Aziz Yıldırım'a acıyan Fenerliler daha önce nerdeydi?

~ 12.07.2011, Aslı AYDINTAŞBAŞ ~

Fenerliler haklı olarak Aziz Yıldırım’a yapılan muameleye isyan ediyor. Şike iddiaları ciddi ama Aziz Yıldırım sadece şike değil ‘silahlı suç örgütü yöneticiliğiyle’ suçlanıyor. Ciddi bir kalp sorunu olduğu her halinden belli olan adamcağız adliye, karakol, hastane arasında oradan oraya pinpon topu gibi sürüklendi. Henüz iddialar kanıtlanmamış olmasına karşın bütün dosya medyaya çarşaf çarşaf servis edildi. Soruşturmanın sonucunda şikeyle ilgili nasıl bir tablo çıkar bilemiyorum ama Yıldırım kamuoyunda çoktan infaz edildi.
Geçen hafta bu duruma itiraz eden Cengiz Çandar, yapılanları ‘28 Şubat tarzı’ bir ‘psikolojik harekâta‘ benzetti. İsmet Berkan polisin operasyonu kamuoyuna pazarlama şeklinden rahatsız. Başbakan’ın danışmanı İbrahim Kalın bile zanlıların gözaltına alınışını ‘garabet’ diye nitelendiriyor.
Ve Fenerliler de ‘hukuksuz‘ buldukları bu uygulamalar karşısında isyanda. ‘İleri demokrasi bize mi patladı?’ diyorlar.
Hayır, size patlamadı. İleri demokrasi sizden önce gazetecilere, hâlâ suçunu bilmediği halde yıllardır hapiste olan Ergenekon sanıklarının bazılarına, son derece koordineli bir medya operasyonuyla gözaltına alınan KCK tutuklularına ve (bir bölümü) sadece imzasız bir Word dokümanında adı yazdığı için apar topar gözaltına alınan Balyoz sanıklarına patlamıştı. Ama sizler fark etmediniz.
Şimdi hukukun üstünlüğü ve özel yetkili mahkemelerden şikâyet eden Fenerliler, Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazeteci arkadaşlarımız bir bilgisayar virüsüyle gelen ne idüğü belirsiz ‘Ergenekon Ulusal Medya’ isimli bir doküman nedeniyle tutuklanınca, ıslık çalarak havalara baktılar. 28 Şubat’lara gitmeye gerek yok. Taraf gazetesinde çarşaf çarşaf çıkan Balyoz senaryolarının ‘bir kısmının’ 2003’teki o seminerde konuşulmadığı, 2008 yılından sonra üretildiği ortaya çıktığında, kimsenin kılı kıpırdamadı.
KCK tutuklularını anlatmaya başlarsam, yer kalmaz.
İnanın şu anda hâlâ içerde olan Ergenekon, Balyoz, KCK sanıklarından bazıları (hepsi değil tabii; niyetim bu davaları tümüyle önemsizleştirmek değil) Aziz Yıldırım’la ilgili sunulan delillerin çok daha azı nedeniyle hapiste.
Diyeceğim şu: Hukuk bir gün herkese lazım. Türkiye’de delil toplama, soruşturma ve özel mahkeme süreçleri sorunlu. Nokta.



CHP’den geri adım

İsteyen alkışlasın. Ama dün CHP ve Ak Parti arasında imzalanan ‘mutabakat’ metnini okuduktan sonra, ana muhalefet partisinin yemin eylemi başladıktan iki hafta sonra, geri adım attığını düşündüm.
Yanlış anlaşılmasın. Ben ille de yemin etmesinler demiyorum. Bunun iyi bir protesto yöntemi olup olmadığı tartışılır.
Ama CHP yönetimi bu yola kendisi karar verdi, ‘arkadaşlarımıza yemin yolu açılana kadar yemin etmeyeceğiz’ dedi, ‘gerekirse 4 yıl sürdürürüz’ dedi. Şimdi bütün bu laflar sarf edilmemiş gibi hiçbir taviz almadan yemin etmemek bana garip geldi.
Kılıçdaroğlu, yemine parti grubunun nabzını tutarak ikna oldu. Bunun demokratik bir yöntem olduğuna kuşku yok. Grup, özellikle de yeni vekiller, kamuoyundan çok etkileniyor. Milletvekilliklerinin düşürüleceğinden korktular; çoğu yeminden yanaydı.
Ancak kamuoyu önünde bu kadar bağlayıcı ifadeler kullandıktan sonra biraz daha ‘diplomatik‘, CHP açısından ‘maksat hasıl oldu’ diye pazarlanacak bir çözüm bulunamaz mıydı?
CHP’yi yemin etmeye ikna eden metin, Cemil Çiçek’in Meclis Başkanlık konuşması gibi bir şey.  ‘Sorunların çözüm yeri Meclis‘ diyor. Eyvallah. Ama ben bu metinde tutuklu vekiller sorununun çözüleceğine dair bir irade görmedim. ‘Tutuklu vekil’ lafı bile yok.
CHP’li yetkililer tutuklu vekillerin Meclis’e girmesi konusunda, metne yansımasa bile ortak bir irade oluştuğunu söylüyor. Umarım haklıdırlar. Çünkü aksi takdirde bu metin tutuklu vekillerin Meclis’e dönmesini sağlamaz.

Aslı AYDINTAŞBAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1556