Yargı Einstein' i Dinleseydi

~ 17.03.2016, Hilmi ŞEKER ~

 

7 kent, 20 ilçede 56 kez, 260 gün süren  ve 136 kişinin yaşamına kast eden, kamu hizmetlerini durduran, halkı göçe zorlayan silahlara altın çağını yaşatan, nerede, ne zaman duracağı belirsiz ahvalin, sıradan bir asayiş sorunu olmadığı aşikardır. Medya üstünü örtse de, almaşık iletişimin eşeleyerek açığa çıkardığı tablo, ülkenin yarısını etkisine alan bir olağanüstü halin belirtileriyle örtüşmektedir.

 

Sokağa Çıkma Yasağı Meclis’ten Rol Çaldı.

 

Olağanüstü hale karar verme yetkisi Hükümet’e, uygulanabilmesi Meclis’in onayına bağlıdır. Meclis’in, ağır bu kararın gerekli ve zorunlu olup olmadığını, hangi hakları, askıya alacağını, ne zamana kadar süreceğini, uygulamanın nasıl denetleneceğini, yasağın topluma duyurulup duyurulamayacağını denetlemekle ödevlidir. Bu yurttaş toplum ve kamusal alanın önünü görebilmesi ve yarınını planlaması için zorunludur. Olağanüstü hali sokağa çıkma yasağıyla peçelemek, Meclis’i baypas etmek, usul ve süreçleri dolanmak, yıkımı sorunsuz olarak gerçekleştirmek, ibralaşmaktan kaçınmak ve mülki amirleri günah keçisi ilan etmek içindir. Atfı cürüm Adem’in ilk işi, bürokrat, korsan yasağının vebalini sineye çeken günah keçisi, sorumlulara Araf ve Sırat’ ta refakat eden güncel Havva’ dır.

 

Yasak Yegane Seçenek Değildi.

 

Sokağa çıkma yasağı başvurulacak nihai seçenek değildi. Gerekli ve zorunlu olduğunun tartışılmasına fırsat verilmeden oldu bittiye getirildi. Uluslararası normlar, devletin yükümlülük azaltmasından evvel, tüm seçeneklerin tüketildiği, başkaca seçeneğinin olmadığını konusunda birey, toplum ve kamuyu ikna etmekle ödevlidir. Sınır ötesi tecrübe, olağanüstü halin sebeplerini ortadan kaldıracak bilimum seçenekleri ahlaki ödev olarak telakki eder. Herkesi insanı yaşatmak için olağanüstü çaba sarf etmeye zorlar. Yasağa kefil gerekçeler, tedbirden önceki kategorilerin denendiğini, konuşmanın anlamını yitirdiğini, diyalog ve diyalektiğin işlevsiz kaldığını ve geriye denenmesi gereken almaşığın bulunmadığı konusunu izahtan vareste tutmuştur.

 

Güvenlik ve istihbarat politikaların burgacına giren yükümlülük azaltma talebi, özellik geliştirmektedir. Ölünün adli tahkikat ve kuşkuyla ibralaşması, yaşamla helalleşmesi önlenmekte, naaşlar ölümün şekli ve gerçekleştiği koşulları kanıtlamakla ödevli şüpheliye tevdii edilmekte, kuşa kurda yem olmayı bekleyen Polyneikes’ lersınır ötesi hukuktan bir karış toprak talep edilir hale getirilmektedir.

 

El Salvador, Güney Afrika, Ortadoğu’ya ilişkin Oslo’da, Mozambik, Endonezya Aceh, Sri Lanka Kolombiya, ETA, Nepal’ de (Teröristlerle Konuşmak, Powell, Aykırı, 2015, 28 ) benzer meselelerde izlenen yöntemlerin tartışılıp tartışılmadığı konusu gizemini korumaktadır. Sorunun şiddette ısrar eden üniter çözümlere ciro edilmesi demokrasi, hak ve özgürlüklerin ciddi bir kaybıdır.

