1902 Jön Türk Kongresi: Ademi merkeziyet

~ 24.07.2011, Mehmet BOZKURT ~
4 Şubat 1902 tarihinde Paris’te bir kongre toplandı. Jön Türk Kongresi. Kongre çağrısını yapanlar ve kongre delegelerinin yol harcamaları dahil bütün giderlerini karşılayanlar iki “prens”ti: Prens Sabahattin ve Prens Lutfullah... Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın Paris’te yaşayan iki oğlu.
Bacısının, kızının ya da yeğenin kocası olarak aileye sızan ve damat adı altında saraya eklemlenen unsurlardan az çekmemiştir Osmanlı!
Damat Mahmut Celaletttin Paşa bunlardan biridir. Abdülmecit’in kızı Seniha Sultan’la evlendikten sonra iç güvey olarak saraya eklemlenmiştir. Seniha’nın ağabeysi padişah Abdülhamit, henüz 24 yaşında olan Mahmud Celalettin Efendi’yi Adliye Nazırlığı'na getirmiş, Nazır olmak için “paşa” olmak ön koşul olarak arandığından, ne yapsın Abdülhamit, deliklanlıya bir de “paşa” unvanı vermek zorunda kalmıştır.
Prens Sabahattin yanlısı Ahmet Bedevi Kuran’a göre inanmış bir Jön Türk olan Damat Mahmut Celalettin siyasi emellerinin açığa çıkması halinde başına gelecek belalardan korktuğundan iki çocuğunu da alarak Avrupa’ya kaçmıştır. ( A. Bedevi Kuran, İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler, Kaynak Yayınevi, 2000, s.85).
Fikrini fikrime daha yakın bulduğumu belirtmeden geçemeyeceğim Sina Akşin, Ahmet Bedevi’nin yaklaşımına pek yüz vermez; Mahmut Celalettin’nin kaçışını, damat efendinin İngilizlere verilmesini istediği Bağdat demiryolu hattının inşaasının ihalesinin Almanlara verilmesine duyduğu öfkeye bağlar ve Paşa’nın İngiliz sermaye gruplarından yüklüce bir menfaat sağladığını da kuvvetlice ima eder. ( S.A., Jön Türkler ve İttihat Terakki, Gerçek Yayınevi, 1980, s.37-38).
Celalettin Paşa’nın İstanbul’dan kaçışında açık görülen, pasaportlar İngiliz elçiliğince temin edilmiştir, İngiliz parmağı ve kongrenin giderlerinin İngilizler tarfından karşılanması, paşanın dönüşü sözkonusu olduğunda İngilizlerin Osmanlıdan can güvenliği için teminat istemesi Sina Akşin’in tezini fikrimce Bedevi’ye göre daha güçlü kılmakadır.
***
Kongre 4 Şubat’ta İngilizlerin korumacılığında açılır.
Esas olarak iki kişinin temsil ettiği iki fikir çatışır kongrede. Abdülhamit despotizminin yıkılması için Ermeni örgütlerinin desteğini zorunlu gören Prens Sabahattin’in ademi merkeziyet tezi ile Ahmet Rıza’nın ittihat ve terakkisi...
***
Prens Sabahattin’in ileri sürmüş olduğu ademi merkeziyet merkezin hükmünün en az seviyede yürüdüğü, yerel yönetimlerin kendileriyle ilgili pek çok kararı “özgürce” aldığı “özerklik” anlamına geliyor ve Berlin Andlaşması'na gönderme yapılarak savunuluyor. E. E. Ramsaur “Jön Türkler ve 1908 İhtilali” adlı kitabında Sabahattin’in “iyi niyetli” duygularının kongreye katılan mağrur İttihatçılar tarfından hayli kuşkuyla karşılandığını yazar.
Ramsaur’un keşfettiği “iyi niyetli duygular” Sabahattin’in kongrede yapmış olduğu konuşmasından aktardığı şu satırlarda aranmalı: “...Ülkemizde uygulanmasını istediğimiz ve bu yolda vargücümüzle çalıştığımız ıslahat, belirli bir halk, din ya da grup için değildir. İstisnasız bütün Osmanlılar adına ıslahat istemekteyiz...” ( E. E. Ramsuar, Jön Türkler..., Sander Yayınları, 1972, s.84)
Konuşmasının tam burasında Ermeni delegelerden alkış alıyor. “Islahat” reform, ya da özerkliğe atılan ilk adım anlamına geliyor ve 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Andlaşması'nın 61’inci maddesine gönderme yapıyor. 61’inci madde “büyük devletlerin”, emperyalizm olarak okuyabiliriz, azınlıklarla ilgili düzenlemeler yapılmadığı takdirde Osmanlı'ya müdahele hakkını veriyor.
Reformun kodlarını Ermeni yazar Nurias Çeras şöyle açımlıyor.
“Gerçi, Avrupa bize özerklik vermedi ama bize öyle bir madde bağışladı ki, bu bizi, erişmek için yanıp tutuştuğumuz amacımıza ulaştıracaktır. Babıali, Ermenilerin yaşadığı yerlerde gerken reformları yapmaya söz verdi. Bu reformlar bir gün idari özerkliğe dönüşecektir.” (Bilal Şimşir, Kürtler, Bilgi Yayınevi 2007, s.157)
Prens Sabahattin ıslahat olarak okuyor ünlü 61’inci maddeyi. Ermeniler özerklik olarak tercüme ediyor. “Mağrur” ittihatçılar bunu büyük devletlerin en küçük bir fırsatta Osmanlıya müdahelenin zemininin hazırlandığına yoruyorlar.
Ahmet Rıza’nın tezi, ittihat ve terakki... Birlik içinde ilerleme anlamına geliyor. Henüz “Türkçülük” öne çıkmamış. Ahmet Rıza Osmanlı'yı Türkü, Kürdü, Arabı, Arnavutu, Çerkesi, Ermenisi, Rumuyla birlikte tarifliyor... Kurtuluşu düzeni değiştirmeden ittihat ve terakkide görüyor.
***
Şimdi emperyalizmin at oynattığı bu coğrafyada “özerklik” tartışmaları yapılırken, tartışmalara biraz da “tarihin gözüyle” bakmayı önermek cesaretini göstermek gerekiyor...
Daha önce denenmiş, aynı yüzyılın başında yaşanılmış bir deney var elimizin altında. Yararlanmasını bilen için ne büyük zenginlik altın değerinde: Komünist parti öncülüğünde yapılan bolşevik devrimi. Rusya gibi hem de öyle üç-beş halktan değil; diller dağı olarak anılmaya hak edecek çoklukta ayrı etnik yapının bulunduğu Kafkasya başta olmak üzere devasa bir coğrafyada hakkaniyetle çözüme bağlanmış bir deneyim. Bütün halkların kardeşliği üstünde yükselen o büyük devrimin sonucu olarak tarihe kazınan deneyimdir sözünü ettiğim. Şimdilerde unutulan, unutturulmağa çalışılan o güzel kıyamet...
Birlikte koparalım... Bu da bir seçenek olsun... Daha açık hatta pek açık, kıyameti birlikte koparmak... Önce düzeni, bu yeni padişahlığı, yani merkezi birlikte yıkmak.

(SolHaber 24.07.2011)

Mehmet BOZKURT | Tüm Yazıları
Hits: 1803