiriyor.

Bu vesileyle, bu işi yüzüne gözüne bulaştıranları yedinci satıra ekliyor ve mevcut beşinci ve altıncı satırlardan sonra gelmek üzere kendilerine en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Av. Ali Musa SARIÇİMEN | Tüm Yazıları
Hits: 3204