 

Esad’ ın 1982 yılında Hama’ da bastırdığı isyanın küllerinden doğarak vücuda getirdiği dram ve trajedi, insani yöntemlerle giderilmeyen sorunların zamanla ittifak ederek yapay başarıları mahkum ettiğini göstermektedir.(Powell,70) AYM’ nin DTP’ yi devletin  ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kast ettiğinden bahisle kapatan, yöneticileri siyasetin dışına iten kararı bu satırlar yazılırken AHİM’ den döndü. AHİM anılan kararla yargıyı mahkum etmekle kalmadı, DTP’ nin Kürt Meselesi’ nin barışçıl çözümünün tarafı olarak tanımlarken, kapatmayı da örgütlenme özgürlüğü ve özgür seçim hakkını çiğneyen bir eylem olarak AİHS 11 maddesine aykırı buldu. Bu karar, tek başına yasağın elini şakağına götürmeden öncü ve öncülerini tüketmeden alel acele sokağa indiğine delalet etmektedir.

 

Ulusal Tehdit  Bahane Edildi

 

Amerika Sözleşmesi, Strasbourg Mahkemesi, Cenevre Sözleşmesi, Afrika Şartı ile bunların yorumlayan deneyimlerin alayı; devletlerden olağanüstü hal, savaş ve silahlı çatışma ortamında dahi yaşam hakkı ile insan onurunu güvenceye alma, işkence ve kötü muameleyi önleme söz aldı. Adil yargılanma hakkı; yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı ile diğer teminatlara yönelen kalkışmaları önlemek için yükümlülük azaltma girişimlerinin dışında tutularak, kısıtlamaları sınamanın turnusolü olarak kabul edildi.

 

Her ne olursa olsun devletlerin, adil yargılama hakkını ödün vermeye zorlamaları yasaklandı. Hal böyle iken sokağa çıkma yasağı, adil yargılanma hakkının yaşam, güvenlik ve özgürlük hakkının yegane koruyucusu olduğunu unuttu. AYM, adil yargılanma hakkının yurttaşın yaşamına, onuruna, özgürlük ve malına yönelen kalkışmaları denetleme ve durdurmaya yönelik ahlaki çabasını, hak ve özgürlüklere kol kanat germe misyonunu önledi.

 

Medyayı dışarıda bırakan güvenlik anlayışı , beyaz bayrağa sığınan adil yargılanma hakkının adliyeye erişimine imkan vermedi. Üzerindeki kanı kurutan yaşam hakkı, bir kaç yaşama mal olduktan sonra morgla buluşabildi. İşkence, insanlık dışı muamele ender günlerini yaşadı. Ulusal tehdit, bölünme fobisi akan suları durdurdu, iddianameler devreye girdi, suskunluk kutsandı, sedasızlık yükümlülükleri sıfırladı. Ulusal bütünlük, milli güvenlik, kamu düzeninin sağlanması, suçun önlenmesi, yargının otorite tesisi ve yansızlığının temininden oluşan nöbetçi gerekçeler tahkikatın halk ve medya ile ilişki kurarak etkinleşmesini önledi.

 

Ölüm, göç, açlık ve türevleri korsan emirlerle kutsandı, yaşama saygı imalarla tehdit edildi, suçun ilişmezliği, operasyon özgürlüğü algısı hukukun belini kırdı. Duygu namluyu körleştirdi. Alternatif medya, dişlerini sıkarak alnından, yanağından vurulan körpeler ile anne karnında vahşetle tanışan ceninleri servise yetişemedi. Kara tahtayı fon yapan silahlar, eğitimin yeni müfredatıyla poz verdi. Yasak soluklanıp gün ağardığında ortaya çıkan manzara Filistin’ e rahmet okuttu.

 

Yargı, Olay Mahallini Terk Etti

 

Yargı, demokrasiye katkı  vermekten imtina etti. İnatçı bu gen, bagajındaki zaman ve mekan üstü hukukla, yurttaşın hak ve özgürlük istemi, toplumun iktidarı üleşme ve yönetime katılma umarını sükutu hayale uğrattı.

 

Yurttaş ve toplum en zor anında yüzüstü kaldı, yargı ihlallerin şımarttığı sorunlarla yüzleşmekten kaçındı. Özgürlük, eşitlik ve adalet talebi iktidarla ittifak eden politikayla girdiği her tartışmayı kaybetti. Yurttaşı hakkaniyetle buluşturacak adil ve adli bir koridor temin edilemedi. Hak ve özgürlüklerle göz temasından kaçınıldı, siyaset ve toplum ölümcül seçeneklerle baş başa bırakıldı.

