Yedinci duyumuz

~ 06.08.2011, Rita URGAN ~
Konuşurken duygularımızla ilgili göze görünmeyen yüzlerce ipucunu dışa vururuz. Teknoloji uzmanları artık bu ipuçlarını algılamanın bir yolu olduğunu söylüyorlar.. Duygusal zekamız güçlendirilmenin eşiğinde... Teknolojik olanaklar saklı kalmasının istediğimiz duygularımızı yakalayıp dışa vurmaya başladı.
Birileriyle konuştuğunuzda karşınızdaki kişinin kafasından geçenleri, söylediklerinize ne gibi duygusal tepkiler verdiğini artık bilebilirsiniz. İnsanların birbirleriyle etkileşimlerini daha iyi kılmak amacıyla tasarlanan “sosyal X-ışını gözlükleri” içlerine yerleştirilen ve yüz ifadelerini çözümleyen bir yazılıma iliştirilmiş olan kameralar sayesinde artık bu tür bilgilere ulaşmamızı sağlıyorlar.
Söz konusu teknolojiler, normal koşullarda gözden kaçırabileceğimiz duyguları algılamak suretiyle feci toplumsal gaflar yapmamızı önlüyor ve insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına olanak tanıyor. Kimi şirketler çalışanlarının müşterilerle daha iyi iletişim kurmalarını sağlamak amacıyla şimdiden bu teknolojiden yararlanmaya başladılar.
Kısacası, duygusal zekâmız güçlendirilmenin eşiğinde. Peki, bizler acaba saklı tutmayı yeğleyeceğimiz birtakım duyguların faş edilmesine hazır mıyız?
İnsanlar duygularını son derece farklı ve incelikli yüz ifadeleri, ya da mimiklerle dışa yansıtırlar. ABD’li ruhbilimci Paul Ekman 1970’lerde herkeste aynı olan bu yüz ifadelerini yedi temel gruba ayırdı: Sevinç, keder, korku, öfke, tiksinti, nefret ve şaşkınlık.
Konuşurken yüz ve beden devinimleriyle birtakım duyguların dışa vurulması insanların birbirleriyle kaynaşmasını kolaylaştıran bir unsurdur. Karşımızdakinin söylediklerine katıldığımızı göstermek için farkında olmadan başımızı sallar, ya da kafamız karıştığında gözlerimizi hafifçe kısarız.
Karşı taraf- kimi zaman farklı kültürlerin kendilerine özgü işaretleri olmasından ötürü- bu devinimlerin bir çoğunu farklı biçimlerde yorumlayabilir. Çoğu zaman da bu işaretler tümden gözden kaçar. Yüz yüze bir sohbet sırasında kişinin yüzünde beliren- kaşın kalkması, dudağın bükülmesi gibi- binlerce işaret sözel iletişime katkıda bulunan unsurlar arasında yer alırlar. Bunların bir göz kırpmasıyla kaçırılması işten değildir.
YÜZDE 24 ÖZELLİK KODU
Söz konusu işaretleri teknoloji yoluyla su yüzüne çıkartma düşüncesi ilk kez Cambridge Üniversitesi’nden Rana el Kaliouby tarafından ortaya atıldı. Başkalarının duygularını kavramakta özellikle zorlanan otistiklere yardımcı olmak isteyen El Kaliouby “Ekman yedilisinin” ortalama bir sohbetin geliştirilmesine pek yardımcı olamayacağını fark etti.
2005 yılında yine Cambridge’den Simon Baron-Cohen ile birlikte yüze çok daha belirgin bir biçimde yansıyan duyguları içeren yeni bir liste oluşturdu. El Kaliouby ile Baron-Cohen bu kez altı duyguda karar kıldılar: Düşünceli, hemfikir, odaklanmış, ilgili ve kafası karışık ve farklı görüşteki yüz ifadeleri.
El Kaliouby gözlük prototipinin oluşturulması sürecinde Massachusetts Teknoloji Enstitüsü elektrik mühendislerinden Rosalind Picard ile birlikte çalıştı. Gözlüklerin içinde, bir deste oyun kâğıdı büyüklüğündeki bilgisayar düzeneğine iliştirilmiş, pirinç tanesi büyüklüğünde bir kamera yer alıyor.
Kamera sohbet edilen kişinin yüzündeki 24 “özellik kodunun” izini sürüyor ve Picard tarafından geliştirilen yazılım da bu bir yığın minik ifadeyi çözümleyip, onların ne kadar sıklıkla ve ne denli bir süre boyunca belirdiklerini saptıyor. Daha sonra elde edilen verileri kendi bilinen ifadeler kümesiyle karşılaştırıyor.
