Atatürk ve Türkçe

~ 12.11.2011, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Atatürk bir Osmanlı aydınıydı.

Aldığı eğitim, okuduğu kitaplar (Fransızcalar dışında) doğal olarak eski harflerle ve Osmanlıcaydı.

Seçkin aydın kişiliği, onun Osmanlıcanın inceliklerini kullanmadaki büyük ustalığında da görülmektedir.

Bu alandaki başyapıtı Söylevle birlikte başkaca söylev ve demeçleri, hitapetme ve yazarlık yeteneğinin seçkin örnekleridir.

Buna karşın, Kurtuluş Savaşının başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyetinin önder kurucusu; modern, çağdaş bir ulusun kuruluş süreçlerinde, ulusal bir dile sahip olmanın yaşamsal önemini biliyordu.

Bu ulusal dilin kökü, temeli, bitmez tükenmez yaratıcı kaynakları ise halkın konuştuğu dilden başka bir yerde değildi.

Bu alandaki devrimci eylemin başlangıcı, 1 Kasım 1928 tarihli yasayla yaşama geçirilen alfabe değişikliği oldu.

Osmanlıca alfabenin Türkçenin ses örgüsü ve harf dizilimine uygunsuzluğunu, Türkçe sözcükleri yazmada neden olduğu karışıklık ve güçlükleri bu işle ilgisi olan herkes bilir.

Alfabe değişikliğinin bizi kültürümüzden kopardığını söyleyenlere de inanmayın. Bunlar ya bilgisizlik, ya da kötü niyetle söylenmiş sözlerdir.

Eski alfabeyle yazılmış bütün temel metinler, bugün kullandığımız alfabeyle (Türkçeye uyarlanmış Latin alfabesiyle) isteyen herkesin elinin altındadır

***

Alfabe devrimini izleyen süreçlerde Türk Dil Kurumunun uzun kuruluş öyküsüne burada giremeyiz.

Özetle: Hepsi Atatürkün istek ve direktifleriyle 11 Temmuz 1932de Türk Tarihi Tetkik Cemiyetikurulmuş, hemen ertesi gün Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kuruluş çalışmasına başlanarak aynı yıl 27 Ağustosta bu derneğin kuruluşu ve 26 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında da (toplantılarının hemen hepsinde Atatürkün de bulunduğu) 1. Türk Dil Kurultayı gerçekleştirilmiştir.

Bunları 7 Mart 1933ten başlayarak Arapça-Farsça sözcüklere Türkçe karşılıklar bulmak için düzenlenen dil anketleri”, 18 Ağustos 1934te Atatürkün kurucu ve koruyucu başkanlığında toplanarak 23 Ağustosa kadar sürecek 2. Türk Dil Kurultayı ve 22 Ağustosta toplanan 3. Kurultay izlemektedir. (Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı 3. kurultaydan önce Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir.)

Bütün bu süreçlerde Atatürkün dil konusuna olağanüstü ilgisi, yerli ve yabancı bilim insanlarıyla yaptığı görüşmeler, okuduğu kitaplar ve başkaca çalışmaları için değerli dil bilimci Agop Dilaçarın Atatürk ve Türkçebaşlıklı yazısı okunmalıdır.

Bu yazıdan küçük bir bölümü buraya alıyorum:

Türkçenin eski bir kültür dili olduğuna inanan Atatürk, bu dilin birçok nedenlerden dolayı bin yıldan beri işlenmemiş olduğunu da biliyordu. Bu açığı kapatmak, Türk dilini yine işlenmiş ve işlek bir kültür dili durumuna getirmek için de Türk Dil Kurumunu kurmuş, Türk dilinin yapı kurallarına uygun olarak Türkçe köklerden yine Türk ekleriyle yeni kelimeler türetmiş ve dilimizin çeşnisini büyük ölçüde özleştirmiştir. Bu arada matematik terimleri üzerinde de önemle durmuş, hatta 1936-1937 kış aylarında Dolmabahçe Sarayına çekilerek, geometri öğretenlere ve bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olmak üzere küçük bir geometri kitabı yazmıştır. Yazdığı eser de yazar adı gösterilmeden, 1937de İstanbul Devlet Basımevinde Milli Eğitim Bakanlığınca bastırılmıştır. Atatürkün Geometriadını taşıyan 48 sayfalık kitabında bütün terimler Atatürk tarafından bulunarak konmuştur.

Agop Dilaçar yazısında Atatürkün bulduğu (ve bugün kullandığımız) boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek, yay, kiriş, teğet açı, tabanvb çok sayıda geometri terimini sıraladıktan sonra şöyle devam ediyor:

Bunlardan, mesela açıya biz eskiden zaviye derdik; açıortaya munassıf, geniş açıya zaviye-i münferice, açı uzaklığına bud-ü müzevva, iç tersaçılara da zaviyetan-ı mütekabiletan-ı dahiletan”…

***

Bu yazıyı 10 Kasım Perşembe günü, Atatürkün (bugün Başbakan tarafından yapılan anma konuşmalarından birinde sene-i devriyediye adlandırılan) 73. ölüm yıldönümünde yazıyorum Aynı kişinin aynı konuşmada kullandığı kimi sözcükler ise şöyle: tahayyül, seviye, yad etmek, nihayete erdirmek, badire, mağduriyet, muasır, inşa, ilham, husus, teyit, müsamaha, uhuvvet…” vb

Cumhurbaşkanının konuşması ve okuduğu anma yazısında da ebediyete intikal”, “tezahürvb. hepsinin pırıl pırıl Türkçe karşılıkları bulunan sözcükler geçiyor

***

10 Kasım 2011de devlet adamlarımızın kullandıkları dil böyle

Burada kalınacak mı, yoksa daha da ilerilere gidilir mi?

Kendi payıma ben, hiç de uzak olmayan geleceklerde, her alanda yeniden Osmanlıcaya dönülmesi ve Arap alfabesinin geri getirilmesi için girişim ve dayatmaların başlamasına hiç şaşırmam.

İlkokullarda Arapça okutulmaya başlanması bu yönde atılmış bir adım değilse nedir?

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 5400