 

Yargı insanı ihtiyaçlarıyla terbiye eden yasağı alnından öptü. Pozitivist damarı kabaran seçkincilik, taraf ve toplumla gerekçeleri üzerinden helalleşmeyi ve ibralaşmayı hafife aldı. Garcia Ruiz/İspanya örneğini ağzından düşürmeyen Mahkeme, makul olmayan gerekçelerle kendisini (B. N. 2013/1235, 13/6/2013, 24-26) çürüttü, somut olay ile bağdaşmayan deneyimlere (Van De Hurk/Hollanda, Ruiz Torija/İspanya, Hiro Balani/İspanya, X/Yunanistan) sığınarak temellendirme sendromunu konsolide etti.

 

Devlet yaşamı pahasına yaşam hakkını korumak, silahlı çatışma ve savaş halinde bile, yaşam ve özgürlüğe kol kanat germekle mükelleftir. Savaş, iç huzursuzluk ve olağan üstü hal; işkence, zalimane davranış insanlık dışı ve onur kırıcı davranışları meşrulaştıramaz.

 

Devasa Rezerv Berhava Oldu.

 

Yargıçlık özgürlük ile güvenlik arasındaki dengeyi yarışla muhafaza eden, hak ve özgürlükleri çeliştirmekten kaçınan maharet ve pratiğin adıdır.

 

Hukuk pratiği AİHS, Amerika Sözleşmesi, Afrika Şartı, Cenevre Sözleşmesi, AİHM, Amerika Mahkemesi ve uluslararası diğer insan hakları metinlerinden oluşan hatırı sayılır külliyatın hamilidir. Memleketin demokrasi sorununu, vesayetle çözme alışkanlığı, insan hakkının telaffuz edilmediği, tedip ve tenkil vaktinden kalma  aklın sevk ve idare tarzıdır. Bugünün özellik geliştiren meselelerini, dünün okside olmuş yol ve yordamıyla hal çabası yargının baş edemediği zaafıdır.

 

Yargı, payına düşeni rehber, standart ve tecrübelere başvurarak çözmek yerine, üniter kodlara havale etmesi, logik-etik çelişkisini ayakta tutan iki yüz senelik tecrübenin ardıllarına bıraktığı mirastır. Yargı, devlet-demokrasi krizinde, tehdit tanımını içine asgari liberal hakları katacak şekilde genişletmesi, özgürlükleri teferruat addeden aklın özüne sadakatidir.

 

Yasak, Mevzuatı İliğine Kadar Sömürdü.

 

AYM’ nin sokağa çıkma yasağı’ nı diğer tedbirlerden ayırarak kutsaması, içtihat ile konjonktür arasında kurulan kırmızı hattın sonucudur. Tecrübenin, ciddi meselelerdeki reaktif tutumu, içtihadi geleneğin bir başka zaman ve bedende vücut bulması manasına gelir. İçtihadın somut olay adaletini hafife alması, onun hayatta kalma şansını, aşındırmakta, emsali riyakar olmaya icbar etmektedir.

 

Hadleri zorlayan sokağa çıkma yasağını, hukukun içinde tutma ve içine çekme çabalarının çaresizliğini ve özgünlüğünü görmezden gelen AYM, sokağı denetlemek, yurttaşı dinleme, olup biteni yerinde görme talebini prototiplere (Girasun ve Elçi davası) yaslayarak reddetmesi, hukuk-uygulama-etik arasındaki koordinasyon ve korelasyon bozukluğundan kaynaklanır. Etik davranmak, gönlünü uyuşmazlığa açmak, ihtilafla hasbihal  etmek, birlikte ve ortaklaşa bir “ tarih, demokrasi ve bellek inşa etmek” manasına gelir.

 

Hükmün Yasa Yapması Önlendi.

 

Ankara Mahkeme’si elini kolunu açarak devlet ve demokrasi krizinin çarhıma gerdiği yurttaşın, hak arama teşebbüsünü ördüğü coğrafi eşikle önlemektedir. Dava açma eşiğine coğrafyayı ekleyerek karnından konuşan içtihat, Ankara’daki yurttaşın Diyarbakır, Cizre ve Nusaybin’deki acılarla empati ve sempati kurma talebine duyularını kapatmakla kalmamakta, fobilerinden kurtulan aklı; güvenlik, sanrı ve hırsla işbirliği yapmaya ve özgürlüğün tadını çıkarmaya teşvik etmektedir.

