Ayaklanmaların Nedenleri ve Sonuçları

~ 28.02.2011, Erol MANİSALI ~

2011 yılının başında ortaya çıkan ve kızgın lavlar gibi önündeki diktatörleri ezip geçmeye başlayan halk hareketlerinin sebepleri nelerdir?

- Bir yandan iyice çürümüş ve faşist baskı yöntemleri ile sürdürülen bozuk düzene karşı iç dinamikler söz konusu;

- Öte yandan bu iç dinamiklerin bir kısmını kullanarak kendi bölgesel hedeflerine ulaşmak isteyen dış dinamikler, yani küresel güçler söz konusu.

Bu iç ve dış faktörler işbirliğine gidince zaten kokuşmuş olan baskı düzeni parçalanmaya başlıyor.

Taktik ve stratejik hedefler, halkların özlemleri kullanılarak gerçekleştiriliyorlar.

- Kimi zaman emperyalist hesaplar,

- Bazen demokrasi özlemleri ve halkın uygarca yaşama isteği,

- Ve de dini altyapının siyasal İslamı öne çıkaran talepleri.

Bunlar sanki, aynı hedefe yönelik ortak taleplermiş gibi aynı kulvarda koşturuluyorlar. Bir zaman sonra atletizmdeki tavşan (sahte koşucu) benzeri, yolun yarısında koşuyu terk ediyor.

İç dinamikler

1) Arap ülkelerinde nüfusun büyük çoğunluğu sadece fakir değil, kölelik düzeni içinde yaşıyor,

- Sosyal devletin adının bile anılmadığı, olağanüstü bozuk bir bölüşüm yapısı,

- Toplumsal örgütlenmeler yasak olduğu için gücünü kullanamayan insan yığınları, köle konumundaki kalabalıklar; kadının aşağılandığı çarpık bir düzen.

2) Ya elit ve aydının isyanı? Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da, Cezayir’de, Ürdün’de, S. Arabistan’da aydın, Avrupa’yı görüyor ve biliyor. Doktor, mühendis, öğretmen, avukat, gazeteci Avrupalı aydın gibi yaşamak istiyor.

İçinde yaşadığı toplumdaki ilkelliği, geriliği, faşist ve antidemokratik yapıyı görüyor. Ve buna karşı başkaldırıyor.

- Demokrasi ve insan hakları boyutu ile

- Çağdaş yaşam ölçütleri boyutu ile değişmek istiyor.

3) Dini (İslami) kesimin de başkaldırısı var. Onların nedenleri biraz farklı;

- Askeri diktatörlere,

- Karşı mezhepten baskılara,

- Yönetime yerleşen aile monarşisine başkaldırıp dini bir toplumsal yapı kurmak istiyorlar. Önceki iki grubun aksine, Avrupaya benzemek yerine İslami bir yaşam tarzı ve düzeni talep ediyorlar.

Arap ülkelerinde uygar ve demokratik toplumsal örgütlenmeler yasaklandığı için, onun yerini dini örgütlenmeler almış. Bu ülkelerde siyasal İslam, en örgütlü grubu (tarafı) meydana getiriyor. Müslüman Kardeşler, bunun en belirgin örneğidir.

Dini referans alan İslami cemaat, tarikat ve aşiret benzeri örgütlenmeler, Arap ülkelerinde çok yaygın olarak geçerliliklerini sürdürüyor.

Bu çelişkili durum, çelişkili bazı sonuçlar da yaratıyor; Mısır’da Müslüman Kardeşler Mübarek’e karşı çıktı; buna karşılık Libya’da Kaddafi yaptığı televizyon konuşmasında, Beni dinciler ve ABD indirmek istiyor dedi.

ABD ve AB’nin tercihi

Ortadoğu’nun uzun zamandan beri hâkimi Avrupa büyükleri ve ABD doğal olarak, kendi çıkarlarını karşılayacak bölgesel iç dinamikler arasında tercih yapıyor.

İslami çevrelerle, askerlerle, monarşilerle, iş çevreleri ve elit ile yakın temasları var. İstediklerini hangisi daha iyi karşılarsa, ona destek veriyorlar. Esas olan bizim kendi çıkaramızdır diye bakıyorlar.

Demokrasiyi desteklemek petrol ya da doğalgaz çıkarlarına ters düşüyorsa, asker, kral ya da dinci bir grubun antidemokratik olarak iktidara oturması onlar için hiç önemli değildir.

Ayaklanmalar sonucu Arap ülkelerinin sınırlarının değiştirilerek küçültülmeleri, son dönemin önemli önceliğini oluşturuyor. Şimdilik Irak ve Sudan’da bölünmeler gerçekleşme yolunda. Yemen, onları izleyecek gibi görünüyor.

Balkanlar’da 1990 sonrası yaşanan bölünmeler 2011 başından itibaren Arap dünyasına taşınmış görünüyor. Arap ülkelerindeki fırtına, Türki ve Farsi bölgelere de yayılmak isteniyor.

Bu durum gerçekleşmeye başlarsa bölgemiz, uzun sürecek bir istikrarsızlık dönemine sokulmuş olacaktır.

Mevcut verilere göre bu olasılık, yüzde elinin üzerinde bulunuyor.

(Cumhuriyet 28.02.2011)

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 2080