Kaddafi'nin Sonu

~ 25.10.2011, Ali SİRMEN ~
Libya’nın kaderine 42 yıl süreyle hükmetmiş olan Muammer Kaddafi’nin, geçen hafta Sirte’de linç edilmesi, budala beklentileri olanların demokrasi çiçekleri açtıracağını sandıkları “Arap Baharı”nın zamirini ortaya çıkarmış bulunuyor.
20. yüzyılın ikinci yarısının en ilginç siyasi kişiliklerinden biri olan Kaddafi’den düş kırıklığına uğrayıp uğramamanız, kendisinden neler beklemiş olduğunuza bağlı.
Eğer düş dünyasında yaşıyorsanız, emperyalizmin dolduruşunun kayığına binmişseniz, Kaddafi’yi, Batı tipi bir demokrat olmadığı için ayıplayabilirdiniz.
Gerçekten de Kaddafi bir zamanlar kendisine gülücükler yağdıran, kendisini kucaklayıp öpen, sonra bombardımanlarla sonunu hazırlayan, Berlusconi gibi Sarkozy gibi “demokrat!” değildi.
Hatta o George W. Bush gibi de değildi ki yoksul ve mazlumlara örnek gösterilsin.
Eğer, Kaddafi gittikten sonra, demokrasinin geleceğine inananlar var ise onlar için bu dünya bunca yıl boşuna dönmüş demektir.
Kendi halkını yalan söyleyip kandırarak, Bush’un yanında Irak katliamına katılmış olan, Tony Blair’in Saddam’ın yakalanması üzerine çıkıp, çok bilmiş edayla “artık Irak’ta demokrasi daha kolay kurulur” demesini eski İngiliz Başbakanı’nın saflığına bağlayanlar, bu yargılarıyla kendi dangalaklıklarının kanıtını sunmuşlardır.
***
Tony Blair de bilirdi ki Saddam, Irak’ın sosyal yapısının nedeni değil sonucudur. Libya’da da Kaddafi olmadığı için demokrasi yok değildi ama demokrasiye elverişli bir ortam olmadığı için Kaddafi rejimi vardı.
İlhan Selçuk’un çeyrek yüzyıl önce yazdığı gibi Kaddafi ısısı ve nemi ayarlanmış ortamda yetişen, nadide bir sera çiçeği değil, vahşi bir çöl çiçeğiydi.
Çölde ancak o yetişirdi.
Kaddafi diktatördü.
Kaddafi zalimdi.
Kaddafi gaddardı.
Kaddafi dengesizdi.
O, Berlusconi, Sarkozy, George W. Bush gibi demokrasinin ince dengelerinden nasibini almamıştı.
Kaddafi ılımlı değildi.
Bugün Kaddafi’nin bütün bu nitelikleri Batı basınında durmadan işlenip, duruyor.
Oysa Kaddafi’nin bu özellikleri Batı’nın hiç umurunda değildi, başka benzerleri gibi çıkarlarıyla çelişmediği sürece de onları görmezden gelmeye amadeydiler.
Eğer Kaddafi, Suudilerin egemenleri gibi olsaydı, dengesizliği de gaddarlığı da diktatörlüğü de görmezden gelinecekti.
***
Kaddafi’nin ılımlı olmaması değildi. Batı’nın sorunu.
Batı’nın sorunu, Kaddafi’nin emperyalizm ve onun çıkarlarıyla uyumlu olmamasıydı.
Kaddafi de örnek aldığı Cemal Abdülnasır da emperyalizmin çıkarlarıyla çelişen kendi toplumlarının çıkarlarını savunmaya çalıştı.
Bunun için çabalarken halklarına da baskı uyguladılar.
Ama kendi toplumlarının öz kaynaklarına sahip çıktılar. Biri ülkesinin petrol kaynaklarını millileştirdi, öbürü Süveyş Kanalı’nı.
Emperyalizm onların hükmünü daha o anda verdi ve uygun zamanı beklemeye koyuldu.
Kaddafi emperyalizm ile uyumlu olmadığı için emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından tasfiye edildi.
O gittikten sonra Libya’ya demokrasi geleceğini sanmak saflıktan öte bir mertebedir.
Bir an düşünün, Kaddafi ülkesinin bütün kaynaklarının emperyalizm tarafından sömürülmesine razı olsaydı, başına bunlar gelir miydi? Hele hele onlarla işbirliği yapsaydı baş tacı edilmez miydi?
Kaddafi’nin linç edilmesinde demokrasinin zaferini arayanların budalalığı emperyalizmin topundan da tüfeğinden de daha etkili olan en büyük silahıdır.
Evet sömürenin en büyük silahı sömürülenin budalalığıdır.

(Cumhuriyet)

Ali SİRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1510