 

Yargı, emsallerle ulusu devletleştirerek, devleti uluslaştırma çabalarını zabt-u rapt altına almakta, yargının özgürlükleri topluma yayma, toplumsallaştırma umarını yarına bırakmaktadır. Adaletin ahlak, etik ve deontolojiyle ilişkisini sıfırlamakta, salt normatif olana indirgemekte, tikeli reddederek (somut olay adaleti), tekçilikte ısrar etmektedir. Hükmün yasa yapmasını önlemektedir.

 

Erişim Hakkı  Nişangah Menzilinde

 

AYM, husumeti (dava konusu hakla ilgisi olanı, hükümden etkileneni); eve, sokağa ve banyoya hapsedilenlerle sınırlayarak, başvuru hakkını nişangahın menziline almaktadır. Erişim hakkını ağır bedeller ödemeye zorlamakta, ölümün hakkı hükümden düşürmesini beklemektedir.

 

Mahkeme, başvurucunun yasaktan etkilenmediğine ve tedbiri gerektiren ciddi bir tehlike olmadığına ilişkin tespitiyle maruf ve malumu ispata icbar ederek kanıtlama düzeneğini tuz buz etmektedir.

 

Başvurucu’ nun politik kimliği, parti temsilcisi ve Türkiye milletvekili oluşunu (AY 80), bölgeyle yoğun ilişkisini unutan AYM, Parlamento ile sokak arasındaki son bağı, mekan üzerinden kesmekte, milletvekilinin sokağın mecliste formüle ediliş biçimi olduğunu unutmaktadır. Vekilliğin optimum hukuki yarar kaynağı ve husumetin yoğunlaşmış hali olduğunu görmezden gelerek, temsili koflaştırmaktadır. Mahkeme yasağın, özgürlükleri kara listeye almasına onay vermekle, kavramlara ve yoruma unutamayacağı ve kaldıramayacağı bir travma yaşatmaktadır.

 

Kavram Toplumun Yazgısını Belirledi

 

Hukuki yarar: ardışık imkanları tüketmeden yargıya başvuruyu önleyen engel veya başvuruyu görülebilir kılan kabul edilebilir menfaat manasına gelir. Bu yönüyle eli mahkum talepleri, adli otoritelerle buluşturan acil çıkışları, adaleti ardışık otoriteler nezdinde arama çabasının tezahür biçimi, bireyi öncel çözümlere icbar eden görülebilirlik koşuludur. Hukuki yararı, husumetle ittifaka zorlayarak mahkemelere erişimi engellemek, takdir marjının tahayyül ve tasavvur edemeyeceği bir yorumlama tarzıdır. Takdir yetkisi, sorumsuzluğun kutsanma biçimi değil, ibralaşma isteğine zirve yaptıran sorumluluğun adıdır. Kavramları egen büken hukuk ve toplumun yarını yoktur.

 

İçtihat Diplomasi’si Hafife Alındı

 

Delcourt/Belçika davası; 6/1 maddeyi demokrasinin işlemesi açısından başat ve temel bir öneme sahip olduğunu vurgulamakla yetinmez, demokratik toplumlarda adaletin hakkaniyete uygun olarak dağıtılması için, yerel yargıyı genişletici ve ilerici yorumlar yapmaya özendirir. İçtihat, demokratik bir toplumun, hakkaniyete uygun bir adaletle mümkün olacağını ima ederek, hakkın dar yorumlarla kısıtlanmaması için azami bir çaba harcar.

 

AİHS 6/1 maddesi, herkese adalete erişim ve adil şekilde yargılanmayı talep, mahkemelere görünen adaleti tesis görevi vermektedir. Adil yargılanma hakkının mahkeme boyutu, yurttaşın hak arama özgürlüğünün sudan ve sıradan sebeplerle engellemesini soğuk karşılamakta, 6/1 madde hükmünün kısıtlayıcı yorumunu hükmün amaç ve hedefiyle bağdaşmaz bulmaktadır.

 

AİHM, Stanev/Bulgaristan tecrübesiyle herkese mahkemeye erişim imkanı vermiş, Smith/Almanya’ la herkes kavramını genişletmiş, Airey/İngiltere’yle erişimi etkinleştirmiş, Benficio Capella Paolini/San Marino’yla erişim imkanını uygulanabilir hale getirmiş, Stanev/Bulgaristan’ la devletin takdir marjını saptamış, Marini /Arnavutluk ile  nihai karar almayı, Kravchenko/Rusya deneyimiyle icra edilebilirlik hakkını güvenceye almıştı.

