'Dizi' gibi dış politika

~ 24.09.2011, Nilgün CERRAHOĞLU ~
“Cumhuriyet”te dün okumuşsunuzdur. İran’dan artık salvolar yükseliyor. İran rejiminin kodamanları “acemice”, “çelişkili” sıfatlarıyla nitelendirdikleri Ankara’nın dış politikasını yerden yere vuruyor…
TC Başbakanı’nın “kardeşim” diye hitap ettiği Ahmedinejad’la geliştirdiği sıkı fıkı ilişkiler soğuyor. Muhabbet eriyor, komşu başkentler arasındaki hava buz kesiyor.
O İran ki 2009 seçimlerindeki şaibenin ardından rejimin meşruiyetini Ankara’nın desteğiyle ayakta tutabilmişti…
Ankara bir yıl önce, BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırım oylamasında; Washington’la ilişkileri germek pahasına; Tahran’dan yana tavır almış, yaptırıma “hayır” demişti…
İktidara geldiği 2002 yılından bu yana böyle keskin pek çok viraj alan AKP dış politikası, en son “Arap Baharı” ile alt üst oldu.
Ankara’nın Esad’a kafa tutmasıyla sert esmeye başlayan rüzgârlar, füze kalkanının kabulüyle Tahran’la dengeleri yıktı.
Hayalpereset varsayımlara dayanan “sıfır sorun politikası”; merkezindeki İran ayağıyla birlikte çöktü.
Medya popülizmi köpürtüyor
Davutoğlu hâlâ “Bizim halklarla sorunumuz yok. Sıfır sorunu biz rejimlerle değil halklarla gerçekleştirdik!” diye dursun; Türkiye bundan böyle bölgesinde uçan kuşla kavgalı: Suriye, İran, İsrail, Güney Kıbrıs ve giderek Yunanistan, Rusya...
Bu ortamda kamuoyundan en azından bir “N’oluyoruz?”sesi yükselmesi gerekmez mi?
Böyle sesler hiç yükselmediği gibi, “sıfır sorun politikalarına” önce destek çıkan; ardından bu politikanın da öncekiler gibi kof çıkmasına tepkisiz kalan kamuoyu; hükümetin kapı gibi ne yapsa arkasında…
Bugün seçim olsa, AKP oyları yüzde 55’e çıkacak.
CHP, MHP, BDP… blok halinde gerileyecek.
CHP’nin oyları yüzde 21’e inecek…
“Sıfır sorun”… ya da “herkesle sorun”… hiç fark etmiyor…
Sonu nereye varırsa varsın; halkımız “Osmanlı Türkiyesi” şişinmelerinden ve karşılığı olsun/olmasın Başbakan’ın “dünya siyasetçisi” havaları basmasından hoşlanıyor.
İktidar yanlısı medya da, “akıl”dan ziyade duyguları okşayan bu tehlikeli popülizmin yükselişine doğrudan katkıda bulunuyor.
“New York Times” misal Türkiye’nin liderlik iddiaları hakkında -hem nalına hem mıhına!- eleştirel bir yorum mu yayımladı?
“Erdoğan alkış almak için kelam etmek yerine, ağzından çıkan lafların sonuçlarını tartarak konuşmalı!” minvalindeki en vurucu tespitler bu yorumun içinden sansürlenerek halka aktarılıyor…
Türkiye’nin Avrupa’dan kopuşunu “Repubblica” -gene nalına mıhına- bir yorumla mı anlattı?
Türkiye’nin amiral gazetesi “Hürriyet”; okurlarına, söz konusu tahlilin yalnız “Sultan Erdoğan”ı pohpohlayan bölümlerini yansıtıyor. Aynı yorumda yer alan eleştirilerin tek satırı -ama tek satırı!- yansıtılmıyor.
Ana akım medyadaki uslüp artık baştan sona bu.
New York’ta Erdoğan karşıdan karşıya mı geçti?
TV’lerde haber; “Erdoğan’a New York sokaklarında büyük ilgi” anonsuyla veriliyor.
Ne bu diye baktığınızda… sokakta Başbakan’ın iki Senegalli kadın, bir sırt çantalı İsrailli erkek, bir Türk kızıyla sohbet ettiğini görüyorsunuz.
BM kürsüsünde konuşurken nitekim, sıraların izdihamdan yıkılmadığını fark ediyorsunuz.
Ama ne gam?
Ertesi günkü manşetler hazır: “BM’yi kendi evinde vurdu!”
Eh ne de olsa, “Arap Baharı fatihi” konuşuyor...
‘Avrupa fatihliğini’ hatırlayan var mı?
Altı-yedi yıl önce aynı Başbakan’ın aynı medya organlarında, “Avrupa fatihi” sloganlarıyla yüceltildiğini, yere göğe konmadığını bugün hatırlayan; o başlıkların hesabını soran var mı?
Ne oldu “fethedilen Avrupa/AB”, bugün nerede?
AB ile ipler artık kopma noktasında…
Dün bu köşede uzun özetini verdiğim “Repubblica”nın yorumu, işte bu kopuşun anatomisini inceliyordu. Dış politikada art arda yaşanan savrulmaların bir biçimde bu kopuşun sonucu olduğu belirtiliyor; Ortadoğu’da girişilen “yırtıcı” ve “tehlikeli” hamlelerin, kaybedilen Avrupa iddiasının kamuflajından kaynaklandığı ima ediliyordu.
Bugün ortaya-ne olduğu meçhul- bir “Arap baharı fatihliği”(!) çıktıysa; “Avrupa fatihliği” iflas ettiği için çıkıyor.
İtiraf etmek gerekir ki AKP bu müthiş operasyonu, kendi adına muazzam başarıyla yönetti…
Türk kamuoyuna hayaller nasıl olsa yetiyor.
Halkımız “Avrupa hayallerinin” çıtasını baksanıza, “dizilere” indirdi.
Başmüzakereci Bağış sonunda kameralar karşısına geçip kendini oynamış ve ülkemizi -tam AB defterlerinin kapanığı sırada- ekrana gelecek “Avrupa Avrupa” dizisinde AB’ye “Hayırlı olsun!” temennileriyle üye yapmış.
Gün olur Ortadoğu’daki liderlik hayallerimizi de biz diziler düzeyine indirmesini biliriz.
Bu kamuoyu, bu medya olduktan sonra!

(Cumhuriyet)

Nilgün CERRAHOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1655