Nefret suçu işlemenin en güzel yolu liberal gösteri(!)

~ 05.10.2011, Enver AYSEVER ~

Sivas’ta bu ülkenin insanları yanarken gözler görmemiş, kulaklar duymamıştı. Oysa ekranlardan taşan yanık insan eti kokusu, yüreğimizi dağlıyor ve artık tarihin bir başka türlü akacağını belgeliyordu. Boğazımdaki yumru oraya saplandı kaldı. Bir gün unutmadım. Diri tuttum acıyı, bilerek ve isteyerek. Canlarını yakan bir memleketin çocuğu olmanın büyük bir yük olduğunu bilerek…

Yeni değildi bu saldırı, son da olmayacaktı. Bunu da biliyordum. Eskiden gizli, saklı, hain pusular kurarlar, sonra da yok ederlerdi işaretlediklerini. O gün, güpegündüz, kent meydanında yaktılar canları. Her dinden, mezhepten, inançsız ya da milletsiz olanları… İnsanlığın ortak sesi, dili olan canları…

Bu ülkede babalar omuzlarına çocuklarını alıp yakılanları seyrettirdiler. İbret olsun diye üzerine basa basa söylediler “onlar bizden değil” diye. Kendinden olmayanı yakmanın hak olduğunu o gün net, yalın biçimde işitti tüm bir insanlık sanki. Kiminin anası, babası, kardeşi yandı. Kiminin dostu, sevgilisi yandı. Tüm bir ülkenin aydınları, sanatçıları yandı. Esasen insanlık yandı. Faşizm ete kemiğe bürünür biçimde dikildi karşımıza.

18 yıl sürdü mücadele. Sonra öğrendik ki katillerin başı Cafer Erçakmak korunmuş. Ülkenin kalbindeymiş ve sağ salim kalsın diye korunmuş. İşte size basit bir öykü… Kimin kimden yana olduğuna dair çarpıcı bir öykü… Ya yananların yanında/yerinde olacaksın, ya da yakanların…

VİTRİN DEMOKRATLIĞI
Dünyada geçer akçe özgülükçü ve demokrat görünmek olduğu için üzerine oturmasa da bu elbiseyi giyip dolanmakta fayda var diye düşünen çoktur bizim memlekette. ‘Dereyi geçerken ayıya dayı de’ diye öğütte bulunan bir atasözü herhalde başka dillerde işitilemez. Yararcılığın/çıkarcılığın bu en bayağı hali gelip önünüze dikilir.

AKP’nın kendini anlatmak, sevimli göstermek ve dilinin altındaki otoriterliği gizlemek için uydurulmuş vitrinlik demokratlara gereksinimi vardı. Bunlardan gazeteci yarattılar, milletvekili yaptılar, iş adamı ürettiler ve yeri geldiğinde de boş bir çuval gibi teker teker kenara attılar. Eğer sen kendini kullandırırsan ve bir fiyatın varsa öderler, sen de gereğini yaparsın. İsim vermeyelim ama sekiz yıllık AKP tarihinden kimlerin gelip geçtiğini anımsamak zor değil. Bazısı son kullanma tarihi geçtiği için şimdi kenardan oyunu izliyor.

Bu vitrin demokratları iktidarın dönme hızıyla paralel olmak için hayli gayret gösterdiler. Sabah ak dediklerine, akşam kara der oldular. Kürt meselesi için açılım yapmak adına yola çıktılar, baktılar yol mayınlı, bitti artık bu mesele, artık biz yapacağımızı yaptık, dediler. Ülke kan gölüne dönerken biri çıkıp da yahu senin hesapsızlığının hiç mi payı yok, diyemedi. Suçlu ya muhalefet oldu, ya basın, ya da 60 model solcular. En çok ezilen, ölen halklar…

Alevi açılımı diye bir kurgu yaptılar. Alevilerden devlete uygun olanını bulup, diz çöktürmek istediler. Yetmedi okul kitaplarını koyuyoruz dediler, kendilerince tarif yaptılar. Sünni hocaları okul yöneticisi yapıp, alevi çocuklarına eziyet ettiler. Vitrindekilerin sesi soluğu çıkmadı.

Suriye dost, kardeş ülkeydi, Ermeniler zaten hepten canımız ciğerimizdi. Derken şimdi kapısını çalıp iki laf edecek komşumuz kalmadı. Kimse bize güvenmiyor, selam vermiyor. Dostluk etmiyor. Biz hala mahalle kabadayısı olduğumuzu düşünüp, caka satıyoruz.

DİL ALTI FAŞİZMİ
Birilerine kapıyı gösterme adeti yeni çıkmadı. Komünist peşinde koşan cadı avcıları bugünlerde iktidardalar. Vesayet rejimi bitiyor derken, kendini bu ülkenin yurttaşı olarak hissedenlerin sayısının giderek azaldığının da bal gibi farkındalar. Amaç bu. Kimse kendini rahat ve güvende hissetmeyecek. Herkses tedirgin olacak, sığıntı biçiminde bir kenarda duracak. Şimdi ekranlardan, köşelerden yapılan budur. Adına hönkürme dediğimiz utanmazca gelişen “Dilaltı Faşizmi”.

“Temiz alnını Araba öptürdü” diye manşet atan SÖZCÜ gazetesi faşizmiyle, tüm Alevileri darbeci gösteren Esre Karakaş(Star Gazetesi) faşizmi arasında sıkıştık kaldık. Hoş bu salt Karakaş’ın zihin haritası değil. Devletin en üst düzeyinde dilleniyor.

Komşularla sıfır sorun olacaktı ya. Daha evdekilere katlanamayanlar, acaba komşulara ne etmezler!

Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla! (Bu da doğrudan muhatabına gönderme.)

(Birgün)

Enver AYSEVER | Tüm Yazıları
Hits: 1614