Şıracı ile Bozacı

~ 08.10.2011, Ataol BEHRAMOĞLU ~
Ünlü deyimi bilirsiniz:
“Şıracının tanığı bozacı”, ya da tersi.
Ben “Şıracının tanığı bozacı” biçiminde duymuştum, öyle olduğunu kabul ediyorum.
Fakat nereden, nasıl bir olaya ilişkin olarak türetildiği konusunda bilgim yok.
Bu nedenle, onu aşağıda anlatacağım öyküye uyarlamak istiyorum...
***
Öykü dediysem, çok yıllar önce “Akbaba” dergisinde okuduğum bir “fıkra”ydı bu.
Ama, gerçek yaşamdan derlenmiş bir fıkra…
O günden bu güne, anımsadıkça gülerim, yeri geldikçe de anlatırım…
Fıkrada “iki boş gezen” diye geçiyor, biz deyime uydurmak için “şıracı ile bozacı” diyelim…
Osmanlı döneminde geçen öyküye göre, şıracının biri İstanbul’un kenar mahalle kahvelerinden birine girer, çayını kahvesini söyler, kahve “müdavim”leri bu tanımadıkları kişiye “Hemşerim, hoş geldin, nerelisin, nereden gelip nereye gidiyorsun?” diye sorduklarında, aralarında şöyle bir konuşma geçermiş:
“- İstanbulluyum… Ama Arabistan’daydım…
- Arabistan’da öyle mi? Orada ne var ne yok?”
Bizimki biraz susarak kahve ahalisinin merakını arttırdıktan sonra konuşma şöyle devam edermiş:
“- Hiiç... Deniz yanıyordu…
- Ne, deniz mi yanıyordu? Yahu nerde görülmüş, deniz yanar mı?..
- İster inanın ister inanmayın, yanıyordu…”
Şıracı çayının kahvesinin hesabını ödeyip çıkar, semt kahvesi sakinleri de arkasından “palavracının biriydi…” diye biraz daha söyleştikten sonra konu unutulurmuş…
Bir hafta sonra bozacı uğrarmış aynı kahveye…
Aynı hoş beş sırasında o da Arabistan’dan geldiğini söylediğinde, bir hafta önceki olayın doğru olup olmadığını ondan öğrenmek isteyen kahve ahalisine şöyle dermiş:
“Ben denizin yandığını görmedim, ama araba araba kavrulmuş balık taşıyorlardı…”
Böylece, İstanbul’un o semtinde haftalarca, Arabistan’da denizin yandığı konuşulurmuş…
Bizim şıracı ile bozacı daha sonra bir başka semt kahvesine sırayla gider, ilki Arabistan’da develerin uçtuğunu söyler, ikincisi, bunun doğru olup olmadığı sorulduğunda “Vallahi ben uçan deve görmedim, ama bir semer gördüm, gökten düştü diyorlardı…” diye yanıtlar, o semtte de bu kez yine haftalarca Arabistan’da develerin uçtuğu konuşulurmuş…
***
Şimdi haklı olarak, Behramoğlu’nun nereden aklına geldi bu fıkra diye düşüneceksiniz…
Şuradan:
Başbakan bir laf attı ortaya… Güya bazı Alman vakıfları, CHP ve BDP üzerinden PKK’ye yardım ediyormuş…
Böyle bir şeyin gerçek olamayacağı, Deniz Feneri rezaletini örtme çabasıyla uydurulmuş bir şey olduğu zaten en baştan belliydi…
Nitekim sözü söyleyenin kendisi çok geçmeden yarım çark etti, derken Almanya elçisinin ve söz konusu vakıfların yalanlamaları geldi ve ardından da bütün CHP’li belediyelerin “iftira”ya karşı dava açacaklarını öğrendik… (Açmalılar da!)
Fakat Başbakan’ın Arabistan masalını anımsatan iddiasının hemen ardından, kendisine bu konu sorulan Dışişleri Bakanı aşağı yukarı şöyle söyledi:
- Ben böyle bir şey olup olmadığını bilmiyorum, ama böyle şeyler olabiliyor…
***
Ey sevgili okur!
“Şıracının tanığı bozacı” deyimine uyarladığım sevimli fıkrayı anımsamakta haksız mıyım?
Bir duyuru: Müzisyen arkadaşım Halûk Çetin’le, 8 Ekim Cumartesi (bugün) saat 14.00’te Antalya-Konyaaltı Belediyesi Kitap Fuarı A Salonu’nda;
10 Ekim Pazartesi 20.00’de Lüleburgaz Belediyesi Neşet Çal Salonu’ndayız…

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 3004