Gördünüz mü Şimdi?

~ 25.08.2011, Ali SİRMEN ~
Fransa’nın önemli iktisatçılarından ve politikacılarından, 2012 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Sosyalist Parti’den aday gösterileceği düşünülen DSK diye anılan eski IMF Başkanı Dominiq’ue Strauss Kahn davası düştü.
Olayı şöyle bir anımsayalım:
14 Mayıs günü dünya ajansları bir skandal haberiyle sarsılıyordu. Bir toplantı için New York’ta bulunan DSK, kaldığı Sofitel Oteli’nde oda temizleyicisi kadına tecavüze teşebbüs ettikten sonra, cep telefonununu, olay yerinde unutarak aceleyle otelden ayrılmış ve Paris’e kalkan uçağa binmek üzere havaalanına gitmişti.
Adı Nafıssatou Diallo olan 32 yaşındaki Gineli temizlik işçisi kadının olayı otel yetkililerine ve de polise aktarması üzerine DSK yakalanmış, avukatları aracılığıyla önerilen çok büyük kefalet bedeline karşın, Rikers adasındaki cezaevine yollanmıştı.
Daha sonra mahkeme kararıyla DSK altı milyon dolar kefalet ve New York’ta elektronik prangayla ev hapsine bağlanarak cezaevinden çıkarılmıştı.
Olay üzerine Fransız siyaset adamının, geçmişiyle ilgili birçok söylenti yayıldı.
***
IMF gibi dünyanın en önemli örgütlerinin birinin başında bulunan, büyük bir olasılıkla gelecek yıl Elysee Sarayı’na Fransız Cumhurbaşkanı olarak girecek olan DSK’nin geçmişiyle ilgili söylentiler doğrusu hiç de hoş değildi. Birçok kişi de, ünlü politikacının kendisini denetlemekten aciz “azgın teke” geçmişiyle ilgili açıklamalarda bulunmaktaydılar.
Bu arada bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir Fransız gazeteci de, DSK’nin bir süre önce kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söylüyor ve dava açacağını açıklıyordu.
O günleri ve DSK’nin o sıradaki görüntülerini çok iyi anımsıyorum.
Sanırım çok kişide o sırada benimle aynı düşünüp, aynı şeyi söylemiştir:
- Allah kimseyi bu hale düşürmesin!
DSK’nin hayatı kaymıştı ve hemen hemen herkes onun mahkûm olacağına emindi.
Nitekim DSK bu olaydan kısa bir süre sonra IMF Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kaldı.
Ortaya serilmiş olan kirli çamaşırları, artık onun Elysee yarışındaki şansını da yok denecek kadar azalttı.
Bundan böyle DSK’nin Sosyalist Parti tarafından Sarkozy karşısında aday gösterilmesi ihtimali yok gibi, eğer gösterilse bile bu durumda seçilme şansı sıfıra yakın. Bununla birlikte siyasette “olmaz” diye bir şey olmadığını da belirtelim.
Ama DSK daha dava bitmeden büyük bedeller ödedi.
Olayın başlangıcında, çoğunluk çoktan hükmünü vermişti bile: DSK suçluydu.
***
Oysa, olayda kimi kuşku uyandırıcı noktalar vardı.
Böylesine büyük bir otelin süit dairesinde, kat görevlisi müşteri içeride banyo yaparken, odaya girip, temizlik yapmazdı.
Bu tür büyük oteller, böylesi olayları örtbas ederler, skandallardan, kendi itibarlarını düşünerek kaçınırlardı. Olayın patlak vermesinden kısa bir süre sonra Diallo’nun kendi geçmişiyle ilgili açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıktı, ardından da kadının başka yalanları ve çıkar ilişkileri döküldü ortaya.
Daha sonra, temizlikçi kadının ifadesindeki çelişkiler ve tutarsızlıklar artmaya başladı ve irili ufaklı birçok konuda doğruyu söylemediği ortaya çıktı; sonunda Bölge Savcısı da davanın düşürülmesini talep etti. Mahkeme de davayı düşürdü.
Burada bir noktayı belirtmek gerek, düşen New York Savcılığı’nın açtığı ağır ceza davasıdır, yoksa Nafissatou Diallo’nun açtığı asliye ceza davası sürmektedir.
Sanırım, olaydan bizim de çıkarmamız gereken bazı dersler mevcuttur.
İnsanları uluorta suçlamak, nihayetinde gerçekler ortaya çıkacak bile olsa, sonradan telafisi çok güç, hatta olanaksız zararlara yol açmaktadır.
Adaletin tecellisinin gecikmesi bu zararların onarımlarını olanaksız hale sokmaktadır.
Nihayet şu soruyu kendi kendimize büyük utanç içinde sormalıyız:
- Maazallah ya bu olay DSK’nin başına Türkiye’de gelseydi, acaba çilesi kaç yıl sürerdi?

(Cumhuriyet 25.08.2011)

Ali SİRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1707