HALK OYLAMASI VE ALINAN DERSLER

~ 01.10.2010, Av. Reha TAŞKESEN ~

Siyasi partiler halkı inandırmak için yoğun bir çalışma yapmışlardır[1]. Halk 12 Eylül 2010 tarihinde sandığa gitmiştir. Oyunu kullanmıştır[2]. Halk oylaması süreci de sona ermiştir.

 

Yüksek Seçim Kurulu 23 Eylül 2010 tarihinde sonucu resmi olarak açıklamıştır[3]. “Evet” oyları daha çok olduğu için Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesinin önünde bir engel kalmamıştır. Halkın iradesi sandığa “Evet” olarak yansıdığı için de Türkiye yeni bir döneme girmiş ve yeni bir Anayasa yazılması konusu da daha güçlü şekilde Türkiye’nin gündemine oturmuştur.

 

Bu noktada bir değerlendirme yapmak uygun olacaktır. Oylamanın sayısal ve siyasal sonuçlarına göre yapılacak değerlendirmeler geleceğe yönelik çalışmalara da yön verecektir.

 

Başlangıçtan itibaren sonucun “Evet” olarak çıkma olasılığının daha yüksek olduğu söylenebilir. Bunu “Hayır” tercihine yönelik bir ümit kırılganlığı ya da bu istikamette yapılan çalışmaları küçümsemek olarak düşünmemek gerekir. Türkiye’de daha önce yapılan halk oylaması sonuçları böyle bir sonucu işaret etmektedirler[4]. Ayrıca, hemen oylama öncesi yapılan yabancı kamuoyu araştırmaları da “Evet” sonucunun çıkacağını öngörmekteydi[5].

Sayısal sonuçlar üzerinde değişik yorumlar yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilecektir. Sayılara değişik bakış şekilleri, kuşkusuz değişik sonuçlar ortaya koyacaktır[6].

 

“Evet” oylarının çokluğu, “Hayır” oylarının azlığı anlamına gelmemektedir. “Hayır” oyları tüm yurt sathına anlamlı şekilde dağılmış ve 54 ilde %30 ile %75 arasında bir oy oranına ulaşmıştır. İllerin %20’sinde “Hayır” oyu çıkmıştır. Türkiye ortalamasının üzerinde olan ve İstanbul’da 45,14, Ankara’da 45,98 çıkan “Hayır” oylarının dağılımı ise ayrıca özel olarak incelenmelidir. Bu iki ilde toplam seçmen sayısının yaklaşık %30 kadarı ikamet etmektedir. Boykot çağrısına uyan ya da uyma eğilimi gösteren 12 ilde ise oylamaya katılım yaklaşık %7 oranında olmuştur. Bu illerde %89 ile %95 arasında çıkan “Evet” oyları, Türkiye genelinde “Evet” oylarının %2 kadar yukarıda çıkmasına katkı sağlamıştır.

 

Türkiye’nin üçe bölündüğü şeklindeki düşünceye katılmak ise olanaklı değildir. Eğer demokrasi isteniyorsa oylamaya katılanların iradesine saygı duymak gerekir. Ayrıca, eşit koşullarla bir çalışma yapılmamış olsa bile siyasal partiler gayet dinamik bir ikna etme süreci yaşamışlardır. Kuşkusuz en önemli nokta da; geride kalan, ciddi çalışma yapılmayan ve yitirilen yıllardır!

 

Sonucun kuşkusuz siyasal yansımaları da olmuştur. Siyasi partilere yönelik eleştiriler ve partilerin içerisinde de özeleştiriler yapılmaya başlanmıştır.

 

Siyasi partilere yönelik eleştirilerin başında CHP’ne ve Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştiriler dikkat çekmiştir. Bu oylamada CHP’nin bir yenilgi aldığı ve “Kılıçdaroğlu Süreci”nin de neredeyse başlamadan bittiği gibi izlenim verilmek istenmiştir.

 

Bu eleştirilere katılmak da olanaklı değildir. Bir kez Sayın Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduktan hemen sonra oylama süreci başlamış ve kendisi daha ayağının tozu ile Türkiye’yi dolaşarak Halk Partisi’ni halk ile buluşturmak için önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. Aynı dönemde Anadolu’da yaptığımız ziyaretler sırasında halkın da böyle bir beklenti içerisinde olduğu izlenimini edinmiş bulunmaktayız. Doğru bir program yapılmıştır. Olağanüstü bir çaba gösterilmiştir. “Hayır” oylarının yüzdesi içerisinde Genel Başkan’ın önemli katkısı ve etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir.

 

Gerçekte oylama öncesindeki sürecin genel olarak siyasi parti genel başkanları tarafından ve çok basit söylemler kullanılarak sürdürüldüğü de göz ardı edilmemelidir.

 

Partilerin özeleştirilerini de yapmaları gerekmektedir. 2011 Genel Seçim tarihi belli olmamakla beraber, seçimin Mayıs ya da Haziran 2011 ayları içerisinde yapılması olası görülmektedir. Bütün siyasi partiler gibi CHP için de oylama süreci geride kalmış ve “Genel Seçim Süreci” başlamış bulunmaktadır. CHP’nin seçime giderken yapması ve başarması gereken iki önemli husus bulunmaktadır. Birincisi, Türkiye sathında bütün parti örgütünün gözden geçirilmesidir. İkincisi ise, Türkiye’nin önemli konuları/sorunları için inandırıcı ve ikna edici projelerin geliştirilmesidir.

