Emperyalizmin pespaye solcuları ve akıl tutulması!

~ 06.09.2011, İbrahim VARLI ~

Bir şeyler fena halde ters gidiyor, doğru! Fakat ters giden şey uluslararası emperyalist çetenin halkları boğazlamasına karşı çıkmak değil, bizatihi bu boğazlamaya sol adına örtülü destek sunmak olsa gerek!

Ne zamandan beridir emperyalizm karşıtlığı kendilerini solda tanımlayan çevrelerde de rahatsızlık yaratmaya başladı, açıkçası farkında değiliz. Antiemperyalist duruşun egemenleri rahatsız ettiği biliyorduk da, bu karşıtlığın bir takım yüksek egolu "liberter anarşistler"de de benzer bir rahatsızlığa neden olduğunu öğrenmek bir hayli şaşırtıcı oldu! Ama iyi de oldu!

Esasında şaşırtıcı olmaktan çok tiksinti verici bir pespayelikle karşı karşıyayız. Bu öylesine bir pespayelik ki ‘politik doğruculuk’ adına ‘muktedir muhalifler”imiz emperyalizmin çanak yalayıcılığına soyunmayı örnek bir tavır olarak lanse edebiliyor.

Bienallerden bienallere koşuşturan mutenalaştırılmış anarşistlerin sol kavramının ırzına geçişlerine yabancı değiliz. Özgürlükçülük adına sol kavramını iğdiş eden bu pespaye solcuların tam da “canım küreselleşen dünyada antiemperyalizm mi kaldı? Sol bu arkaik çocukluk hastalığından bir an önce kurtulmalı” söyleminin dillendirildiği bugünlerde ortaya çıkması garip bir tesadüf olmasa gerek!

Şöyle buyurmuş ‘salon anarşisti’miz: “Bir tür antiemperyalizm adına Libya ve Suriye örneklerinde iki taraftan birini tutması gerektiğini zanneden, hala daha boykot seçeneğinin siyasi gücünü fark edemeyen solcular…”

***

Emperyalizm kanlı canlı tüm gerçekliğiyle yanı başımızda bir ülkeyi daha –Libya- kemirip bir diğerini ise -Suriye- hedef haline dönüştürmüşken, bunları boş verip “boykot" teranesiyle teselli bulmamızı istiyor muhterem efendimiz!

Sen gel de bu “boykot” seçeneğini her gün kafalarına yüzlerce kiloluk bombalar yağdırılan Libyalı çocuklara anlat istersen? Ya da her an için vurulabiliriz korkusu içindeki Suriyeli çocuklara…

At iziyle it izinin birbirine karıştığı bu toz duman içerisinde şark kurnazlığına başvurarak “nasyonal” tınılı göndermelerde bulunmak Hama, Şam sokaklarından elde edilen gözlemleri “iliştirişmiş gazetecilik” olarak servis yapmak hangi hastalıklı aklın ürünü doğrusu merak etmiyor değiliz!

Pespaye bir demogoji ve iğrenç bir çarpıtmayla ardı sıra sıralanan mantık fukarası cümlelerle kendince sağa sola ayar vermeye çalışmak hangi yüksek egonun yansımasıdır anlaşılır değil!

Tabii farkındayız, bir yanda ‘seçkin elitler’e sanat servisi yaparken, diğer yanda ise El Cezire, BBC olmadı El Arabiya ve CNN’den kafalara boca edilen bilgilerle her hafta sayfalar dolusu tahliller yapmak zor olmasa gerek!

Zor olan sana sunulan fotoğrafın dışında da bir gerçekliğin oluğunu görebilmek, emperyalist koroya dahil olmadan, yaşananları tüm objektifliğiyle ortaya sermek. Tabiî ki Kaddafi de Esad da birer diktatör. Fakat bunların diktatör olması o ülke halklarının kafalarına bombalar yağdırılmasını gerektirmez.

‘Pespaye liberter’imizin amacı elbette üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Hadi bizim üçüncü dünyacılığımız tuttu da duygusal davrandık. Peki daha dün gazetemizde çıkan Küba ve Venezuela’dan gelen “Suriye’yi Libya gibi karıştıracaklar” ya da “Venezuela’ya yönelik Libya benzeri bir operasyon planlıyorlar” açıklamalarını nereye oturtmalı. Dünün gerilla liderleri bugünün solcu Devlet Başkanları Ortega’nın, Mujica’nın, Rosseff’in ya da FSLN’nin çıkışları ne yana düşer usta?

***

Hadi bizler üçüncü dünyacılığın karanlık dehlizlerine saplanıp kalan bir avuç aklı evvel solcuyuz. Peki, iki komünist partiye sahip Suriye’deki solcularda mı benzer bir girdabın içinde? Ya Lübnanlı komünistlere, Suriyeli Kürtlere, Nusayrilere, Dürzilere, Hıristiyanlara ne demeli?

Bu pespaye solculuğun emperyalist saldırılara alkış tutan Avrupalı konformist solculardan bir farkı yok. Yaltaklanmayı, emperyalizmin dümen suyuna gitmeyi pazarlamayı düstur edinen bir pespayeliğin sol değerlere her gün tecavüz etmesinin önünü almak maalesef mümkün değil.

Maharet, Cemal Süreya'nın attığı "y"yi parselleyip Sürey(y)ya’ya evrilmek çocuksu ergenliğini sergilemek değil, maharet yanı başında kardeş halkların kafalarına bombalar yağdırılırken, kadın-çocuk binlerce kişi katledilirken bunlara karşı çıkabilmek, ‘hayır’ diyebilmek.

Ha bir de üzerinden tam bir yıl geçen 12 Eylül referandumunda hala daha saldırdığı “hayır” tavrına karşı öfkeler kusarak ballandıra ballandıra “boykot seçeneğinin diriliğinden” bahseden bu zat-ı muhterem bugünkü ileri demokrasinin hayırhah uygulamaları karşısında neler hissediyor acaba?

Bu faslı burada kapatmadan önce salon anarşisti ‘muktedir muhalif’imize Suriyeli muhaliflerin NATO’nun kendilerini kurtarmalarını isteyen yandaki fotoğrafı hediye edelim!

(Birgün)

İbrahim VARLI | Tüm Yazıları
Hits: 1595