Getir Götür İşleri.

~ 04.11.2010, Mine KIRIKKANAT ~

AKP iktidarı, hakkaten vesselam özgünlük şampiyonu bir hükümet. Hiçbir ülkede benzeri görülmeyen, en az da Türkiye’nin aday olduğu AB’nin örnek aldığı işler yapıyor, dünya tarihinde ilklere ilklerkatıyor.

Demokrasiyi geçtik, benim bildiğim diktatörlüklerde bile Milli Eğitim bakanları, hangi soylu amaca ve yardıma ilişkin olursa olsun, okullardan para toplamaz. Hem bakan unvanına, hem de devlet ciddiyetine yakışmaz…

Eğer okullarda ve çocuklara yardımseverliğiöğretmek amacıyla bir bağış toplanacaksa, bu işlevi öğretmenler üstlenir. En fazla okul yönetimi bir yardım kampanyası açar…

MEB ve Bakanı, öğrencilere örneğin lavabonun kırılıp çocukların altında kalarak ölmediği sağlamlıkta; suyu akan, ışığı yanan, soğuktan donulmayan okullar, yeterli sayıda ve yetkinlikte öğretmen, araç, gereç, kitap sağlamak, eğitimin düzeyini yükseltmekle yükümlüdür. Başka bir deyişle, almak için değil, vermek için vardırlar.

***

Oysa bizim ellerde Bakan Nimet Çubukçu, görev tanımını tersine çevirerek dünya tarihinde bir ilke imza attı ve öğrenci velilerine gönderdiği mektupla Pakistan sel felaketzedeleri için yardım kampanyası başlattı (25 Eylül 2010, Basın). Üstelik, ince tarifi de ihmal etmedi: Türkiye’nin daha yüz binlercesi yarım papuç, yırtık kazakla okula giden çocukların fukara velileri, eğer parayı bulurlar da bağışlamak isterlerse, özel zarflara koyup ağzını güzelce kapatacak. Bakanın ifadesine göre bu zarflar, ilçelerimizde oluşturulan komisyonlar huzurunda açılacak ve en kısa sürede yardım bekleyen kardeşlerimize ulaştırılacak”…

Mektubu okuduğumda, Türkiye’nin önlenemez yükselişinde haberin dünden bugüne nasıl tepetaklak olduğunu keşfettim: Sekiz yıl önce, okul yönetimlerinin velilerdenbağışadı altında topladıkları kayıt paraları haberdi, ülkemizde.

Artık, Milli Eğitim Bakanı, bizzat bağıştopluyor. Hem de ne okul, ne öğretmen, zaten ne de öğrenci ihtiyaçları için… Pakistan’a götürülecek-cak paralar bunlar…

Nimet Çubukçu, aslında partisininyufka yürek trendine geç atladı. Filistin’e duyarlılık seli sırasında akıl edemedi; Emine Hanım papatyalıktan emekli kasımpatılardan Pakistan’a 4 milyon dolar toplayınca uyandı!

***

Ama İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Filistin, Gazze falan, trendin başından beri uyanık.

O da üzerine Şimdi hattımız Pakistanyazılı İETT ve özel halk otobüsleri dolaştırıyor, bu otobüslerin bilet paralarını götürecek-cakmış, felaket bölgesine.

Raslantıya bakın ki basında çıkan bu haberden sadece bir gün sonrası, yüzde 10 zam getirdi İstanbul’daki toplu taşıma araçlarına.

Getir götür işi, yani.

***

Ama benim kafamı kurcalayan”, başka: Pakistan’a canla başla bağış toplayan AKP’liler, nedense bu paraları illaki elleriyle götürüp vermekte ısrarlı. Haksız da sayılmazlar, çünkü Pakistan gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış bir ülke. Bizzat teslim edilmeyen yardımlar, felaketzedelere ne tam ne yarım ulaşabiliyor.

11 Eylül 2010 itibarıyla, Türkiye’nin Pakistan’a para bağışı 140 milyon TL olarak açıklandı. Acaba Kızılay’ın bölgedeki malzeme yardımları, anahtarları dağıtılan evler falan, bu tutarın içinde mi, dışında mı?

Ya elden götürülen paralar, çek olarak mı dağıtılıyorlar, yoksa nakit mi?

Eğer çek dağıtılıyorsa, yolsuzluk batağı Pakistan bankaları bu yardımların ne kadarını ödüyor yoksul ve cahil halka? Yok nakit dağıtılıyorsa, bunca pardım parası cepte taşınmayacağına göre, kaç sandıkta, nasıl yolculuk ediyor?

Bir de… Türkiye’den götürülen tutarla, Pakistan’a getirilen tutarın denkliğini kim denetliyor?

Ülkemizde ansızın patlak veren bağışçılık salgınında, bunca toplu gayret ve yaygın heves, bana fena halde, her götürünün bir getirisi olabileceğini düşündürüyor.

‘G’ NOKTASI

Aristo’nun öğrencisi Büyük İskender, dünyayı fethe çıktığında kendisine dünyayı öğreten filozofla hep yazışır. İşte o mektuplardan birinde, Aristo’ya sorar:

Fethettiğim topraklardaki toplumları egemenliğim altında tutmak için neler yapmalıyım?

Ülkenin ileri gelenlerini sürgüne mi göndereyim?

Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?

Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?

Tüm çağların en büyük düşünürü, tüm çağların en büyük fatihini şöyle yanıtlar:

Sürgünde toplanıp sana başkaldırırlar.

Hapishaneler kinlerini büyütür ve biler.

Onlardan sonraki kuşaklar intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.

Onların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirlerine düşünce, kendini hakem olarak kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın…

İktisatçı, dünkü öngörüsünün bugün neden gerçekleşmediğini yarın açıklayabilecek uzmandır.

Laurence J. Peter

(1919-1990)

(Cumhuriyet 04.11.2010)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2024