 

Özellikle, Osu/İtalya, Luordo/İtalya, Walchli/Fransa, Efstathiou ve Others/Yunanistan örneğine yaslanarak mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkansız hale getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği vurgularken (B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27;), usul kurallarının adalete hizmet etmek yerine erişim engeline dönüştürülmesini ihlal olarak damgalamıştı. B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 64, 65)

 

Bireysel Başvuru Mazisiyle Çelişti

 

Ashingdane/Birleşik Krallık davasına göre, sözleşme ile korumaya alınan hak ve özgürlüklerin sınırlanabilmesi; kısıtlamanın meşru bir amaç taşıması, hakkın özüne zarar vermemesi, amaç ile araç arasında makul bir orantı bulunmasına bağlıdır. 7 il, 17 ilçede, 52 kez ve 148 gün süren ve gelecekte bu serinin nerede ve ne zaman kadar sürdürüleceği belirsiz yasak hukuki güvenlik ilkesini hükümden düşürmüştür. AYM, yasağın duyum eşiğini yükselterek, günlük yaşamın ateş hattında kalma ve uzaklaşma isteğini görmezden gelmiştir. Zaman ve mekandan azade kısıtlamanın yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkını kuşatarak, AİHS’in korumaya aldığı hakların özünü örselemesine göz yummuştur.

 

Rakamların katlanarak devam etmesi tedbiri tetikleyen riskin tehdide dönüştüğünü gösterir. AYM’ nin yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkın kısıtlayan yasağı, ciddiye almaması, eşiğin egale şansını güçlendirmektedir.

 

Beyaz Bayrak

 

Yaşamı beyaz bayrakla minimize eden yaklaşım, sokakla hastane, mezarlık arasındaki iletişimi kopararak, aşkınlığı zıvanadan çıkarmaktadır. Tedavi hakkını önleyen, cenazeleri buz dolabında muhafazaya zorlayan, ölü defnetmeyi engelleyen, ekmeğe, aşa muhtaç eden bir yasak, yaşama dünyayı dar ediyor, hukukla bir araya gelmemek üzere vedalaşıyor demektir.

 

Özgürlük, güvenlik ve yaşam hakkını koruma güdüsünü husumet ve hukuki yararın sığ ve teknik dünyasında çileye yatıran akıl, Sözleşme’nin ahde vefa imasını ihlal riskine rağmen hiçe saymaktadır. AYM, mahkemeye başvuru hakkını kıskançlıkla korumakta, yargıca herkese meşru vasıtalarla adalete başvurma hakkı verilmesi için optimum önlemler almayı, hatta pozitif ayırımcılık yapmayı salık vermektedir.

 

AİHM, yargıcı adil yargılanma hakkı güvencelerinin temininden sorumlu tutmakta, zayıfların korunması için olağanüstü gayret sarf etme ve optimum önlemler alma ödevinin takipçisi olacağını ima etmektedir. Gerekçelerin, trajediyle empati kuran çığlığı yetersiz bularak davayı eşikten kovması, yasağı tahkim eden kararın nesnel yansızlık ödevini ikna ve inandırıcı olmayan temellerle ihmal ettiği algısına neden olmaktadır.

 

Cenevre Sözleşmesi sürekli ve planlı operasyona maruz kalan pasiflerin öldürülmesini, sakat bırakılmasını, zalimane, vahşet, hakaret ve onur kırıcı muameleye tabi tutulmasını, adil şekilde yargılanmadan infaz edilmesini yasaklayarak adil yargılanma hakkını güvenceye alır. İşkenceye Karşı Sözleşme’ ye göre, iç huzursuzluk savaş tehdidi veya olağanüstü hal işkenceyi haklı kılamaz, işkenceyle elde edilen kanıt asla kullanılamaz. Zalimane insanlık dışı onur kırıcı muamele kutsanamaz. İçinde insan yazan hiç bir belge, yükümlülük azaltmanın zıvanadan çıkmasını kabul etmemektedir.

