IŞİD, IŞİD.

~ 30.11.2015, Aydın CINGI ~

IŞİD bildiğimiz terör örgütlerinden farklı. Bu farkını, yalnızca acımasızlığı ve eylemlerinin dehşet vericiliği ile ortaya koymuyor. Teröristlerin eylemleri genellikle bir amaca yönelik olarak tasarlanır. Bunların, rehin aldıkları kurbanları serbest bırakma karşılığında güvenlik güçlerinden, “şu kadar para verin ve bizi havaalanında hazır olacak bir uçağa salimen ulaştırın” veya “cezaevinde tuttuğunuz yoldaşlarımızı salıverin ve şu ülkeye gönderin” vb türden talepleri olur. IŞİD’lilerin talepleri yok. Tek amaçları, mümkün olan en çok sayıda “kafir” öldürüp kendilerini de bir an önce “cennete” gönder(t)mek.

 

Bu, münferit eylemler için böyle iken; örgütün orta ve uzun dönemde hedefi, egemen bir devlet oluşturmak. Bu devleti büyüterek öncelikle Ortadoğu’da sonra da dünyanın bütününde İslam’ın Selefi yorumunu geçerli kılacaklar. Bu, İslam’ın ilk oluştuğu dönemdeki düzenin yeniden kurulması demek: kelle uçurma, esirin bedeni üzerinde sınırsız tasarruf, kadınlara tecavüz, cariyelik kurumunu ihya, esir alıp satma, sapkını yani -Müslüman olmayan bir yana- kendisininkiyle aynı İslam yorumunu paylaşmayanı hemen yok etme vb. İşte IŞİD bu düzeni dünya çapında geçerli kılma amacında.

 

IŞİD, bütün cürümlerini İslam adına işliyor; çünkü esas İslam’ın tek temsilcisi olduğu iddiasında. Her cinayet “Allahüekber” nidaları eşliğinde gerçekleştiriliyor. Bu da söz konusu nidanın çağrıştırdığı İslam’ı kitleler gözünde ürkütücü kılıyor. Aslında İslam’ın özüne yakın yorumlardan biri de bunların benimsedikleri yorum. Nitekim bilinen ilahiyatçılardan Ali Rıza Demircan, IŞİD’in tüm yaptıklarının “geleneksel fıkıha uygun” olduğunu belirtiyor. Kuşkusuz ki, bu kişi bunların tümünü onaylamıyor; ama söyledikleri, “İslam bu değil” argümanının geçersizliğini vurguluyor. Aslında İslam’ın biraz da bu olduğunu, ama çağımızda hiçbir İslami toplumun, IŞİD gibi yoldan çıkmadıkça, bu İslam’ı harfiyen uygulayabilme yetisine sahip olmadığını düşünmek gerekiyor.

 

Bizlere korkunç ve bazen tiksinç gelen bu uygulamaları yine de çekici bulan pek çok Avrupalı Müslüman genç ve bu arada Türk genci IŞİD’e katılıyor. Çağımız liberal toplumlarının ayrıcalıklı kesimler dışında bıraktığı genç insanların bazı aşırı ideolojilere sarılma eğilimine girdikleri bilinen bir gerçektir. Nitekim PEW araştırmasına göre, Türkiye’de IŞİD’e sempati duyanlar toplam nüfusun %8’ini oluşturuyor. Ayrıca %19’luk bir oranın da “kafası karışık”. Bu çok yüksek oranlar, AKP döneminde gençlerin zihnine sızdırılan “dinci ve kinci” anlayıştan olduğu kadar iktidarın en üst kadrolarının, IŞİD’e –kısa süre öncesine değin- toz kondurmama kararlılığından ve yandaşlarına sundukları “köktendinci” söylem ve tutumdan da kaynaklanmaktadır.

 

AKP zihniyeti ile acımasız, vicdansız Müslüman genç arasındaki geçişliliğin somut örneği, Türkiye-Yunanistan futbol maçının oynandığı stadyumda ortaya çıkmıştır. O maç için AKP örgütlerinin stada soktuğu “yandaş” güruh, konuk Yunan Başbakanı önünde Yunan milli marşını ıslıklamakla kalmamış; Paris’teki IŞİD kurbanları için yapılan saygı duruşunu “tekbir” getirerek ve yuhalayarak sabote etmiştir. Bunlar, bu davranışlarıyla IŞİD katliamını açıkça onaylar bir tutum sergilemişlerdir. Derinlemesine bir sosyo-psikolojik incelenmeyi gerektiren bu ruh durumunun, ilk bakışta bir IŞİD militanınınkiyle benzeştiği söylenebilir. Burada da, “ümmet” adına Batı’ya düşman ve tiksindirici eylemleri kabullenmeye açık bir anlayışın su yüzüne çıkışına tanık olunmuştur. Ülkemizde din toplumu yaratma yolunda son on yılın kutuplaştırıcı söylemleriyle işte böyle hastalıklı bir toplum kesimi yaratılmıştır. O toplum kesiminin de çağdaş insanlık içinde yeri yoktur. Kimileri eserleriyle övünebilirler.

 

Paris katliamı IŞİD ile mücadeleye yeni bir hareketlilik getirmiştir. Koalisyon güçlerine katılan ülkelerden her biri, şimdiye değin, IŞİD’in tepesine “formalite gereği” birkaç bomba atıp esas olarak kendi “düşmanıyla” uğraşıyordu. Rusya Esad karşıtlarına yükleniyor, Suudi Arabistan Yemen’de yoğunlaşıyor, Türkiye Kürt mevzilerine bomba yağdırıyordu. Fransa Esad’ı devirme çabalarını sürdürüyor, İngiltere biraz geride kalıyor, ABD Afganistan ve Irak’ta yaşadığı olumsuzlukların sağladığı deneyimle havada şöyle bir dolaşarak işi idare ediyordu. AB ise, genel olarak,  yeni mülteci akımına yol açılmamasından başka bir şey istemiyor gibiydi. Artık durumun değişeceği anlaşılıyor. Fransa, Esad düşmanlığını arka plana atıp IŞİD’e karşı Rusya ile birlikte ciddi olarak savaşacak.

 

Yakın gelecekte neler olacağını kestirmek kolay değil; çünkü zemin çok kaygan ve her an her şey değişebiliyor. Ancak, gözü, hayallerini süsleyen Sünni aksın önündeki en önemli “engel” olagelen Esad’ın devrilmesinden başka bir şey görmemekte ısrarlı AKP iktidarını artık daha zor günler bekliyor. Bölgede bundan böyle elleri daha güçlü bir Rusya ve Esad’ın peşini bırakmış bir Fransa var. Öte yandan PYD Avrupa’nın ve özellikle ABD’nin desteğine sahip. AKP iktidarı için, -eskisi gibi- Esad karşıtı güçleri desteklemek ve bu arada IŞİD’i kollayıp Kürtlere vurmak kolay olmayacak.

 

Ancak bütün bu öngörülenler IŞİD’in “bitirilmesi” veya ileride IŞİD benzeri bir terör örgütünün belirmemesi için yeterli olabilir mi? Kuşkusuz ki, hayır! Nedenler yok edilemedikçe sonuçlar, ne yazık ki, farklı biçimlerde tekrar tekrar ortaya çıkacaktır.

 

Aydın CINGI | Tüm Yazıları
Hits: 1096