Hükümet Neden AB'ci?

~ 10.12.2011, Zeynep GÖĞÜŞ ~

 Avrupa’nın geleceğini belirleyecek zirve dün yapıldı.

Bir bakıma Türkiye’nin de...

Avrupa’nın 27 üyesinden 17’sinin üye olduğu Avro Bölgesi kurtarılmak isteniyor.

Aileye sahip çıkan servet sahibi büyükanne rolünde Almanya Şansölyesi Bayan Merkel var. Fransa bu seferlik büyük oğul rolünde. İngiltere ise aileye dıştan müdahil olan, çıkar peşindeki damat.

Son sözü söyleyecek olan yine bu üç büyük devlet.

Türkiye ise dış kapının mandalı konumunda olsa bile bu zirvede alınan kararlardan ve sonuçlarından fazlasıyla etkilenecek.

Ama kimin umurunda...

***

Büyükanne, ailenin yaşadığı mali krizi önlemek için sıkı bütçe kuralları getirmek istiyor ki her isteyen aile bireyi canı istediği kadar borç alamasın, kendi bütçesinin açık verme sınırını aşarsa da anında cezayı alsın.

Otoriter büyükanne büyük oğlanı da yanına almış, eşeğini sağlam kazığa bağlamak için Lizbon Antlaşması denilen aile anayasasında değişiklik istiyor. Kimin hangi oranda kurumlar vergisi toplayacağına kadar karışıyor.

Brüksel’de sıkı pazarlık yapılıyor. İngilizler kendi bankalarının Avro Bölgesi bankalarında bağlı paralarını düşünüp Londra’nın finans merkezi City’nin akıbetinden endişeli. Başbakan Cameron bu karambolü içinde Çalışma Saatleri Direktifi gibi konularda İngiltere’nin AB İş Yasası’ndan nasıl kaytarabileceğinin pazarlığını yapacağını ele güne ilan ediyor.

Avrupa ailesinde de pazarlık kültürü var.

Bizde olmayan, Avrupa ailesinde olan konu ise “uzlaşma kültürü”. Hiçbir toplantıya “ortalığı dağıtacağım” niyetiyle girmiyorlar. Bu son zirvede de anlaşacakları bir zemin oluşacak.

Görünen o ki aile önce ortak para kullanan 17 üyesiyle sorunu çözecek. Bu 17 devlet kendi aralarında daha fazla egemenlik paylaşımına gidip daha sıkı fıkı olacaklar.

Özetle Avrupa Birliği ailesinin bir iç halkası, bir de dış halkası olacak.

***

Bize gelince...

AB’nin dış halkasına girme şansımız iç halkaya alınmaktan daha yüksek olabilir.

Tabii gerçekten orada olmayı istiyorsak.

Son dönemde Türk hükümetinin AB çıpasında hâlâ ısrarlı görünmesinin tek nedeni kaldı. Uluslararası yatırımlar açısından Türkiye’nin AB ile üyelik müzakereleri sürecinde olması bir tür garanti oluşturuyor.

Bu, aynı zamanda siyasal bir mesaj: Hükümet bu sayede ibresinin doğuya kaydığına ilişkin kuşkuları gideriyor.

Ülkeye gelen yabancı yatırımlar Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açığı kapatmada önemli bir girdi.

Yabancı Sermaye Derneği YASED’in araştırmalarına bakarak bu ilişkiyi çok net görmek mümkün.

17 Aralık 2004’te Türkiye ile üyelik müzakerelerinin açılacağı ilan ediliyor.

1995-2004 arası Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye toplamı 1.4 milyar dolar. Bu rakam 2005’te 10 milyar dolara fırlıyor. 2008’de AB’deki krizle inişe geçmeden önce 2007’de tek bir yolda 22 milyar doları buluyor.

2011 son çeyrekte toplam giriş 10 milyar doları bulmuş. Yatırımcıların geldiği ilk 5 ülke İspanya, Avusturya, Belçika, Hollanda ve Fransa. Cari açık sürdükçe, yatırım ortamını riske atmak istemeyen hükümet AB ilişkisini koparamaz.

Brüksel Avro zirvesinin sonuçlarından bizim aile de etkilenecek.

(Cumhuriyet)

Zeynep GÖĞÜŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1421