'Sıfır sorun': Halep oradaysa arşın burada

~ 23.06.2011, Kadri GÜRSEL ~

Aklı başında olan herkes komşusuyla iyi geçinmek ister. Boşuna “Ev alma komşu al” dememişler.
Bir de “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler, bilirsiniz. Komşunuz geçimsiz mi geçimsiz, rahat vermeyen lanetin tekiyse, işte bu şer sizi ziyadesiyle çalışmaya zorlar; didinir, ne yapar eder bir ev sahibi olmayı başarır, o komşudan hayırlısıyla kurtulup kendi evinize gidersiniz manasında...
“Ev alma komşu al” belki uyar ama bu ikinci darb-ı meselin Türkiye’nin komşularıyla münasebetinde bir mana ifade etmesi mümkün değildir; çünkü bir tek Türkiye var, o da burası. Gidecek başka yerimiz yok.
Madem öyle, o zaman kötü komşuların nahoş huy ve davranışlarıyla hukuk dairesinde mücadele etmek durumundasınız. Sorunlu komşularla hiçbir sorun yokmuş gibi yaparsanız, dersinizi er ya da geç verirler.
Takip edenler hatırlar; patenti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ait, “Komşularla Sıfır Sorun” adlı -artık her neyse-strateji, politika, niyet ya da temenni, bu köşede en başından beri hep eleştirilmiştir.
Yok, devamlı didişelim, ne kendimiz rahat edelim, ne âleme huzur verelim diye değil elbette... “Komşularla Sıfır Sorun” sadece bir temenniyse, bunu kim paylaşmaz ki?
Temenni kabilinden kulağa hoş gelse de, “Sıfır Sorun”, Türkiye’nin dış ilişkiler gerçekliği içinde uygulanma imkânı son derece düşük ve hatta arızalı bir kavram idi...
Türkiye’nin Batı ittifakı ve AB ile olan kurumsal ilişkilerini berhava etmenin potansiyelini taşıdığından, sonuna kadar ısrarla uygulanması netameli sonuçlara yol açabilecekti.
Tatbikatçıları, “Sıfır Sorun”u ilerlettikleri haliyle bile Türkiye’nin siyasi kültürünü Ortadoğululaştırmayı nispeten başarmışlardır.
Hatalı imalattı çünkü Türkiye’nin, kendi Batılı müttefikleriyle büyük sorunları olan komşularıyla sıfır sorunu olsun diye ısrar etmesi, o müttefiklerle büyük sorunlar yaşamasına davetiye çıkarmaktı... Nitekim öyle oldu. Örnek: Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde gizli nükleer programı nedeniyle İran’a ağırlaştırılmış yaptırımlar uygulanmasına karşı kullandığı “hayır” oyu...
Yanlıştan geçen kasımda Lizbon’daki NATO zirvesinde dönüldü. Türkiye, açıkça İran’ı hedef alan anti-balistik füze sistemi unsurlarının topraklarında konuşlanmasına onay vererek, Batılı müttefiklerle yeni sorunlar çıkmamasını “İran’la sıfır sorun”a tercih etti.
Mahkûm AKP dış politikasının Lizbon’da vermek zorunda kaldığı bu kararla “Sıfır Sorun”, jeopolitik seviyesinde çöktü.
Bu çöküşü görmemekte bir süre ısrar edenler oldu. “Sıfır Sorun”, Arap Baharı’nın Suriye’ye gelmesi vesilesiyle başka bir boyutta bir kez daha çöktükten sonra, bu görmezler de nihayet görmeye başladılar.
Mecburen gördüler ki Türkiye’nin, kendi halkıyla büyük sorunları olan bir komşu rejimle sıfır sorununun olması imkânsızdır.
Arap Baharı denen iklimde artık komşu baskı rejimleriyle sıfır sorun, komşu halklarla birçok sorun demek. Komşu halklarla sorunlar ise Türkiye’nin meşruiyet ve yumuşak güç kaybı yaşaması anlamına geliyor.
Artık Ortadoğu’da AKP iktidarının yakın zamana kadar sürdüre geldiği gibi sadece Gazze halkını savunmak ve sadece İsrail ya da İsrail politikaları karşıtlığı yaparak meşruiyet ve yumuşak güç üretmek mümkün değil.
Arap halkları özgürlük ve onurları için ayaklanmışken sadece bu iki hedefe odaklanıp kalmak, tam tersine Türkiye’nin kaybına neden olur. Mavi Marmara’yı Gazze rotasıyla demir almaktan alıkoyan neden, geminin gerçek bir hurda olması mıdır, yoksa bir “siyasi hurda” olması mı?
Filotillanın sancak gemisini karaya bağlayan, o gemi bir yere gidecekse, gideceği yerin Suriye olması gerektiği gerçeğidir. Suriye’ye gidilmeyecekse, Gazze’ye hiç gidilemeyecektir.
Arap Baharı, AKP dış politikasını Hamas-İsrail tahterevallisinde oyun oynayamaz hale getirmiş bulunuyor.
“Sıfır Sorun”, hem diktatörlerle hem de onların ezdiği halklarla münasebet boyutlarında artık nihai olarak çökmüş bir kavramdır.
Türkiye, kendi halkıyla olan sorunlarını, öncelikle de Kürt sorununu çözüm yoluna sokmadan, “diktatörlerle sıfır sorun”dan Arap Baharı iklimindeki komşu halklarla “sıfır sorun”a öyle canı istediği için geçiş yapamaz.
Önce, milletvekilliğini düşürdüğünüz Hatip Dicle’yle ve ona oy veren 80 bine yakın Kürt seçmenle olan demokrasi sorununuzu çözün. “Sıfır Sorun”un yeni rotası Diyarbakır’dan geçiyor.

(Milliyet 23.06.2011)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1702