 

Örneğin ekonomi konusunun Türkiye için çok önemli ve öncelikli olduğu hususunun göz önünde bulundurulması gerektiği kanaati çok yaygındır. Türk sosyal demokrasisinin ekonomi konusundan uzak durduğu şeklinde bir izlenim bulunmaktadır. Bu bağlamda ekonominin ve yatırımların geleceğe yönelik olarak nasıl yönetileceği de özenle üzerinde durulması gereken bir konudur.

 

Yukarıda değindiğimiz her iki konuda da çalışmalar yapıldığı duyumları kamuoyuna yansımaktadır. Ancak, henüz somut bir söylem ve eylem ortaya çıkmamıştır.

 

“Genel Seçim Süreci”nin başladığı bu dönem içerisinde her iki konuda da moda deyim ile açılım yapmak CHP yönetiminin takdiridir ve ancak başarısının da ön koşuludur.

 

Sonuç olarak, halk oylaması süreci geride kalmıştır. Şimdi yeni bir süreç başlamıştır. Önemli olan geçmişten ve oylamanın ortaya koyduğu sonuçlardan alınan dersler ışığında ve gecikmeden yapılacak çalışmalar ve alınacak önlemler ile bu yeni sürece hazırlıklı girmektir.

 

Kazanımlar küçümsenmemelidir. Ancak, çok da abartılarak bir rehavet içerisine girilmemelidir.

 

 

 

 

Av. Reha Taşkesen

27 Eylül 2010, Ankara


[1] 7 Mayıs 2010 tarihinde kabul edilen 5982 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 13 Mayıs 2010 Perşembe gün ve 27580 Sayılı RG’de yayımlanmıştır.

 

[2] Hukuk Zemininde Demokrasi için Avrupa Komisyonu (European Commission for Democracy through Law, Venedik Komisyonu) ve Referandum için Öngördüğü Kurallar: Avrupa Konseyi’nin bir danışma organıdır. Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra eski Sovyet Cumhuriyetlerinin yeni anayasa çalışmalarına destek olmak üzere 1990 yılında kurulmuştur. Üç ana konuda faaliyet göstermektedir: Anayasa Çalışmaları, Seçimler ve Referandumlar, Anayasa Mahkemeleri ile İşbirliği. Anayasa hükümlerinin ne şekilde referanduma sunulacağı konusu Venedik Komisyonu’nun CDL-AD (2007) 008rev sayılı dokümanında (Referandumların Doğru Uygulanmasına ilişkin Kurallar/Code of Good Practice on Referandums) belirtilmiştir (m.30). “Birçok bölümü içeren (Anayasa) değişiklik metninin tümünün, değiştirilmesi öngörülen bütün bölümlerle ilgili olduğu düşünülse bile; bu durum bölümlerin ayrı ayrı oylamaya sunulamayacağı anlamına gelmez.”

“ Substantial revision of a text, involving a number of chapters, may be regarded as being equivalent to total revision; clearly, this does not mean the different chapters cannot be put separately to the popular vote.”

[3] 23 Eylül 2010, Perşembe gün ve 27708 Sayılı RG, “Yurt İçi ve Yurt Dışı Seçmen Kütüğü dahil  Ülke Geneli; 52.051.828 kayıtlı seçmenden 38.369.099’unun oy kullandığı, buna göre Halkoylamasına katılım oranının % 73.71 olduğu, kullanılan oylardan 37.644.037 oyun geçerli, 725.062 oyun geçersiz sayıldığı, geçerli oyların 21.787.244 oyun “Evet” oyu, 15.856.793 oyun “Hayır” oyu olduğu, “Evet” oylarının geçerli oylara oranının % 57.88; “Hayır” oylarının geçerli oylara oranının % 42.12 olduğu birleştirme tutanağından (Anayasa Değişikliklerinin Halkoylaması Sonuç Tutanağı) anlaşılmaktadır.”

[4] Türkiye’de 1960’dan sonra 5 kez halk oylaması yapılmıştır. Oylamaların 4’ünden “Evet” oyu çıkmıştır. Bir tanesinde ise halkın çoğunluğu “Hayır” oyunu tercih etmiştir.

I. 9 Temmuz 1961 tarihinde, Anayasa için oylama yapıldı. Çoğunluk “Evet” dedi (%61,5 E, %38,5 H).

II. 7 Kasım 1982 tarihinde, Anayasa için oylama yapıldı. Çoğunluk “Evet” dedi (91,4 E, %8,6 H).

III. 6 Eylül 1987 tarihinde, siyasi parti liderleri ve yöneticilerine getirilen 10 yıllık siyasi yasakların kaldırılması için oylama yapıldı. Çoğunluk “Evet” dedi (%50,1 E, %49,9 H).

IV. 25 Eylül 1988 tarihinde, yerel seçimlerin bir yıl öne alınması için oylama yapıldı. Çoğunluk “Hayır” dedi (%65 H, %35 E).

V. 21 Ekim 2007 tarihinde, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için oylama yapıldı. Çoğunluk “Evet” dedi (%69 E, %31 H).

[5] “The Economist” Dergisi, Eylül 11-17 2010, s.26, “Kamuoyu yoklamaları sürecin gerilimli geçeceğine ve “Evet” oylarının %5-6 oranında fazla çıkacağına işaret etmektedir.”

“Polls suggest that the race will be tight, with “yes” votes prevailing by five to six percentage points.”

[6] Cumhuriyet, 21-23 Eylül 2010, Dr. Alev Coşkun, Referandum-Değerlendirme I, II, III.

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 2657