Daha Kötüye Doğru

~ 18.10.2011, Orhan BURSALI ~
Avrupa Birliği’nin “Gerileme Raporu” ile Türkiye, AB ve ABD ilişkileri nasıl bir seyir izleyebilir? Yakın geleceği görmek için bu önemli. İktidar, tepeden tırnağa yeniden kurduğu kendi hukuk sistemi ile muhalefeti biçiyor ve kendi tek parti - tek devlet iktidarını inşa ediyor.
Bu gidiş, kesinlikle demokrasiye doğru değil. Basın özgürlüğü ve siyasal yargılamalar konusunda yaşadıklarımızın ve AB raporunda dikkat çekilen “kötü uygulamalar”ın sonunun geleceği konusunda hiçbir ipucu yok.
Tersine bir durum söz konusu.
Milletvekillerini bile hapisten çıkarmayan, adeta yeminli bir siyasi ideoloji ile karşı karşıyayız. Milletvekilleri, daha haziran ayında yazdığım gibi, şimdilik “anayasa rehineleri” konumlarını sürdürüyorlar!
Davalar için yalan belge sızdırma maşası olarak kullanılan Fethullah’çıdan öğreniyoruz ki, “temizlik merdiveni”nin henüz alt basamaklarındayız! 60. basamaklara kadar toplumun çeşitli kesimlerinde “temizlik sürecek”, 70. basamaklarda ise dirençle karşılanacak, çünkü orada temizlenmesi planlanan “büyük para babaları” oturmakta! Onların kafalarını uçurmada zorlanacaklarını düşünüyorlar.
Bu “merdiven planı” cemaatçilerin midir, iktidarın mı, yoksa her ikisinin mi, bilemeyiz. Satın alınmış veya saf değiştirmiş medya köşelerindeki utanmazlar, koro halinde, bu “kanlı” gidişi, demokrasiye doğru uçuş olarak nitelendiriyor!
Ele geçirdikleri hukuk kılıcını, kendilerinden olmayan bütün toplum kesimlerinin boğazına dayamak istediklerinin manifestosudur yazdıkları.
Yani: Demokrasi ve hukuk konusunda yaşanacaklar, yaşadıklarımızın teminatı gibi gözüküyor..
***
Peki AB raporunun, Türkiye – AB ilişkilerinin gelecek yıllarda bir anlamı olabilir mi?
AB ve ABD’de ekonomik krizlerin derinleşme olasılıklarının büyük olması, dünyada demokratik hak ve özgürlükleri de zora sokabilir.
Dünyada yükselen protesto hareketi güçlenmezse, kazanılan hak ve özgürlükler budanabilir.
Orta ve alt sınıfın bugünkü savaşçıları olan gençliğin, öğrencilerin ve eylemci aydın kesiminin ayağa kalkışı; Avrupa ülkelerindeki geniş halk kesimlerinin protesto gösterilerinin örgütlü devamlılık kazanması, özgürlüklerin biricik teminatı gibi gözüküyor.
***
Türkiye, şüphesiz bütün bunlardan etkilenecek. İktidar, protestolara karşı kullanacağı polis gücünü, hem sayı hem silahlı güç olarak neredeyse katlamıştır.
Muhalefet, özellikle sokak muhalefeti, belki de son 60 yılda görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışılabilir.
İşte, daha önce sözünü ettiğim “Türkiye Baharı”nın koşulları oluşabilir.
Türkiye’yi zor günler bekliyor.
Bu zor günleri doğuracak olan beş temel konu:
Suriye’ye müdahale hazırlığı...
Dünya ekonomik krizi...
Türkiye’nin hızla kaydığı ekonomik bunalım...
İktidarın, muhalefeti ve kendinden olmayanları “değiştirme”, “yok etme” kararlığı.
Ve tabii ki Kürt meselesi..
***
Ayrıca, dünya da bir ikilem içinde, savaş mı yoksa barış mı yol ayrımına doğru gidiyor. ABD’nin dünya ekonomik üstünlüğünü devretme süreci içinde bulunmamız, daha uzun sürede, dünya siyasi liderliğini devrini de beraberinde getiriyor...
AB’nin küresel rekabette kayıplara uğraması kaçınılmaz.
AB ve ABD, çıktıkları refah düzeyinden aşağı doğru inmekteler... Bu, “kapitalizmin eşit olmayan gelişmesi” yasasınca, kaçınılmazdır. Doğu, Batı’yı dengeleyecek ve sonunda geçecektir...
Yaşadığımız krizin bir nedeni de budur.
Öte yandan, ABD, 2000-2010 arası savaş/savunma harcamalarını, 300 milyar dolardan (2001: 304), kesintisiz arttırarak 800 milyar dolara yakınlaştırdı. 2011 bütçesi 730 milyar dolardır. ABD ayrıca, “savaş”ını da özelleştirmekte ve şirketlere devretmektedir! ABD ekonomisi savaş sanayiinin boyunduruğu altındadır. Obama muhafazakârların esiri olmuştur. Şimdi iktidarını tamamen onlara devretme hazırlığı içinde!
ABD krizi bir savaşla mı çözecek tartışmaları yapılıyor.
Demek istediğim, Türkiye, çok yönlü zorlukların içine yuvarlanıyor...
***
Biz, demokrasi, insan hak ve özgürlüklerini mi tartışıyorduk?

(Cumhuriyet)

Orhan BURSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1693