 

Husumet’ e Aşılanan Milliyetçilik

 

Orhan Pamuk’a yönelen tazminat taleplerinin görülebilirlik koşulunu “Türklük” üzerinden revize eden pratikler, Türklüğün aşağıladığını düşünen, zanneden ve acısını tazminatla gidermeyi arzulayan her Türkü ve kendisini Türk hisseden, zanneden herkese, mahkeme kapısını sonuna kadar açmıştı. Husumet altın çağını yaşamış, Türklük husumetin tadını çıkarmıştı.

 

Aynı Yargı bir başka zaman ve mekanda yaşanan trajediyi önleme arzusunu, yeni husumet vizyonuyla bir başka bahara ertelemektedir. Dün mahkeme kapısını Türklük kavramı üzerinden Evren’ e açan mahkeme, bugün yaşam hakkının ayağına doladığı husumet ve hukuki yarar kavramıyla özgürlük ve güvenlik hakkına dünyayı dar etmekte, erişimi çok görmektedir.

 

Her iki halde de husumete aşılanan milliyetçilik adaletsizlik üretmekte, husumetin insan yaşamına, olanaklarına hizmet etmesi, hukuk ve etikle buluşması tarihi rol ve işlevini üstlenmesi önlenmektedir.

 

AHİM Topu Müzakere Masasına Attı.

 

Ahim sokağa çıkma yasağının tedbiren durdurulma talebini delil yetersizliğinden ötürü reddetti. Ancak durumun vahametini kabul ederek davanın derhal görülmesine karar verdi. talep halinde yardıma erişimi sağlayacak adımların hükümet tarafından atılacağına dair beklentisini dile getirdi, akabinde kapısının yeni iddia ve olgulara açık olduğunu hatırlatarak ihlal kuşkusunun ensesinde olacağını ima etti. Maruf ve malum vahameti, ispata icbar ederek topu taca attı. Öte yandan ihtiyatlı davranarak sorunu barışçıl yöntemlerle çözmeye muktedir masanın ihtiyacı olan moral desteğin alt yapısını oluşturmayı ihmal etmedi.

 

Yargı Einstein’ i Dinlemedi.

 

Görecelilik fizik üzerinden insanlığa soluk aldırmıştı. Hukukun somut olay adaleti ile kast ettiği, yargılanan nesne ve özne özelinde, yasanın öznel aşkınlıklarını görece örseleyerek hayran kalınası bir yasa oluşturmasıydı. Hüküm yasadır dedirtmek yargılamanın özlemidir. Doğmanın, hakikat üzerindeki şiddetine son vermek, başka olasılık ve seçeneklerin varlığına iman eden yargıyla mümkündür. Göreceliliğin yoruma soluk aldırmasına pratik direnmekte, tikelin hakkaniyetle vuslatı, gerçeğin hakikate yatmasını ve yargının fizikten nasiplenmesini önlemektedir.

 

Yargı Einstein’ i dinleseydi, devlet toplumla kavga etmez, cesetler mezarsız kalmaz, çocuklar yaşamdan kopmaz, basın sömürmez, sorunlar derin dondurucuya atılmaz aksine demokrasi baharını yaşar, hukuk adalet dağıtır, şiddet haddini bilir, toplum karnından konuşmaz, huzur iştaha gelir, insan özlenen uygarlığa koşardı.

 

Sonuç:

 

AYM’ nin sokağa çıkma talebini husumet üzerinden büzmesi, erişim hakkını yüzüstü bırakmakla kalmamış, husumetin hayra vesile olmasını, tasa ve sevincin birlikte ve ortaklaşa tarih yazmasını önlemiştir. Yasağı denetleme isteğinin, insan hakları rezervi yerine, zor zamanlar mevzuatına ciro edilmesi, deontolojiden medet uman hukuka yaşatılan hüsrandır. AYM, sokak-yargı ilişkisinin istikbalini biçimlendiren genlerin prototipini belirleyerek, içtihat fetişizmine ilerleyeceği güzergahın şifresini fısıldamıştır. Böylece özgürlüğe hamilik misyonunu, iktidar siyasetiyle ikame ederek, yargı diplomasisi, demokrasi ve toplumla yol ayırımına gelmiştir. Demokrasiyi adaletle beslemek, zor zamanlarda inisiyatif alan, sorumluluk üstlenen hukukun işidir.

 

Hilmi Şeker/İstanbul

Hilmi ŞEKER | Tüm Yazıları
Hits: 1484