Bu gözlük ilkörneğini otistikler üzerinde deneyen El Kaliouby olumlu sonuçlar alındığına ve sistemin zamanla, gözlüğü takan kişinin önündeki ekranda bilgisayarlı grafiklerin de yer alacağı, arttırılmış-gerçeklik gözlüklerine eklenebileceğine dikkat çekiyor.
Picard ve El Kaliouby geliştirdikleri ilkörneğin ayarlamasını yaparken ortalama bir insanın yapmacık olmayan, gerçek yüzlerinde Baron-Cohen’in yüz ifadelerinin yalnızca %54’ünü doğru yorumlayabildiklerini şaşkınlıkla fark ettiler. Bu durum, yalnızca otistiklerin değil, insanların büyük bir çoğunluğunun konuştukları kişilerin duygularını algılama konusunda yardıma gerek duyabilecekleri anlamına geliyordu. Öte yandan, yazılım yüz ifadelerinin %64’ünü doğru yorumlayabiliyordu.
Picard ile El Kaliouby’nin ortaklaşa kurdukları Affectiva adlı şirket o tarihten beri yüz ifadelerini tanıyan yazılımlar satıyor. Affectiva şimdilerde algoritmalarını Japonların yüzlerindeki gülümsemelerin ayırt edilmesi amacıyla kullanmak isteyen bir Japon şirketi ile de görüşmelerini sürdürüyor.
Picard yazılımın kişinin zaten istekli olduğu ipuçlarını ortaya çıkarttığına, paylaşmak istemediklerini de saklı tuttuğuna dikkat çekiyor. Yüzde yüz güvenilir bir yalan göstergesi sayılmasa da, düzeneği uzun süre aldatmak olanaksızmış gibi görünüyor.
BİLİNÇALTI İPUÇLARI
Sohbet ederken dışa vurduğumuz kimi ipuçlarını olduğundan farklı göstermek çok daha güç. Yüz ifadelerinin yanı sıra, konuşurken istemsiz olarak- MIT Medya Laboratuvarı araştırmacılarından Alex Pentland’ın deyimiyle- bir dizi “dürüst sinyaller” yayarız. Bu sinyaller arasında el kol devinimleri, ses tonunda değişimler gibi birtakım beden dili unsurları yer alır.
Bu ipuçlarına yanıt versek bile, yanıtımız çoğu zaman bilinçli değildir. Gerek kendi, gerek başkalarının verdikleri sinyallerin daha çok bilincinde olsaydık çevremizdeki toplumsal gerçekliği daha iyi kavrayabilir ve buna çok daha incelikli biçimde tepki gösterebilirdik.
Bu sinyalleri almak ve onları görsel olarak yakalamak amacıyla Pentland, MIT doktora öğrencileri Daniel Olguin, Benjamin Waber ve Taemie Kim ile birlikte çalışarak boyuna asılan minik bir elektronik rozet geliştirdi. “Jerk-o-meter” ya da saçmalık ölçer adını verdikleri rozetin içinde yer alan işitsel alıcılar rozeti taşıyan kişinin ne denli saldırgan davrandığı, sesinin tonunu, iniş çıkışlarını ve daha başka birtakım sinyalleri kayda geçiriyor.
Aygıtın topladığı bilgiler kablosuz olarak akıllı bir telefona ya da bunu grafik olarak sunabilen herhangi bir aygıta gönderilebiliyor. Uygulamada teknolojinin insanların kötü bir davranış sergilediklerini, ya da aşırı ölçüde mesafeli davrandıklarını fark etmelerine ve böylelikle kendilerini toparlamaya yardımcı olduğu belirtiliyor.
Konuşma sırasında bedenin verdiği kimi tepkiler bir başkasına yansıtılmak üzere tasarlanmış değillerdir. Ancak bunların da saptanması olasıdır. Duygu durumlarınızla ilgili gizlerinizi ele veren beden sıcaklığı ve deri iletkenliği gibi unsurlar Picard’ın geliştirdiği eldiveni andıran Q-Sensor adlı aygıtla kolayca saptanabiliyor. Kalp atışı, kan basıncı ve deri sıcaklığı gibi birtakım fizyolojik tepkiler artık uzaktan da izlenebiliyor. Ancak teknolojilerinin el altından kullanılmaması gerektiğinin altını çizen Picard, insanların rızası alınmadan ya da zorla uygulamaya geçilmemesi konusunda uyarıda bulunuyor.
Rita Urgan, New Scientist, 2 Temmuz

(Cumhuriyet BilimTeknik 06.08.2011)

Rita URGAN | Tüm Yazıları
Hits: 2395