AVUKATLIK MESLEĞİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI NE YAZIK Kİ AVUKATLAR

~ 03.10.2010, Av. M. Haşim MISIR ~

Yeni Yaklaşımlar sitesinde 21 Ağustos 2010 günü yayınlanan  “Şans oyunlarında 5 Trilyon size çıksa ne yaparsınız?” sorusuna 18.06.2004  tarihinde Ankara Adliyesinde 132  avukat ile yapılan ankette “Mesleğimi sürdürürdüm 64 (%50.4) Mesleğimi bırakırdım 29 (%22.8) Ticarete atılırdım 19 (%15) Siyasete girerdim 2 (%1.6) Diğer 13 (%10.2)”  şeklinde cevap verildiği görülmektedir.

Bu anketin en can alıcı verisi kanımca “Mesleği bırakırdım (%22.8) ve Ticarete atılırdım (%15)” sonuçları toplamı %40’a yakın avukatın ticarileşen zihniyet içinde bulunduklarını açıklamalarıdır. Avukatlık binlerce yıllık tarihsel geçmişe sahip, genlerinde temel insan hakları savunuculuğu olan kamusal bir meslektir. Ve bu yönü iledir ki ticari hayatın getirdiği olmazsa olmaz riskler meslekle bağdaşmadığı için ticaret avukata yasaklanmıştır. Eğer avukatın kafasına bu virüs girmiş ve bu virüs onu mesleğin olmazsa olmazlarından uzaklaştıracak bir seviyeye (%40) gelmişse, doğaldır ki mesleğin geleceğine endişeyle bakmanız gerekir.

Dostlar, bugün hemen hemen her baro ajandasında, avukat bürolarının duvarlarında asılı olan Molierac’ın, “Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hâkime ne de iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızdaki kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmalılar, fakat efendileri de olmadı” sözlerini hayata geçirmek, gerçekten avukat olmaz istiyorsak, bağımsızlığımızı zedeleyecek ve bizi paranın, müvekkilin, örgütün, partinin kölesi haline getirecek işlerden ve özelikle ticari hayatın risklerinden mutlak surette kaçınmak zorundayız.

Zamanının ünlü avukatı Berryer, fakirlik içinde ölmek üzere iken genç meslektaşları “Üstad, sizin için ayaklarınızın altına altın torbalar koymuşlardı, neden almadınız” demişler. Cevap, “almak için eğilmek lazımdı” olmuş. Unutulmamalıdır ki, “Avukatlık yeminle başlayan ve teneşirde biten bir meslektir.”. Belki bir dönem vurur kaçarsınız. Ama bir dönem gelir ki, bırakın mahkemeleri, cadde ve sokaklarda da dolaşamazsınız. Bunun da tek yolu, nefsinize dahi bağımsız olmak, kamuda itibarınızı sarsacak eylem ve davranışlardan özenle kaçınmaktır. Bunun da en başında ticari zihniyet gelir.

17 Eylül 2010 tarihinde hizmete giren TBB konukevinin “LİTAİ TBB KONUKEVİ” olarak adlandırılması da sonuçta ticari bir zihniyettir. Her ne kadar Litai’nin mitolojideki ilk bayan avukat olması, çirkin, yüzü buruşuk olmasına karşın adaleti sağlamak, haklıyı savunmak uğruna her türlü zorluğa göğüs germiş bir meslektaşımız olduğu doğru ise de, Turizm Bakanlığından turistik belge alınmak amacıyla ismin kullanılması ne yazıktır ki ticari bir virüsün Barolar Birliği Yönetimine kadar ulaştığının en açık göstergesidir. 7 Eylül 2010 gün ve 27695 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Türkiye Barolar Birliği Reklâm Yasağı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le Türkiye Barolar Birliği Reklâm Yasağı Yönetmeliğinde yapılan ve nerede ise reklâm yasağını yasaksızlığı haline getiren değişikliğinin altındaki içgüdü de budur. Acı ama gerçektir.

Avukatlık mesleğinin en büyük düşmanı ne yazık ki avukatlar. Meslek itibarını bitirecek, bizi kamuda küçük düşürecek ve sonuçta ekmeğimizle oynayacak tüm yanlışları biz yapıyor ve binlerce yıllık itibarlı bir geçmişe sahip mesleği katlediyoruz. Şapkamızı önümüze koymak ve tüm sorunları içtenlikle tartışmak, maliyeti ne olursa olsun çözüm bulmak zorundayız. Vakit hızla geçiyor.

Av. M. Haşim Mısır

Av. M. Haşim MISIR | Tüm Yazıları
Hits: 3206