Komutanlar istifa edince ne kadar demokratikleştik?

~ 31.07.2011, Utku ÇAKIRÖZER ~
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruitjen, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve üç kuvvet komutanının istifasıyla Türkiyenin daha fazla demokratikleştiğideğerlendirmesini yaptı. İçeride de bazı yorumcularda buna benzer görüşler dile getiriyor.
Bayan Oomen Ruitjen ve benzer düşünenlerin göremediği ya da görmek istemediği önemli bir nokta var: Demokrasi ancak hukuk devleti ilkesi işliyorsa sağlıklı bir demokrasi olarak adlandırılabilir. Türkiye’de bir süredir yaşananlar sağlıklı bir demokrasiyle örtüşüyor mu bir bakalım:
• Sivil, asker; öğrenci, öğretmen; kadın, erkek demeden hatta milletvekili seçildiğine bile bakmadan binlerce Türk vatandaşı aylarca, yıllarca özgürlüklerinden mahrum tutulmaktadır.
• Gazeteciler basılmamış kitapları nedeniyle bile aylarca cezaevinde tutuluyor. Basın ve ifade özgürlüğünün geldiği nokta sadece uluslararası basın kuruluşlarını değil, artık müttefiklerimizi ve uluslararası finans kuruluşlarını bile kaygılandırır hale geldi.
• Hükümetin uygulamalarını protesto eden tüm demokratik gruplara önce biber gazı sıkılmakta ardından haklarında idari ve adli işlem başlatılmakta.
• İktidarın, kararlarını beğenmediği yüksek yargı organları teker teker hükümetin kontrolüne geçerken ülkedeki haksız uygulamalara direnen yargıçlar da bir bir görevlerinden alınıp pasif görevlere atanmakta.
Bu saydıklarımız herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansa, Oomen-Ruitjen’ler yine demokrasidiyebilirler miydi?
Benzer biçimde, komutanların istifası sonrasında, Türkiye’de bu olumsuzluklardan kaçının düzeleceğine samimi biçimde inanıyorlardır acaba?
Demokrasi için ulusal güvenlik şart
Batıdan gelen bu tür değerlendirmeler, ne AKP hükümeti ve destekçilerini ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kuruluşların uyum içinde çalışmasını gözetmekle yükümlü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kandırmasın.
Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ulusal güvenliğine ve askeri caydırıcılığına özel önem vermesini gerektirmektedir. Bir tarafta bölücü terör tehdidi, diğer yanda on yıllardır çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve şimdi de sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan belirsizlik gözönünde tutulduğunda, güçlü bir ordu, Türkiye’nin stratejik çıkarlarının korunması açısından en önemli güç çarpanlarının başında gelmektedir.
Hal böyleyken silahlı kuvvetleriyle kavgalı bir görüntünün yıllardır sürmesine göz yummak, ne demokrasilerin vazgeçilmezi olan vatandaşın can güvenliğinin sağlanması, ne de Türkiye’nin çıkarlarının korunması açısından doğru bir yaklaşımdır.
Koşaner’in gerekçesi kalkmadan
Gül ve AKP hükümeti, Org. Necdet Özel’i Genelkurmay Başkanı yapmakla her şeyi çözeceği sanısına kapılmamalıdır. Bu noktadan sonra Özel’in TSK hiyerarşisine ne kadar hâkim olacağı büyük bir soru işaretidir.
Hele de ayrılan Genelkurmay Başkanı Koşaner, istifa gerekçelerini kamuoyu ile paylaşmışken...
Bu gerekçelerin Silahlı Kuvvetler ailesinin muvazzaf personeli ile onların aileleri kadar emekli olan binlerce mensubunca da paylaşıldığı muhakkaktır.
Yarın başlayacak YAŞ toplantısı ve sonrasında hükümet-TSK ilişkilerinde Koşaner dönemini aratabilecek daha sorunlu günler yaşanabilir.
Ülkemizi yönetenler, Türkiye’nin gerçek demokrasi yolunda ilerlemesini istiyorsa Koşaner ve kuvvet komutanlarını istifa noktasına getiren gerekçeleri ortadan kaldıracak önlemleri bir an önce almalıdır.
Batılı dostlarımız da AKP hükümetinin otoriter anlayışlarına destek vermek yerine, hukukun üstülüğü, güçler ayrılığı, tarafsız yargı ve hür basın gibi evrensel ilkelere dayanan bir demokratik yönetime yönelmesi için çaba harcamalıdır.

(Cumhuriyet 31.07.2011)

Utku ÇAKIRÖZER | Tüm Yazıları
Hits: 1633